"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinin teşekkülü Avustralya’dan başlayabilir

24 Eylül 2013, Salı
“Gençlerin Risale-i Nur’a ilgileri de, Türkçe öğrenme hevesleri de, büyüklerin dil kursları açma vaatleri de bu ülkede Nur hareketinin geleceği hakkında insanı ümitlendiriyordu. Ama gençlerin, hizmet hususunda başka insanlarla muhatap olurken cemaatin meslek, meşrep hassasiyetlerini bilerek hareket etmeleri, mezkûr kanaatimi kuvvetli bir şekilde tekrar etmeme vesile oldu. ‘Evet, Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinin teşekkülü Avustralya’dan başlayabilir.’”

Sohbetimizin ana mevzuu Risale-i Nur’daki gençlik bahisleri üzerine yaptığımız müzakerelerdi. Gençlerin ekseriyeti dedesinden ninesinden, annesinden babasından duyduğu kadarı ile çat pat Türkçe bilse de, bu bilgi fikirlerini anlatmaya ve söylenenleri anlamaya yetmiyordu.
Bu yüzden de Risale-i Nur’u ancak İngilizce veya Arapça tercümesinden okuyabiliyorlardı. Zaten biz de, gençlerin derslerini tanzim ve takip eden ağabeylerinin tercümanlığı vasıtası ile anlaşabiliyorduk.
Ben bir eseri aslından okumanın zevkinin ve feyzinin farkını anlatıp sadece Risale-i Nur okumak için bile Türkçe öğrenmenin gerektiğini söyleyince birkaçı, Türkiye’de bazı çevrelerin yapmaya çalıştığı sadeleştirme hezeyanını, dil öğrenme tembelliğine mazeret delili olarak göstermeye çalıştı.
Bunun üzerine; Risale-i Nurlardan bazı yerler okuyup Üstadın ve saf-ı evvel Nur Talebelerinin hayatlarından örnekler vererek sadeleştirme çalışmalarının yanlışlığını nazara verdim. Hareketin ardında saklanan muhtemel art niyetlere dikkat çektim ve sözü tekrar Risale-i Nur’un aslından okunmasının ehemmiyetine getirdim.
Okunan bahislerin ve verilen örneklerin ışığında yapılan müzakereler gençleri ikna etmeye yetti. Gençlerin sevk ve idareleri ile meşgul olan ağabeyleri, federal hükümetin milletlerin, gençlerine kendi dillerini öğretmelerini teşvik edip maddi yardım yaptığını söyledi ve o imkânlardan faydalanarak vakıf bünyesinde çocuklara Türkçe dersleri verilebileceğini ifade etti.
Gençlerin Risale-i Nur’a ilgileri de, Türkçe öğrenme hevesleri de, büyüklerin dil kursları açma vaatleri de bu ülkede Nur hareketinin geleceği hakkında insanı ümitlendiriyordu. Ama gençlerin, hizmet hususunda başka insanlarla muhatap olurken cemaatin meslek, meşrep hassasiyetlerini bilerek hareket etmeleri, mezkûr kanaatimi kuvvetli bir şekilde tekrar etmeme vesile oldu. “Evet, Risale-i Nur’un şahs-ı mânevîsinin teşekkülü Avustralya’dan başlayabilir.”

CEMAATLERİN TOPLANTISI
O günlerde bu kanaatimi kuvvetlendiren iki hadise daha oldu. Şehirdeki İslamî cemaatlerin, Ramazan ayında birlikte tertip edecekleri faaliyetleri görüşmek üzere vakıf merkezinde yaptıkları kahvaltılı toplantıya ben de katıldım.
Toplantıya, Diyanetten Türk okullarına, Millî Görüşten Kur’ân kurslarına, tarikat temsilcilerinden Nur cemaatlerinin müdebbirlerine varıncaya kadar davet edilen hemen herkes gelmiş, gelemeyen bir iki kişi de mazeret beyan ederek alınan kararlara uyacağını bildiren mesajlar göndermişti.
Yapılan teklifler hür bir fikir zemininde müzakere edildi. Bazıları münasip bulundu, bazılarına karşı çıkıldı, söylenen yeni fikirler de tartışıldı ve çeşitli kararlar alındı. Aralarında yaptıkları vazife taksimi sırasında ağırlığın Nur Vakfı’nın üzerinde kalmasından, Yeni Asya Cemaatinin, İslamî hizmet grupları arasında da ‘Ağabey cemaat’ vasfı taşıdığı anlaşılıyordu.
Ondan bir gün sonra katolik, protestan, sih, budist, ateist gibi şehirdeki din ve inanç grubu temsilcilerinin, İslâmî gruplar adına Nur Vakfı merkezini ziyaret etmeleri, onlar tarafından samimi bir ilgi ile karşılanmaları ve kutsal sayılan günlerinde birbirlerini ziyaret etme kararı almaları, mezkûr kanaatimin biraz daha terakki etmesine vesile oldu.
Artık, diğerini de içine alan yeni bir kanaat sahibiydim.
 ***
KENDİMİ İSLAM MEMLEKETİNDE HİSSETTİM
Avustralya seyahatinin ikinci durağı Sydney’di.
Avustralya’ya gelirken diyar-ı küfre gittiğimizi düşünmüştük ama Melbourne’da olduğu gibi Sydney’de de kendimizi İslâm memleketinde hissettik. Çünkü Osmanlı mimarisi ile yapılan çifte minareli, geniş kubbeli, külliye müştemilatlı camileri, mahalle mescitleri, dönercileri, kebapçıları, Türkçe dükkân tabelaları, insanların giyim kuşamları ile Auburn âdeta İstanbul’un bir mahallesi gibiydi.
Öylen namazını Fatih Camii’nde eda edip açılışını yapacağımız dershaneye döndüğümüzde, iki cephesi iki büyük caddeye bakan bahçe içindeki dershanede her şey hazırdı. Hava yağmurlu olduğu için çadırlar kurulmuş, masalar sandalyeler yerleştirilmiş açılışa gelen kalabalık cemaat yerini almıştı. Dershanenin hanımlara ayrılan katının da tamamen dolu olduğu söyleniyordu. 
Mikrofon ayarları yapılırken çadırları dolduran kalabalığa şöyle bir baktım; beyazından, sarısından siyahına, sarıklı cübbelisinden fötrlüsüne şapkalısına, örme takkelisine, takım elbiselisinden şalvarlısına, sakallısından matruşuna kadar Nurcu grupların, İslâm cemiyetlerinin, Türk derneklerinin hemen hepsinden temsilci vardı.
Kur’ân-ı Kerîm tilavetinin, açılış konuşmasının, ziyafetin ve duanın ardından dershanede yaptığımız açılış dersi ve sohbetlerde her gelen, dershanenin hayırlı olması temennisini dile getirirken ismini söyleyip grubunu tanıtınca, açılışa iştirak eden fikir ve inanç gruplarının çeşitliliği çok daha bariz bir şekilde ortaya çıktı.

ŞEYHİMİZDEN RİSALE-İ NUR OKUMA TALİMATI ALDIK
Bilhassa büyük bir tarikatın Avustralya temsilcisinin “Said Nursî, bu zamanın müçtehidi ve müceddidi olması hasebiyle bizim de manevî rehberimizdir. Biz şeyhimizden, Risale-i Nurları okuma talimatı da aldık. Her zikirden sonra biraz Risale okuyoruz” diyerek tarikat bahsini işleyen güzel bir ders yapması, zihnimde şekillenen kanaati teyit eden ilk hadise oldu.
Sydney’de faaliyet gösteren kültür derneğinin Kemalist düşünceye sahip idarecilerinin, konferans salonunu ‘Said Nursî’nin Hayatı ve Nur Hareketinin Serencamı’ konulu konferansa tahsis etmeleri de manidardı. Nur Vakfı temsilcileri yersiz methiye ve lüzumsuz takiye çabası içine girmeden maksatlarını anlatıp salonu istemişler, onlar da vermişlerdi.
Türkiye’deki Kemalistlerin ekseriyeti Said Nursî’nin adının anılmasına bile tahammül edemezken, Avustralya’dakilerin, Bediüzzaman’ı Türk milletinin dünyaca meşhur değerlerinden biri sayıp sahip çıkmaları, ülkede hükümferma olan hürriyetin müessiriyetini göstermeye yetiyordu. Bu hadise de kanaatime kuvvet verdi.
Dershane açılışındaki millet, fikir, düşünce, inanç ve yaşayış çeşitliliğini konferans salonunda da görünce, yine Risale-i Nur’daki seyahat kıssalarını hatırladım. Tıpkı dünyada ve uçakta olduğu gibi bu salonda da sağ yolun yolcuları ile sol yolun yolcuları bir aradaydı. Ama buradaki sol yolun yolcuları lisan-ı hâlleri ile ‘Evet ben işretten dîvâne olmuştum. Allah senden razı olsun ki cehennemî bir hâletten beni kurtardın’ diyerek hidayete erdiğini ima edenlerdendi.
Bu hakikati de müşahede edince Melbourne’da ümit hasselerimi canlandıran kanaat harekete geçti. Kalabalığın, uzun konuşmayı dikkatle takip ettiğini, akabinde salonu tahsis eden dernek temsilcileri de dâhil herkesin İslâm Dini ve Said Nursî ismi etrafında bir araya geldiğini görünce kanaatimi seslendirdim.
“İttihad-ı İslâm, Avustralya’da tezahür etmeye başlamış.”

İTTİHAD-I İSLAMIN TAHAKKUKUNA ZEMİN; AVUSTRALYA
Programlardan sonra, güzel bir şehir olan Sydney’de sembol addedilen binaları, köprüleri, parkları, bahçeleri gezdik. Körfez turunu, okyanus kıyısında sonsuzluğu tahayyül ederek yaptığımız yürüyüşü müteakip Melbourne gittik ve veda dersimizi yaparak İstanbul’a hareket ettik.  
Ümit ve heyecan içinde seslendirdiğim kanaatin şevkiyle gün boyu devam eden yolculuk sırasında hep beşeriyete ahir ömründe kısa bir süre de olsa Asr-ı Saadet mutluluğunu yaşatacak olan ittihad-ı İslâm’ın hayalini kurdum.
İttihad-ı İslâm tabiri, İslâm dünyasını hatırlatsa ve Müslüman devletlerin birleşmesi mânâsını tedai ettirse de, Osmanlının yıkılıp hilafetin kaldırılmasından sonra İslâm topraklarında pek çok devlet kurulmuş ama aralarında bir irtibat olmadığı için İslâm dünyası denebilecek siyasî bir teşekkül kalmamıştı.
Bugün de İslâm memleketlerinde pek çok devlet var. Lâkin idarecilerin birbirleri ile ve Müslüman halkları ile ittihadı netice verecek irtibatları yok. Aksine ihtilâf hâlini kuvvetlendiren kanlı zulümleri ve kalıcı düşmanlıkları var. Üstelik Müslümanlar inançlarını diyar-ı küfür addedilen ülkelerde, kendi memleketlerinden çok daha hür ve rahat yaşıyorlar.
Bu itibarla günümüzde Müslümanların yaşadığı her yer, dolayısı ile bütün yeryüzü resmen olmasa bile fiilen İslâm diyarı sayılabilir. İttihad-ı İslâm tabiri de Müslüman devletlerin birleşmelerinden ziyade çeşitli birlikler kurup paktlara girerek İslâm’ı ilgilendiren meselelerde ortak hareket etmeleri lüzumunun ifadesidir.
Müslümanların birlikte hareket etmelerini sağlayacak ilk hamle, devletlerden milletlerden önce gruplar, cemaatler, camialar arasında olmalıdır. Öyle bir hamle, ancak oralarda başlayıp başarılı olduktan sonra devletlerin, milletlerin müşterek hareket etmesini netice verir.
Avustralya’da, Nur Vakfı’nın içinde bulunup teşvik ettiği içtimaî, cemaatî ve İslâmî kaynaşma, Risale-i Nur’un şahs-ı manevisini temin edip ittihad-ı İslâmın tahakkukuna zemin hazırlayacak müşterek hareketin ilk adımlarından biri sayılabilir.
Dünyada gün Avustralya’dan başladığı gibi İttihad-ı İslâm sayesinde doğacak olan İslâm’ın bir gün mesabesindeki sevgi ve saygı hâkimiyetinin fecr-i sadıkı da Avustralya’dan başlayabilir.
İnşallah...


TEŞEKKÜR
Nur Vakfı temsilcisi Fatih Yargı Beye, eşi Ayten Hanıma, Vakıf kardeşlere, Refik Koyu, Mehmed Orman, Fethi Yargı, Ercan Türkmenoğlu, Ramiz Şanlı, Mustafa Okur, Halil Yıldız, Bilgin Alpay, Halil Bozkaya, Selçuk, Adem, Coşkun, Nail beylere, ailelerine ve isimsiz kahramanlara gösterdikleri misafirperverlikten dolayı Saadet-i Dâreyne mazhariyet dualarıyla teşekkür ediyoruz.

 
SON
 
İSLAM YAŞAR
Okunma Sayısı: 1718
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı