"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sabah Kur’ân okumadan sofraya oturmayan bir ailenin çocuğuyum

28 Eylül 2015, Pazartesi
Eski bakanlardan Esat Kıratlıoğlu: AP kongresinde Demirel “Bizim evde her sabah Kur’ân’dan bir cüz okumak suretiyle kahvaltıya başlardık. Ben her sabah Kur’ân’dan bir cüz okumadan kahvaltıya başlamayan bir âilenin çocuğuyum” dedi.

Esat Kıratlıoğlu

Parlamentoda 6 dönem milletvekilliği yapan Esat Kıratlıoğlu AP ve DYP hükümetlerinde Devlet Bakanlığı ile Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı görevlerinde bulundu. Avusturya Graz Üniversitesi Jeoloji Fakültesini bitiren Kıratlıoğlu uzun süre Nevşehir Belediye Başkanlığı yaptıktan sonra İller Bankası Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Daha sonra siyasete atıldı.

DEMİREL’LE İLK TANIŞMAMIZ 1955’TE OLDU

Merhum Süleyman Demirel’le uzun yıllar siyaset yaptınız, kabinelerinde görev aldınız; ilk tanışmanız ve birlikte çalışmanız nasıl oldu?

Rahmetli Demirel’le ilk tanışmam 1955 yılında oldu. Ağabeyim Demokrat Parti milletvekiliydi. Bugünkü Güniz Sokak’ı dik kesen Buğday Sokak’taki otelin yerinde Demirel’in kardeşlerine - âilesine ait evde üst katta oturuyordu, ağabeyim de orta katta oturuyordu. Rahmetli Demirel, DSİ Genel Müdürlüğü’nde Barajlar Dairesi Başkanıydı.

Amerikalılar Demirel’e bir burs verdiler. Türkiye’de bu burs sadece Süleyman Demirel’e verilmişti. Bir yıllığına gitti, su işleri bakımından teknolojik değerlendirme yaptı, tetkiklerde bulundu, barajları araştırdı...

O zaman rahmetli Nazmiye Demirel, anneme “Teyze, evde çiçekler var. Biz bir seneliğine Amerika’ya gidiyoruz, bu çiçekler kurumasın, arada bir sularsanız memnun olurum” diye evin anahtarını anneme vermişti. Kendileriyle o kadar yakındık.

O esnada ben Avusturya’da - Viyana’da okuyordum, sonra Graz şehrinde üniversiteyi - Jeoloji fakültesini orada bitirdim. Ardından da aynı üniversitede doktora yaptım…

AVUSTURYALI PROFESÖRÜN KUVVETLİ HÂFIZASINI TESBİTİ

Sene 1958. MTA Genel Müdürlüğü, benim yanında doktora yaptığım Avusturyalı Prof. Dr. Carl Metz, Burdur ve Isparta civarlarında jeolojik araştırmalar yapmak için Türkiye’ye dâvet etti. Profesör de bana, “birlikte gidelim” dedi. Yanında doçenti de vardı. Bu benim için büyük bir fırsattı. Beş ay arazide çalıştık. O arada Ankara’ya geldik. Ankara’da ağabeyim bana, “Hoca’yı Süleyman Bey’le bir tanıştıralım” dedi. Birlikte DSİ Genel Müdürlüğü’ne gittik. Süleyman Bey’in odası şimdi benim gözlerimin önünde. (Sonra orası Danıştay Başkanlığı oldu.)

Süleyman Demirel, hoşbeşten sonra duvarda büyük bir Türkiye haritasının başına geçti, yarım saat kadar brifing verdi. Kalktık, aşağıya iner inmez, Profesör, “Esat, ben böylesini görmedim! Bu nasıl insan, böyle insan olamaz” dedi. “Hocam hayrola, ne oldu?” diye sordum. Cevabı şu oldu: “Adam haritanın başına geçti, Türkiye’nin genel su durumları hakkında bilgi veriyor, ama Doğusundan, Batısından, Güneyinden, Kuzeyinden yüzlerce rakam sayıyor. ‘Dedim ki ‘bu bu adam atıyor bu işi, bu kadar rakam bir insanın hâfızasında olmaz. Ve bunu kontrol etmek için -konuşması sırasında- üç tane rakamı virgülüne kadar ezberledim. Konuşma bittikten sonra o üç yeri ‘Şuralar neydi?’ diye yeniden sorunca, virgülüne kadar tekrar etti, bu muazzam bir hâfıza” dedi.

Tabiî Süleyman Bey’in hâfızası herkes tarafından müsellem, ama bunun ilk tesbitini yapan Dr. Metz’di.

1959 yılının sonlarında doktorayı bitirip Türkiye’ye geldim. DP milletvekili ağabeyim, “Süleyman Bey’e gideceğiz. Onun haberi olmadan senin bir yerde işe başlaman doğru olmaz” dedi ve gittik; “Efendim, üniversiteyi bitirdik, doktora yaptık…” deyince Süleyman Bey, “Hemen bizde başla, ben ağabeyinin buradaki temsilcisiyim. Sen de benim Devlet Su İşleri’ndeki temsilcim olacaksın” dedi. Hemen Yer Altı Dairesi Başkanına telefon etti, ”Sana Dr. Jeoloji Mühendisi Esat Kıratlıoğlu’nu gönderiyorum, hemen işe başlasın” tâlimatını verdi. Daire başkanının yanına gittim. O da ‘hemen işe başlayın’, dedi, bir iki gün müsaade istedim.

O arada Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) gittim. Orada bana DSİ’nin vereceği paranın iki katını Batman’da göreve başlamam şartıyla teklif ettiler. Normal devlet dairelerinde alınan maaşla orada alınan maaş arasında fark var. Orada 150 mühendis var. -Türkiye’de o zaman henüz petrol tahsili yok-  Mühendislerin hepsi Amerika’dan ve Avrupa’dan gelme. Böyle bir ayrıcalığı da var. Ben de hiç Süleyman Bey’in yanına gitmeden –Süleyman Bey’e gitsem, ‘Efendim ayrılıyorum, buraya girmek istemiyorum’ desem yüzüm kapalı- doğrudan Batman’a gittim. Sonra Batman’da 4 sene çalıştım…

Bu meyanda Demirel’in genel başkan seçildiği Adalet Partisi kongresinde neler oldu? Bununla ilgili hâtırlarınızdan anlatır mısınız?

27 Mayıs ihtilâlini TPAO’da yaşadık. 1963’te ihtilâlden sonra ilk belediye başkanlığı seçimleri yapılacak, Nevşehir’e –âdeta zorla beni getirtip- aday yaptılar ve belediye başkanı seçtiler. 1964 yılında Ragıp Gümüşpala öldü. Ve onun yerine genel başkan seçilecek. Adaylar; Süleyman Demirel, Hava Kuvvetleri eski komutanı emekli orgeneral Tekin Arıburun, Sadettin Bilgiç ve Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nden Prof. Osman Turan.

Bilgiç, teşkilât başkanı olduğu için genel başkan vekil oldu. Esasen başlangıçta Sadettin Bilgiç Süleyman Demirel’in genel başkan olması için ağırlığını koydu. Fakat sonradan arkadaşları Bilgiç’e, “Sen deli misin? Eline gelen fırsatı kaçırıyorsun, sen genel başkan vekilisin adaylığını koy”, dediler. Sadettin Bilgiç böylece adaylığını koydu. Türkiye’yi dolaşmaya başladı. Nevşehir’e de geldi. Genel başkan vekili olduğu için büyük bir karşılama merasimi yaptırdım. Fevkalâde memnun oldu.

Ankara’da bir Pazar günü Büyük Sinema’da, büyük kongre olacak. Kongreden bir gün önce Bentderesi’nde Nur Sarayı isimli otelde, delegelerin büyük bir kısmını topladık. Onlarla sohbet ederek adaylar arasında bir durum değerlendirmesi yapılacak. Tahmin ediyorum 1475 delegeden 800 civarında delegeyi toplamıştık. Oraya Süleyman Demirel’i de dâvet ettik. Delegeler tamamen sus pus vaziyetteler. Kimse kimsenin hakkında değerlendirme yapmak istemiyor. Süleyman Bey geldi; hiç unutmam “çarıklı” denilen Allah rahmet eylesin İhsan Ataöv ile Konya Belediye Başkanı Ahmet Hilmi Nalçacı da oradaydı. Doğrudan Demirel’e sordular, “Size mason diyorlar, mason lâfını çıkarttılar” diye. Demirel buna karşı, “Ben mason değilim. Bizim evde her sabah Kur’ân’dan bir cüz okumak suretiyle kahvaltıya başlardık. Ben her sabah Kur’ân’dan bir cüz okunmadan kahvaltıya başlamayan bir âilenin çocuğuyum” cevabını verdi.…

Bu arada, ben sanki hiç tanışmıyormuşum gibi dedim ki “Beyefendi ben Nevşehir’in, küçük bir ilin belediye başkanıyım. Bizim beş delegemiz var. Diyeceksiniz ki ‘sizin etiniz ne, budunuz ne’. Öyle değildir. Nevşehir büyük bir taşıma - nakliye merkezidir. İstanbul’a giden kamyonların yüzde 75’i Nevşehirliler mârifetiyledir. Dolayısıyla Edirne’de, Hakkâri’ de, Sinop’ta, İzmir’de, Kars’ta da mutlaka Nevşehirli bir kamyoncuya rastlarsınız. Ben, Nevşehir’de kamyon sahiplerini büyük bir salonda topladım ve orada sizin genel başkan olmanız için kamyon şoförlerinin dolaştığı her yerde parti teşkilâtlarımıza giderek, sizin propagandanızı yapmaları için görevlendirdim.

RÖPORTAJ: CEVHER İLHAN  -  MEHMET KARA  -  MELİH TEKİN

Okunma Sayısı: 6092
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı