"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İran ve Orta Doğu

Doç. Dr. Çoşkun Topal
23 Şubat 2012, Perşembe
İran’ın nükleer programının niteliği ve dolayısıyla nükleer silâh üretme “kapasitesi” çevresinde son dönemde yaşanan tartışmalar, Batı tarafından uzun süredir İran’a yönelik “soğuk savaş” kampanyasının yeni bir aşamaya girdiğini göstermektedir.

BM VE İRAN'IN NÜKLEER PROGRAMI
İran’ın uranyum zenginleştirme programını durdurmasına yönelik görüşmeler 2003 yılına kadar gitmektedir 2006 yılından itibaren İran ile müzakereleri,  BM Güvenlik Konseyi’nin daimî üyesi olan ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa’nın oluşturduğu beş ülke ile Almanya  yürütmektedir.
BM Güvenlik Konseyi İran’ın nükleer programı ile ilgili 2006 yılından itibaren yedi  adet karar kabul etmiştir. Son olarak 2010 Haziran’ında kabul edilen 1929 Sayılı Güvenlik Konseyi Kararı ile, İran’a yeni ve daha sıkı yaptırımlar getirilmiştir. Ancak bu karar öncesi, Türkiye ve Brezilya’nın başlattıkları diplomatik girişim sonucu İran, nükleer programı ile ilgili 17 Mayıs 2010 tarihli Tahran Deklarasyonunu imzalamıştır. Tahran Deklarasyonu, Nükleer Silâhların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’na (NPT) bağlı kalması şartıyla diğer devletler gibi İran’a da barışçı amaçlarla nükleer enerjiyi araştırma, üretme ve kullanma hakkı tanıyordu. Tahran Deklarasyonu sonrası kabul edilen kararın oylamasında, Lübnan’ın çekimser, Türkiye ve Brezilya’nın “Hayır” oyuna karşı, Güvenlik Konseyinin 12 üyesi “Evet” oyu vermiştir. 1929 Sayılı Güvenlik Konseyi Kararı ile İran’a uygulanan BM silâh ambargosu oldukça genişletilmiş, İran bankalarına yönelik sıkı denetim ve yaptırım getirilmiştir.

İRAN'IN POLİTİKASI VE SON GELİŞMELER
İran’a yönelik yaptırımlar günden güne ağırlaşarak devam etmektedir. Son olarak ABD Başkanı Obama, İran’ın uluslar arası piyasalara petrol satışını yasaklayan yasayı imzalamış, ardından Avrupa Birliği 1 Temmuz 2012’den itibaren İran’a yönelik petrol ambargosu uygulama kararı almıştır. Bununla birlikte İran’ı ekonomik yaptırımlar yolu ile köşeye sıkıştırmaya yönelik Batı mahreçli hamleler şimdilik İran tarafından görülmüşe benziyor. Nitekim İran, AB’nin kendisine yönelik petrol ambargosu uygulama kararı karşısında, İngiliz ve Fransız şirketlere ham petrol satımını durdurmuştur. Bu durum 2011 yılı İran petrol ihracatının % 18 inin gerçekleştiği AB ülkelerinde kuşkusuz piyasaları etkileyecektir. Özellikle İran’dan büyük miktarda petrol ithal eden Fransa, İspanya ve İtalya’da petrol fiyatlarında yaşanabilecek bir artış ekonomik krizi daha da derinleştirecektir.
İran’ın nükleer programı ile ilgili gelişmelerin diğer bir boyutu, ülkede nükleer alanda çalışan bilim adamlarına yönelik suikastlerdir. Ocak 2010’da İran’lı akademisyen Mesut Ali Muhammedi ile başlayan İran’ın nükleer programında görevli bilim adamlarına yönelik suikastler, 11 Ocak 2012’de Natanz Uranyum zenginleştirme programında çalışan akademisyen Mustafa Ahmedi Ruşen Behdast’ın bir suikast sonucu vefat etmesi ile yeniden gündeme gelmiştir. İran’ın konu ile ilgili İsrail’i işaret etmesi ve son olarak Gürcistan, Hindistan ve Tayland’da İsrailli diplomatlara yönelik suikast girişimleri ile ilgili İsrail’in dolaylı olarak İran’ı göstermesi, iki ülke ilişkilerindeki gerilimi had safhaya çıkarmıştır. Gerek Hindistan gerek Tayland, İran’ın dış ticaretinde önemli bir yere sahiptir. Özellikle Hindistan, Çin ile birlikte İran’dan büyük miktarda petrol alımı yapmaktadır. Dolayısıyla bu ülkelerde İsrail diplomatlarına suikast düzenlenmesi ve İran ile ilişkilendirilmesi bu ülkeyi uluslar arası ilişkilerde daha da yalnızlaştırmaya yönelik bir hamle olarak da görülebilir. Konunun bir başka boyutu ise uzun süredir tartışılan ve İsrail tarafından İran’ın nükleer silâh “kapasitesi”ne yönelik bir saldırı planını gündeme getirmesidir. İran ise bu gelişmeler karşısında, Hürmüz Boğazı ve Kızıl Deniz üzerinden Suriye’ye bir Kruvazör ve bir de lojistik gemiden oluşan filo göndermiştir.  Suriye’nin Tartus Limanı'na demirleyen İran’a ait savaş gemileri Batı’nın tepkisini çekmiştir. Diğer yandan İran Kara Kuvvetleri ülkenin orta kesiminde “Velfecr” adını verdiği yeni bir askerî tatbikat başlatmıştır.
Sonuç olarak İran’ın nükleer programı çevresinde gelişen olaylar, Mart 2011’den itibaren Suriye’de yaşanan gelişmelerle birlikte değerlendirildiğinde, Orta Doğu coğrafyasında “Arap Baharı” sonrası sıcak bir yazın yaklaştığını haber vermektedir.

Okunma Sayısı: 1030
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı