"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ordudaki solcuları tasfiye iddiasıyla yola çıkan 12 Mart bizi tasfiye etti

22 Eylül 2015, Salı
Demirel hükümetlerinin önde gelen bakanlarından Ali Naili Erdem: Süleyman Bey 12 Mart’tan sonra 13 Mart sabahı beni ve İhsan Sabri Beyi çağırdı ve dedi ki: “Bu Meclisi açık tutacağız. Sizin kanatlarınızla Meclisi ayakta tutacağız ve uçuracağız.”

ALİ NAİLİ ERDEM ANLATIYOR (2)

“SÜLEYMAN BEY’LE BİRLİKTE YÜRÜDÜK…”

Demirel’in kalkınma mücadelesini anlamak için ibret verici hâdiseleri anlatmam lâzım. Zengin ve mutlu bir Türkiye özleminin içerisinde yaşayanları ortadan kaldırmaya çalışan bir zihniyet Türkiye’nin içinde de, dışında da vardır. Evhamların içinde değilim, ama size bir şey anlatayım: Ben 1976 senesinde Almanya Hamburg’ta bir gemi teslim almaya gittim. Yanımda Deniz Kuvvetleri Komutanı var. Akşam yemek sonrası bir NATO komutanı şu konuşmayı yaptı: “Biz sizleri sevmeyiz. Sizi Slavlar da sevmez. Ruslar sıcak denizlere inmek istediler, onlara da fırsat vermediniz, onlar da sizi sevmez. Siz şimdi 50 milyon Türksünüz, sırtınız tok karnınız pek olsa 50 milyon silâh olursunuz, dünyanın dengesini bozarsınız. Dünyanın dengesinin bozulmaması için sizin sırtınızın tok, karnınızın pek olmaması lâzım…”

Bunun üzerine, ‘Nasıl yapacaksınız bunu?’ dedim. “Çok kolay, sizin baş ağrılarınız var” dedi. ‘Nasıl?’ dedim. “İlerici - gerici, sağcı - solcu, Alevî - Kürt... Aynı evde iki kardeş birbirine tabanca çekecek. Sizi biz, zengin ve mutlu kılmayız” dedi. ‘Bana niye anlattınız bunları?, dedim. “Başbakanınıza söyleyesiniz diye anlattım, dedi. Şimdi bu anlayış yok olmamıştır. Yok oldu falan düşünmeyin, yok olmamıştır. Esasında, biz bunları bilerek Süleyman Bey’le beraber yürüdük…

“BİR VEFA ADAMI, İYİ BİR DEMOKRAT, DÜŞMANINA KARŞI ASİL…”

Süleyman Bey Bir vefa adamıdır. Düşmanına karşı da asildir. Onu da söyleyeyim mi size? Kendisine “masonluk” isnadında bulunan adamı daha sonra Sağlık Bakanı yaptı. Kendisine söven adamı da Gençlik ve Spor Bakanı yaptı. Gittim kendisine ‘Efendim, ne yapıyorsunuz?” diye sordum. “Ne diyor Kur’ân; ‘Sana kötülük edene sen iyilik edeceksin’ demiyor mu?” ibretli cevabı verdi.

Süleyman Bey sizin anlattığınız her şeyi beğenmeyebilir, ama dinler. Zincirbozan’dayız, Halk Partili iki milletvekili de orada. Dediler ki sen ne kadar mutlu adamsın. Süleyman Bey’le her şeyi konuşuyorsun, seni dinliyor. Biz bir gün Bülent Ecevit’e kendi görüşünün aksine bir şey söyledik, adam bizi defterden sildi…

Süleyman Demirel iyi bir Demokrat. Sizin yanlışlıklarınızı yüzünüze vurmayan bir adam. Kur’ân ne diyor; ‘Ayıbı yüze vurma!’ Kültürümüzü benimseyen bir anlayışı var. Bu kültürün içerisinde İslâm var, Türk var, Batı var. Üçünün hepsi hemahenk…

Yahya Kemal “Ne harâbiyim ne harâbatiyim, kökü mazide atiyim” diyor. “Kökü mazide olmak”, tarihini inkâr etmemek, ecdâdını inkâr etmemek, onlarla iftihar etmektir. Ama “ati olmak”, geleceğe hazırlanmak, geleceği geçmişe tercih etmektir.

Demirel, “İstanbul’un Şişli’sinde ne varsa Hakkâri’nin Yüksekova’sında da aynısı olacak” diyordu. Türkiye’yi bütün insanlarıyla kucaklayabilme, kitle partisi dediğimiz parti, merkez sağ dediğimiz parti, işte -Demirel’den anlattığım- bu misyona sahiptir…

“12 MART’TA MECLİS’İ AÇIK TUTUP DARBEYİ SAVUŞTURDU”

12 Mart Muhtırası’nda “Demirel şapkasını alıp gitti” diyorlar. O gün siz de oradaydınız. 12 Mart’ta şâhit olduğunuz demokratik tavır ve direnci hakkında neler söylersiniz?

Yalan! Süleyman Bey şapkasını falan alıp gitmedi. Şimdi hadise şu: 12 Mart’a tekâddüm eden günlerde Doğan Avcıoğlu, Hasan Cemal gibi şahıslar, askerden güç almak suretiyle bir darbe teşebbüsünde bulunmayı ve “cici demokrasi” diye tanımladıkları demokrasimizin yerine tek bir partiye dayalı parlamentoyu kurmayı ideal olarak hedeflediler. O tarihte, Kızılay’da akşam üzerleri “Biz Türksüz ve Müslümansız bir Türkiye istiyoruz” diyerek yürüyorlardı. Tabiî o tarihte biz imsâk ile hareket etmek lüzumunu hissettiğimiz için paçayı kaptırmamaya itina göstererek güvenlik tedbirlerimizi alıyorduk…

Askerin içinde kıpırdamalar var denildi. 12 Mart’ın hemen bir hafta öncesinde, sanıyorum 6 veya 5 Mart’ta ben Adalet Partisi Meclis Grubunda bir konuşma yaptım. Konuşmamın sebebi o tarihlerde İçişleri Bakanı, Deniz Gezmiş’le bir fotoğraf çektirmişti. ‘Bu yanlış bir şey dedim. Akşam üzeri Süleyman Bey çağırdı, dedi ki ‘Bugün konuşmanı dikkatle dinledim. Naili bu ne?” Dedim ki ‘Sayın Başbakanım korkum var. Bize bir muhtıra verecekler.’ “Nereden çıkardın bunu” dedi. Askerin içerisindeki sol cereyanlar had safhada. 12 Mart daha sonra ordunun içerisine giren solcuların tasfiyesi olarak nitelendirildi. İyi de aslında tasfiye edilen biz olduk.

12 Mart muhtırasına mâruz kalınca Selahattin Kılıç, “Keşke istifa etmeseydik kalsaydık, gelip bizi burada süngüleselerdi” dedi. Buna karşı Millî Savunma Bakanı Hasan Dinçer, “Kiminle neyin kavgasını yapacağız?” diye karşı çıktı. Süleyman Bey’e dedim ki, ‘aşağıda arkadaşlar böyle konuştular.’ Dedi ki “Naili, ne yapmam lâzımdı. Biz burada dirensek, topumuz tüfeğimiz silâhımız yok. Bizim milletimiz böyle bir durumda bize ‘kahraman’ mı der, yoksa ‘enâyi’ mi?” Bu fevkalâde anlamlı ve doğru bir tesbittir.

Süleyman Bey derdi ki; devlet adamı, olayları zamana yayarak çözümünü sağlar. Kayseri milletvekili Kemal Doğan, -muhtırayı veren generaller için- “Devletin memurları olan bu insanların bize yapmış oldukları karşısında suskun mu kalalım!” tepkisini vermişti. Süleyman Bey, “Re’sen emekli mi edelim onu mu demek istiyorsun” deyince, “Evet efendim” dedi. “Re’sen emekliye sevk ederiz de onların ardından geleceklerin kimler olduğunu biliyor musun?” diye sordu. Hülâsa, Demirel, 12 Mart’ta Meclis’in açık kalmasını sağlayıp bir darbeyi geçiştirdi.

DEMOKRASİYİ YAŞATMAK İÇİN PARLAMENTO AÇIK VE SAYGIN OLMALI

Bilindiği gibi, 12 Mart’ın ardından Nihat Erim’i “partiler üstü” diye tanımladılar. Nihat Erim daha önce İsmet Paşa’nın tutum ve davranışlarından dolayı zaman zaman gelir şikâyet ederdi. Başbakan olunca, bu sokaktaki hareketlerin öğrenci hareketleri olmadığını, devleti teslim almak istediklerini söyledi.

Konuşması bitince dedik ki “Sen, 15 gün önce Başbakan değilken yaptığın konuşmaların hepsinde ‘bunlar öğrenci hareketleridir’ dedin ve bizi kınadın. ‘Öğrenci hareketlerini önlüyorsunuz, siz demokrasiye karşısınız!’ demiştin. Şimdi diyorsun ki ‘Bunlar devleti teslim almaya çalışıyorlar.’ Bu görüşe nereden geldin?” Dedi ki “Naili, devletin arşivlerine girdim, sizin dediklerinizin doğru olduğunu gördüm…”

Süleyman Bey 12 Mart’tan sonra 13 Mart sabahı beni ve İhsan Sabri Bey’i çağırdı ve bize dedi ki; “Bu Meclis’i açık tutacağız.” Demirel’in çok önemli vasıflarından birisi de Meclis’i açık tutmasıdır. Eğer bu ülkede demokrasiyi yaşatmak istiyorsanız parlamentoyu saygın halde tutmaya mecbursunuz. 

İhsan Sabri Bey AP Senato Grup Başkanı oldu, ben Meclis Grup Başkanvekili oldum. Ve Süleyman Bey’in söylediği söz; “Sizin kanatlarınızla Meclis’i ayakta tutacağız ve uçuracağız…”

O arada rahmetli Ferit Melen’e hükümet kurma görevi verildi. Naim Talu hükümetinde de ben tekrar Çalışma Bakanı oldum. Naim Talu Bey dedi ki; “Bu memurun maaşını nasıl ödeyeceğiz?” Ben güldüm. “Niye gülüyorsun?” Dedim ki “1965’te Çalışma Bakanı olduğum zaman Başbakan Süleyman Bey de aynı soruyu bana sormuştu. Şimdi geldik 1973’e siz de aynı soruyu soruyorsunuz.” “Evet”, dedi. “Haklısın...”

Akşam Süleyman Bey’e gittim bunları anlattım. “Yahu Naili” dedi, “Dışarıya dört madde ihraç ediyoruz; bunun karşısında ithal ettiğimiz petrolün yarı fiyatını ancak ödüyoruz…” Ama bütün bu sıkıntıların içinden Türkiye’yi bir defa daha çekip çıkarmıştı…

RÖPORTAJ: CEVHER İLHAN  -  MEHMET KARA  -  MELİH TEKİN

Okunma Sayısı: 3086
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı