Royal Castle-Zamek Krolewski

Polonya hükümdarları için ikametgâh olarak yapılmıştır. Ancak tarihî süreç içinde, İsveçliler, Almanlar ve Ruslar tarafından yağmalanmıştır. 1971-1984 yılları arasında kale yeniden inşa edilmiştir. 1971 yılından bu yana Warszawa Royal Castle adı altında bir devlet kurumu olarak faaliyetini sürdürmektedir. 1984 yılında ise halkın ziyaretine açılmıştır. 1980 yılında eski şehir ile birlikte Royal Castle da, UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır. 

Parlamento Binası 

16’ncı yüzyıldan itibaren Leh demokrasisi buradan yönetilmiştir. 1573 yılında yapılan anayasanın en büyük özelliği dini serbestlik tanımasıdır. 1791 yılında burada kabul edilen Anayasa Avrupa’nın ilk modern Anayasası özelliğini taşımaktadır. Bu Anayasa burada hazırlanmıştır.

Market place-Rynek starego miatsa

Burası, Varşova’nın en eski şehir marketidir. İlk olarak 13’üncü yüzyılda loncalar ve tüccarlar tarafından kurulmuştur. Çevresindeki evler ise, gotik tarzda, geç dönemde yeniden inşa edilmiştir. 1607 yılındaki yangında yok olan site 1620 yılında yeniden yapılmıştır. Günümüzdeki yapı ise en son olarak 1950’lerde yeniden inşa edilmiştir. Şimdilerde burası turistlerin uğrak yeridir. Bİz de ziyaret ettik ve çok yorulduk. Cuma vaktide yaklaştığı için yönümüzü Cuma namazını kılacağımız camiye doğru çevirdik.

Yarın inşallah Krakova gideceğiz. Eski başşehir ve çok eski bir yerleşim yeri. Lehistan’ın başşehri. Warsaw old town, Nowe Miasto, Stare Miasto, Palace culture and science, Varşova’ya uğradığınızda görmeniz gereken yerlerden bir kaçı. Mutlaka görmelisiniz.

Palace Culture and Science

Burası 1955 yılında tamamlanmış ve Sovyetler Birliğinin bir hediyesi olarak Stalin tarafından yaptırılmış. Bina, Sosyalist Realist mimarinin güzel bir örneği. 42 katlı ve 230 metre yüksekliğe sahip. Günümüzde de Polonya’nın en yüksek binası olma özelliğini korumaktadır. Bina içinde; tiyatro, müze, yüzme havuzu, bilim ve teknoloji müzesi, kukla tiyatrosu, sinema ve konser salonu bulunuyor. 1989 yılında, şehir mimarları, bu yapıyı istemedikleri yönünde bir kampanya başlatmışlarsa da, burası kültürel bir miras listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Binanın 30’uncu katında bulunan seyir terasından şehrin muhteşem bir görüntüsünü izleyebilirsiniz. 

Wavel kalesi

Wavel kalesi, Krakov’da en önemli yapı ve tam bir Rus eseri. Yapı, tepeye hakim pozisyonda. Korunmuş ve turist akını var. Eski şehir ile alâkalı yapılar burada. Katamaranların çektiği faytonlarla eski şehir gezintisi yapabilirsiniz. O cadde boyunca sizi gezdiriyor. 

Krakov sonrası yemek ve ders programımız oldu. Burada çalışan kardeşlerle tanıştık. Varşova’da bir cennet bahçesi hükmünde olan dershanede kakmak büyük bir keyifti. Allah onlardan razı olsun. Bu arada Krakov’da bulunan St. Mary’s Basilica 13. yy’da Gotik mimari ile yapılmış önemli ve gösterişli bir kilise. Çok önemli bir kilise. Papa Jan Paul de Krakov’da yaşıyormuş. Papa olunca Vatikan’a taşınmış. Bu katedralin özelliği biraz da ondan kaynaklanıyor. Ayrıca katedralin içi tam bir renk cümbüşü. Sofistike yapılar, vitraylar ve inanılmaz renklerden oluşan heykellerle dolu. 

Vistula River

Krakov’un içinden geçen ve Baltık denizine dökülen bir nehir. Şehri adeta ikiye bölmüş. Şehrin en güzel tepesinde kurulu Old City’den nehrin görüntüsü ise muhteşem.

Sukiennice, bizim Kapalı Çarşı benzeri yapı; zira Polonyalılar Osmanlı’dan çok etkilenmiş bir millet. Uluslar arası ticaret merkezi görünümünde bir kapalı çarşı burası. Polonya’ya özgü giyim eşyaları, tekstil ürünleri, deri ve tuz mineralleri ayrıca amber ticareti çok fazla. Dükkânların önünde dükkâna ve satıcısına has bir simge var. Osmanlılardan çok etkilenenler, simgelerinde ay ve yıldızı kullanmışlar. Haç işaretli olanlarla ay yıldız simgesi olanlar yanyana ticaret yapmakta. Gecesi çok daha güzel olduğunu söyleyebilirim. Gerçekten gezmeye değer bir mekân.

Gezimizin sonrasında Varşova’dan dokuz saatlik bir otobüs yolculuğu sonrası Vilnius’a geri döndük. Başladığımız yerdeyiz. Eve dönüş başlıyor. 

Uluslar arası otobüs seyahat acenteleri burada çok yaygın. Sanki şehirler arası imiş gibi saat başı kalkan firma var. Atlıyorsunuz Varşova, Prag, Kaunas, Vilnius, Riga. Alışkın herkes. Bu arada, Vilius’a dönüşümüzde otobüste gençler ağırlıkta idi. Burada da kitaplarımızın son kalanlarını verdik. Muhtemelen öğrenciler şehirler arası gibi ülkeler arası seyahat ediyorlar. Pasaport soran yok, gümrük yok... Sınırlar sadece kâğıt üstünde. Avrupa, bir devlet gibi olmak adına çaba sarf ediyor. 

Geri dönüş

Çarşamba günü yani 1 Nisan’da başlayan Baltık ülkeleri gezimiz sona eriyor. Bülent Kurt, Hüseyin Aşık, Mehmet Özkan ile gerçekten güzel ve dolu dolu bir gezi yapmış olduk. Amaçlarımızı gerçekleştirdik. Birçok yeni kardeşle tanıştık. Onlarla irtibat kurduk. Bu, ileride birçok hayırlara vesile olacak inşallah. Artık Litvanya ve Polonya’da kardeşlerimiz var. Azerî kardeşlerimizin ilgi ve alâkaları beni derinden etkiledi. Allah onlardan razı olsun. Risale-i Nur mesleği işte böyle bir şey.

Sahra Çölünde bir vaha; Medreseler...

Sahra Çölü’nde bir vaha havası istiyorsan, medreseler size yeter. Dışarıda tufan olsa bile siz içinde muhafazadasınız demektir. Yurt dışına çıktığımda her zaman böyle hissetmişimdir. 

-SON-

Aytekin COŞKUN / [email protected]