"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sayın Ekşi, Bediüzzaman bu ülkenin en büyük demokratlarından biridir

14 Eylül 2015, Pazartesi
Köprü’de Bediüzzaman’dan sözler aktardığı için Taksim grubunda kendisini eleştiren Oktay Ekşi’ye Demirel şu cevabı verdi: Sayın Ekşi, Bediüzzaman Hazretleri bir âbidedir, bin yılda bir gelen İslam âlimlerindendir. Hem cumhuriyetçidir, hem de demokrattır...

1977’de AP milletvekili olan Recep Özel anlatıyor (8)

ZİYÂRETÇİLERE, BEDİÜZZAMAN’DAN OKUR VE ANLATIRDI

Yine yasaklı dönemde Demirel’in demokrasi ve hukuk mücadelesinde Bediüzzaman’dan atıflar yapmasına itirazlar üzerine, kamuoyunda çokça tartışılan “Taksim grubu toplantıları”nda Demirel’in Bediüzzaman’a ve beyânlarına sahip çıkan direnci var. Sizin de katıldığınızı bildiğimiz sözkonusu “Taksim grubu toplantısı”nda neler oldu, neler konuşuldu? Demirel’in itirazlara cevabı ne idi?

Demirel, Hamzakoy’dan geldikten sonra, Güniz Sokak’taki evi bir âdeta herkese açık okul halini aldı. Hergün 9-12, 13-18 saatleri arasında yurdun muhtelif yerlerinden gelen misafirleri, partilileri, sanayicileri, iş adamları, vatandaşları Sayın Demirel’i ziyaret ederlerdi. Her gün grup grup halk ziyâretleri gerçekleşirdi. 

Bu toplantılarda ben inşaat mühendisliği eğitimi almış birisi olarak, iki tane fakülte bitirseydim bu kadar bilgi kazanmam mümkün olmazdı kanaatindeyim. Sayın Demirel’in bu toplantılarından çok şey öğrendim. Devlet idâresi ve siyasetine dair çok şey kazandım. Kısacası, Demirel’in rahle-i tedrisinde çok şey öğrendik. 

Bu sohbetlerde zaman zaman Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin memleket idâresine, demokrasiye, demokratik yönetime, hukuka – adâlete dair düşüncelerinden açıkça bahisler, paragraflar açar; gelenlere Bedüzzaman’ın kitaplarını okur, önemli gördüğü yerlerin de altını çizerdi.

Meselâ meşrûtiyet ve Sultan Abdülhamid idâresi konusu gündeme geldiği zaman, Bediüzzaman’ın Selânik Hürriyet Meydanı’nda meşrûtiyeti vatandaşa anlatıp telkin ettiğini nazara verirdi. “Ey millet! Ne olacak derseniz, eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlâl” mânâsına dikkat çekerdi.

Yine Bediüzzaman Hazretleri’nin “vatandaşlık, vatan kardeşliği” tesbitini değerlendirir, “‘hürriyeti târifi”nden söz açıp yorumlar, “meşrûtiyet” mefhumundan ne tür bir demokratik rejim önerdiğini anlatırdı. Keza Bediüzzaman’ın askerî rejimlere karşı olduğunu, hatta Ahrâr Fırkası’na destek verdiğini vurgular, nedenini sorduğumuzda, tüzüğünde “Askerler sivil idârenin emrinde olmalıdır’ yazdığı için destekliyorum” dediğini belirtirdi… 

Yasaklı dönemde ilk halkın arasına çıkışı olan Şanlıurfa ziyâretinden önce merhum Demirel, İstanbul Taksim’de bir toplantıya katılacağımızı söyledi. Taksim’de Prof. Dr. Nurettin Sözen’in başkanlığını yaptığı “Taksim Grubu Toplantıları” yapılırdı. Bu “Taksim gurubu toplantıları” Türkiye’nin en önemli iş adamları, sanayiciler, gazete patronları, gazetelerin genel yayın yönetmenlerinden oluşan entelektüellerin bir araya gelerek önemli tartışmaların zeminiydi.  

Bir grup arkadaşımız Ankara’dan Şanlıurfa’ya gidecekti. Sayın Demirel “Recep, sen benimle geleceksin” dedi. Koruma müdürünün yanı sıra birkaç korumasıyla beraber İstanbul’a gittik. Taksim’de meydana bakan bir otelde (o zaman ismi Etap Marmara idi) bu toplantı yapıldı. İhtilâller, siyasî ideâller gibi konuların konuşulduğu, tartışıldığı bir toplantıydı. 

Nurettin Sözen açılış konuşması yaptıktan sonra toplantıda Demirel konuşmacı katılımcı olarak söz aldı, “Değerli arkadaşlarım. Ben önce demokrasi ve Cumhuriyet taraftarı olarak söze başlamak istiyorum” dedi. Siyasî hayata nasıl girdiğini, 1965 yılından itibaren kısa bir şekilde anlattı. 1971 Muhtırası’nın neden verildiğini, 1971 Muhtırası’ndan önce 9 Mart’ta Muhsin Batur’un ‘Yavuz Bey’ takma ismiyle ona vaziyet edip önlediklerini, 12 Eylül ihtilâlini, perde arkasını anlattı. Demokrasinin Türkiye’nin olmazsa olmazı olduğunu, cumhuriyetin demokrasisiz olamayacağını, İran’da ve Libya’da “cumhuriyet”in olup demokrasinin olmadığını örnekleriyle açıkladı. 

Hem demokrasi hem cumhuriyetin aynı anda olması gerektiğini söyledi. “Askerler diyor ki; ‘güvenlik mi istersiniz, hürriyet mi istersiniz?’ Böyle bir tercihle karşı karşıya olamayız. Hem güvenlik isteriz, hem demokrasi isteriz, hem de kalkınma isteriz. Güvenliğin ipoteğinde demokrasi olamaz” anlam ve ifâdelerini de ihtiva eden kapsamlı ve muhtevalı bir konuşma yaptı.

“BEDİÜZZAMAN, BİR ÂBİDE, BİN YILDA BİR GELEN BİR ÂLİMDİR ”

Hâlâ gözümün önünde, Sayın Demirel konuşmasını bitirince –gariptir geçen yıl Risalelerin devlet tekeline alınmasına Meclis kürsüsünde itiraz eden- Hürriyet Gazetesi yazarı Oktay Ekşi söz alıp, Bediüzzaman’dan iktibaslar yaptığı için Demirel’i eleştirdi. “Sayın Demirel sizin demokrat olduğunuzdan şüphemiz yok. Ama zaman zaman kulağımıza geliyor, Atatürk düşmanı Said Nursî’nin eserindeki bazı kısımların altını çizip çizip millete dağıtıyorsunuz ve Cumhuriyet düşmanı Said Nursî’yi göklere çıkarıyorsunuz. Bunu Cumhuriyet anlayışıyla nasıl izah edersiniz?” ilk soruyu sordu. “Köprü Dergisi’ne verdiğiniz mülâkatta da şunu şunu söylediniz!” diye, Köprü’den o kısımları okudu. 

Hiç unutmam, sesi hâlâ kulaklarımda, Demirel, her soruya cevap vereceğini söyleyerek, büyük bir dirâyetle Bediüzzaman’ın “cumhuriyet târifi”ni nazara verdi. “Sayın Ekşi, Bediüzzaman Hazretleri bir âbidedir, Bediüzzaman Hazretleri büyük bir İslâm âlimidir, bin yılda gelen İslâm âlimlerindendir. Bediüzzaman Hazretleri hem cumhuriyetçidir hem de demokrattır. Bediüzzaman’ın demokratlığına Türkiye’nin ulaşabilmesi için kırk fırın ekmek yemesi lâzım. Bediüzzaman Hazretleri, hürriyetle insandaki imanı eş anlamlı tutuyor” çıkışını yaptı…

“BEDİÜZZAMAN, ÜLKENİN EN BÜYÜK DEMOKRATLARINDAN”

Devamında “Bediüzzaman Hazretleri, ‘bir insanda iman ne kadar gelişirse, hürriyet fikri o kadar parlar’ diyor. Var mı bu sözlere bir itirazın?” diye sordu. Evren Paşa’nın “Biz ulu’l-emriz, bize itaat etmiyorlar” yakınmasına işâretle, “Bakın, Bediüzzaman, başların omuzlar üzerinde mânâ ifâde etmediği gün Padişaha ne diyor? Divân-ı Harbi Örfi’den okuyacağım, ‘İstibdat zulüm ve tahakkümdür, meşrûtiyet adâlet ve şeriattır. Padişah, Peygamberimizin (asm) emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir, biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa Peygamber’e (asm) tabi olmayıp zulmedenler, padişah olsalar da haydutturlar” cümlesini okudu. Ve Bediüzzaman’ın "Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam" sözünü nakletti.  

Peşinden de, “Ama Türk entelektüeli Bediüzzaman’ı yanlış tanımıştır. Bu ülkenin yetiştirdiği en büyük demokratlardan biridir Bediüzzaman” diye konuştu. Akabinde “Bediüzzaman halkın idâresine önem veriyor. ‘Asker, meşrû hükûmetin yanında olacaktır’ diyor” ifâdelerini ekledi. 

Bu arada Evren Paşa, bir Konsey toplantısında, “Demirel, ‘Divân-ı Harb-i Örfi’ diye bir kitap dağıtıyor” demiş. Demirel’in kulağına gidince, kitapların dağıtımını arttırmış. Zannediyorum o dönemde Yeni Asya’nın Ankara Temsilcisi Bedrettin Ergül Bey, Demirel’in talebi üzerine 800 -1000 âdet civarında Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin Divân-ı Harbi Örfi kitabının gönderilip dağıtıldığını söylemişti…

Demirel Nur Talebelerini her zaman takdir ederdi. Zincirbozan’dan bir mektup göndermiş; “Mutlaka Risale-i Nur ve Yeni Asya’dan bir isim Doğru Yol Partisi’nin kuruluşunda yer almalıdır” diye. Ben de Kutlular Ağabey ve Demirel’e “siyaset sahnesinin söz sultanı” diyen Mehmet Fırıncı Ağabeylerle görüştüm, Bursalı sanayici rahmetli Hüseyin Gökçen arkadaşımıza teklif ettim. Hüseyin Gökçen ilk veto edilenlerden birisidir. Ondan sonra tekrar bir isim daha istendi, biz de Bedrettin Ergül’ü Doğru Yol Partisi’nin kurucu ismi olarak verdik… 

“BEDİÜZZAMAN RİSALELERDE İHTİLÂLLERİ ASLA KABUL ETMİYOR…”

12 Eylül darbesi sonrasında “ihtilâli savunanlar”a karşı merhum Demirel’in Bediüzzaman’dan ve Risalelerden referanslarla cevap verdiği bilinmekte. Bu konuda neler söylersiniz?

12 Eylül ihtilâli olduktan sonra Sayın Demirel Hamzakoy’a gönderilmişti. 28-30 gün orada kaldıktan sonra tekrar Güniz Sokak’a geldi. Bu arada ziyarete gelenlere Demirel, ihtilâllerin ve askerî yönetimlerin kabul edilmeyeceğine dair başta Divân-ı Harb-i Örfi ve Münâzarât’tan olmak üzere Risalelerden “pasajları” okurdu. Buna birçok ziyâreti gibi Demirel’i yakından tâkip eden bizler de çok defa şâhid olduk. 

Bu diyaloglardan biri de Kırkıncı Hoca Efendi ile olmuş. İhtilâlden sonra Hoca bir gün Ankara’ya geldi. Bana da haber verdiler, “Hocam müsaitseniz hem hasret gideririz hem de çorbayı beraber içeriz” dâvetinde bulundum. 

Evde otururken Kırkıncı Hoca, “Recep Bey, ihtilâlin yapıldığı iyi oldu. Demirel’in yapmak isteyip de yapamadığı bir takım şeyleri Evren Paşa yapacak…” gibi bir takım şeyler söyledi. Ben de tabiî misafirim olduğu için nezâket icâbı, uygun bir üslûpla, “Değerli Hocam sizin ilminize itimat ediyorum, fakat bu noktada sizin gibi düşünmüyorum” dedikten sonra kütüphanedeki Külliyatın hepsini getirdim. “Atlamış olabilirim, siz benden daha fazla vakıfsınız, Risale-i Nur’un Lâhikalar dahil hiçbir yerinde askerî rejimleri teyid ettiğine, benimsediğine hiç şâhid olmadım. Külliyatta böyle bir ifade varsa burada okuyalım” teklifinde bulundum. Bu minval üzere konuşuldu, daha sonra Osman Demirci Hocayla birlikte müsaade istediler.

Bu arada benim haberim yokken, Kırkıncı Hoca ile Osman Demirci Hoca, kereste tüccarı bir arkadaşla Süleyman Bey’e ziyarete gitmişler. Kırkıncı Hoca orada da Sayın Demirel’e “İyi ki ihtilâl oldu, Evren Paşa sizin yapmak isteyeceğiniz her şeyi yapacaktır. Anarşinin üzerine gidecek…” minvalinde konuşunca Sayın Demirel demiş ki, “Muhterem Hocam siz hocasınız, biz siyasetçiyiz. Biz devleti idâre edip geliyoruz. Sizin görüşünüze katılmam mümkün değil. Benim görebildiğim kadarıyla Bediüzzaman Risale-i Nurların hiçbir yerinde askerî idâreleri tasvip etmiyor, ihtilâlleri kabul etmiyor.  Askerî idâreler geldiği zaman ülkenin geri kalacağını defalarca söylemiş... 

Orada Sayın Demirel, Yeni Asya’nın neşrettiği, Safâ Mürsel imzalı “Bediüzzaman Said Nursî ve Devlet Felsefesi” adlı kitaptaki “Ordu ve Siyaset Münasebetlerinde Ordunun İcra Organına Bağlılığı” başlıklı kısmı sonuna kadar okumuş. “Siz neyi savunuyorsunuz?” diye sormuş. “İhtilâl iyi oldu’ dersek, Bediüzzaman Hazretlerinin görüşüne ters hareket etmiş olmaz mıyız? Kırkıncı Hoca, “DİSK’i siz kapatabilecek miydiniz?” diye sormuş. Demirel, “Mesele ağaç değil ormandır, Bediüzzaman Hazretleri işin prensibinde bu esasları vaaz ediyor. Var mı bunun üzerine söyleyeceğiniz bir şey?” dediğinde cevap verememişler. Bana Sayın Demirel’in de anlattığı budur…

RÖPORTAJ: CEVHER İLHAN  -  MEHMET KARA  -  MELİH TEKİN

Okunma Sayısı: 5748
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet FIRAT

    14.9.2015 19:45:43

    Onun üstadı anlamak için söylediği gibi, Demirel'i anlamak için bu halkın/entelektüellerin daha bir çok fırın ekmek yemesi lazım. O Bediüzzaman'ın eserlerini siyasete alet etmemiş, bilakis, istifade etmiş, istifade edilmesine vesile olmuştur.Allah geni gani rahmet etsin.

  • Abdurrahman KOÇAK

    14.9.2015 13:29:48

    Tarih sayfaları canlı tanıkla aralanırken ...hey hat demekten kendimizi alamıyoruz..Ama ne yapalım idrak meselesi...mesele ağaç değil ormandır...anlayana ....

  • Ali Kandil

    14.9.2015 13:09:03

    Demirel'e Binler Rahmet ve Fatihalar olsun, Üstada komşudur inşallah.Mekanı cennet olsun...

  • Lut Kapısı

    14.9.2015 02:42:35

    Nur reşhalarının, kataratlarının Demirel'in içaleminde tamamen SIRREN TENEVVERET düsturuyla damlaya damlaya DERYA olduğunu idrak ettirecek bilgileri zaman şahitlerinin dilinden okumak bu zamana nasipmiş. Bazı insanların bıraktığı san'at vefatından sonra kıymet kazanırmış. O, Menderes'ten sonra zuhur etmiş, şapkasının altında gizlenmiş, gerçek bir İslam kahramanıymış! Bize Demirel'i hem çok eksik hem de çok yanlış tanıtmışlar!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı