"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Türkiye ve Avrupa Birliği İlişkileri’nde son durum

Doç. Dr. Çoşkun Topal
17 Mart 2012, Cumartesi
Soğuk Savaş döneminde Batı ile yakın ittifak ilişkileri kuran Türkiye, 31 Temmuz 1959’da AET’ye ortaklık başvurusunda bulunmuş ve Türkiye ve AB arasındaki ortaklık ilişkisinin temeli olarak kabul edilen Ankara Anlaşması 12 Eylül 1963’te imzalanarak 1 Aralık 1964’te yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla inişli-çıkışlı ve zaman zaman gergin hatta 12 Eylül 1980 askerî müdahalesi sonrası askıya alınan Türkiye ve AB ilişkileri herşeye karşın 50 yılı geride bırakmıştır.

12 Mart 1971 Muhtırasının yolaçtığı siyasî istikrarsızlık ortamında kurulan koalisyon hükümetleri döneminde topluluk ile ilişkiler yavaşlasa da 1980 yılında Adalet Partisi azınlık hükümeti, AET’ye tam üyeliğe geçişi hızlandırmak istiyordu. Özellikle Yunanistan, İspanya ve Portekiz’in tam üyelik yolunda ilerlemesi, İran Devrimi ve Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgali gibi bölgesel dengeleri değiştiren uluslar arası gelişmeler, Adalet Partisinin bu tutumunda oldu. Ayrıca hükümetin, askerin siyasete müdahalesine karşı Batı’nın desteğini kazanmak istemesi de Topluluk ile ilişkileri iyileştirme çabasının sebepleri arasındaydı. Ancak 12 Eylül 1980 tarihinde Türkiye’de anayasal rejimin askerî darbe ile kesintiye uğraması, Topluluk ile Türkiye arasındaki ilişkilerde bir kırılma noktası olmuştur. Millî Güvenlik Konseyi’nin bütün siyasî partileri kapatma kararı, Türkiye’de insan hakları ve demokratik özgürlükler alanında yaşanan sorunlar, seksenli yılların başında Topluluk ile ilişkileri kesintiye uğratmıştır.
«««
1990’ların başında Doğu Bloku’nun çöküşü ve Soğuk Savaşın sona ermesi ile serbest piyasa ekonomisine geçen Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin AB’ye üyelik sürecine girmeleri, Türkiye AB ilişkilerini olumsuz etkilemiştir. Bununla birlikte Tansu Çiller başkanlığında Doğru Yol Partisi ile Sosyal Demokrat Halkçı Parti’nin oluşturduğu koalisyon hükümetinin 6 Şubat 1995’te Gümrük Birliği Kararı’nı imzalaması ve 1 Ocak 1996’dan itibaren kararın yürürlüğe girmesi, Türkiye ve AB arasında yeni bir dönem başlatmıştır. Öyleki Aralık 1999’da yapılan Helsinki Zirvesinde, Türkiye’nin tam üyeliğe adaylığı tescil edilmiştir. Nitekim zirve sonrası Türkiye, AB yolunda önemli siyasî reformlar gerçekleştirmiş, insan hakları ve temel özgürlükler alanlarında hukukî ve idarî reformlar yapmıştır.
«««
17 Aralık 2004 tarihli Brüksel’deki AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde, Türkiye ile üyelik müzakerelerinin 3 Ekim 2005 tarihinde başlatılması kararlaştırılmıştır. 12 Haziran 2006 tarihli Hükümetlerarası Konferansta ise fiilî müzakereler başlamıştır.
Türkiye ve AB ilişkileri açısından Kıbrıs sorunu ve bu bağlamda 1 Mayıs 2004 tarihinde GKRY (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi)’nin, sorun çözülmeden Avrupa Birliği’ne tam üye olarak alınması önemli açmazlardandır. Nitekim 14–15 Aralık 2006 tarihli AB Hükümet ve Devlet Başkanları Zirvesi’nde alınan karar uyarınca Kıbrıs sorunu ile bağlantılı olarak toplam sekiz fasılda Türkiye ile müzakerelerin önü kapatılmıştır. Hatta müzakere olunacak fasılların geçici olarak kapatılmaması kararı alınmıştır. Nitekim bu tarihten sonra bazı fasıllarda müzakereler yapılsa da hiçbir fasılda müzakerelerin geçici olarak kapatılması mümkün olmamıştır. Nitekim şimdiye kadar geçici olarak kapatılan Bilim ve Araştırma faslı dışında 12 fasılda müzakereler açıldı, ama kapatılamadı. Bugün için müzakereler; Sermayenin Serbest Dolaşımı, Şirketler Hukuku, Fikri Mülkiyet Hukuku, Bilgi Toplumu ve Medya, Gıda Güvenliği, Hayvan ve Bitki Sağlığı, Vergilendirme, İstatistik, İşletme ve Sanayi Politikası, Trans-Avrupa Ağları, Çevre, Tüketicinin ve Sağlığın Korunması, Malî Kontrol fasıllarında yürütülmektedir.
Sonuç olarak Türkiye’nin Avrupa Birliği ile katılım müzakereleri önündeki bütün engellere rağmen yürümektedir. Bu süreçte özellikle 2005 sonrası Almanya’da Merkel ile başlayan Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olan söylem, Nicolas Sarkozy’nin Mayıs 2007’de cumhurbaşkanı seçilmesi sonrasında Fransa’yı da etkisi altına almıştır. Diğer yandan Kıbrıs sorunu çözülmeden AB’nin GKRY’ni tam üyeliğe kabul etmesinin sonuçları önümüzdeki süreçte daha çok görülecektir. Nitekim Kıbrıs sorununda bir çözüme ulaşılamaması durumunda, Türkiye’nin tanımadığı bir ülke olan GKRY, Temmuz 2012’den itibaren AB Dönem Başkanlığını üstlenecektir.

Okunma Sayısı: 1411
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı