"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kalbi söylettirmek ruhu işlettirmek

Dr. Dolunay Coşkun
16 Şubat 2019, Cumartesi
“O vakit görürsün ki, o geniş dünyan kabirden daha dar, köprüden daha müsaadesiz.

Senin zamanın ve ömrün, berkten daha çabuk geçer; hayatın, çaydan daha sür’atli akar. Madem dünya hayatı ve cismanî yaşayış ve hayvanî hayat böyledir. Hayvaniyetten çık, cismâniyeti bırak, kalp ve ruhun derece-i hayatına gir. Tevehhüm ettiğin geniş dünyadan daha geniş bir daire-i hayat, bir âlem-i nur bulursun. İşte o âlemin anahtarı, marifetullah ve vahdaniyet sırlarını ifade eden ‘’La İlahe İllallah” deniliyor 17. Lem’anın, 14. Nota, 4. Remzinde.

İnsan cisim dairesinde ve nefis mertebesinde kaldığı zaman bu dünyayı çok geniş zannederken, birden karşısına çıkan bir üzüntü ve sıkıntı, dünyasını dar etmeye yetiyor. O zaman adeta dar bir kabir hükmünde, sıkışmış bir yerde yaşadığını hissediyor. Sanki karanlık bir âleme düşmüş gibi, etraftaki bütün güzellikler ve parlak şeyler birden yok oluyor, bir anda her şey çirkin her şey kötü görünüyor dünyasına.

Madem kalp ve ruhun hayat mertebesine girmek hayatı genişlendiriyor, peki kalp ve ruhun hayat derecelerine nasıl girebiliriz? Çünkü ona girildiğinde sanki bir Nur âlemine giriyorsun. Zaman ve darlıklar bir anda genişliyor, değişiyor. Demek, bizim bir elektriğe ihtiyacımız var ki o karanlık âlem yerine bir Nur âlemine girebilelim.

Peki, bu âleme girmenin yolu nedir ve o kapalı kapıları hangi anahtarla açabiliriz? Evet, o âlemin anahtarı tek bir lâfızda toplanmış. ‘’La ilahe illallah’’ kutsî kelimesinde ”Ondan başka ilah yok” diyecek kalbimiz ve sadece O’nun sevgisini oraya yerleştirecek ve O’nun için atacak hep.

Peki, kalp ‘’La ilahe illallah’’ diyor mu? Elbette, dilimiz söylüyor Elhamdülillah, ama kalbimizin onu söylemesi o kadar kolay mı? Kalp nasıl ‘’La ilahe illallah’’ı söyler.

İşaratül İcaz’a bakalım, sanki cevap orada gizlenmiş: “Kalpten maksat, çam kozalağı (sanevberî) gibi bir et parçası değildir. Ancak, bir lâtife-i Rabbaniyedir ki, mazhar-ı hissiyatı vicdan, mâkes-i efkârı dimağdır. Binaenaleyh, o lâtife-i Rabbaniye’yi tazammun eden o et parçasına kalp tabirinden şöyle bir letafet çıkıyor ki, o lâtife-i Rabbaniyenin insanın maneviyatına yaptığı hizmet, cism-i sanevberînin cesede yaptığı hizmet gibidir.”

Evet, bir et parçası olan kalbimiz, bedenimizin bir hayat makinesi adeta. O atmaya başladığında, parmak uçlarına kadar kan nasıl iletiliyor ve birden bütün sistem canlanıyorsa, Rabbanî bir lâtife olan manevî kalpte, adeta ruh makinesinin işlettiricisi hükmünde gibi. Üstünde var olan, bütün manevî letaiflerin çalışmaya başlamasını temin ediyor. Kalp atmaya başladığında yani “la ilahe illallah”ı söylediğinde adeta parmak uçlarına kadar her zerremiz de yalnız Allah (cc) var demeye başlıyor. Ruh sayesinde her şeye yayılıyor, çünkü bedenin içine sıkışmış haldeki ruhun hayali bedeni maddî bedenimizin de her tarafına yayılı surette.

Peki, kalp ‘’la ilahe illallah’’ı nasıl diyor? Bunu diyebilmesi için bir hazırlık var mı? 

Yine İşaratü’l-İ’caz’a bakalım: “Onun için kalp, takva ile seyyiattan temizlenir temizlenmez, hemen onun ardında imanla tezyin edilmiş ve süslendirilmiştir.”

Çünkü kalbin “Allah” (cc) diyebilmesi için önce içinin tamamen arındırılması sonra imanla süslenmesi gerekmektedir. Peki, arındırma ne demek yine devam ediyoruz okumaya, “Kur’ân-ı Kerîm, takvayı üç mertebesiyle zikretmiştir:

* Birincisi, şirki terk,

* İkincisi, maâsiyi terk,

* Üçüncüsü, mâsivâullahı terk etmektir.”

Yani kalbin içi, Allah (cc) dışında korkulan ve sevilen şeylerden uzaklaştırılacak, yani ilah kalmayacak önce “La İlahe“ ile şirkler, günahlar ve Allah’ın (cc) dışındaki her şeyden temizlenecek ancak, bundan sonra iman ile süslenecek yani “İlla Allah” gerçekleşecek. İşte bu gerçek manada kalbe tevhidin ve marifetin kaynağı olan ‘’la ilahe illallah’’ın söylettirilmesi yani atmaya başlaması demek. İnşallah, imanı tahkikinin nuru ile süslenen kalp konuşmaya başlamış ve ruh cevherini de işlettirmeye başlamış olacak o zaman.

Bütün bu ifadeler tahkiki olmasını arzuladığımız imanın yine ilmelyakinine namzet. Asıl varmak istenilen ise aynelyakin ve hakkalyakin düzeyleri.

Bu ancak herkesin kendi gayreti, ihlâsı, sadâkati ve duâları ve talebine Rabbimizin ihsan ve hidayetiyle mümkün. Rabbim Kur’ân’ın her bir Nurlu talebesine bunu nasip etsin inşallah. İşte gerçek hayat ve dirilik, hareketsiz ölüler hükmünden çıkışımızın yolu olacak bu.

Selâm ve duâlarımla.

Okunma Sayısı: 3525
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı