"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Amerika’da İslam'ın geleceği için iyimserim

21 Mart 2016, Pazartesi
Amerikan’ın Michigan eyaletinde bulunan Dearborn şehrinde yaşayan Hussein Dabajeh ile röportaj yapan vice.com muhabiri Sarah Harvard, 11 Eylül’den sonra Müslümanların çokça bulunduğu Dearborn’da neler yaşandığını sordu. Röportajda Müslümanların Amerika’da azınlık olarak bulunduğunu, “Ya Müslüman ya da Amerikalı olabilirsin” baskısı yapanlara karşı nasıl davrandıkları hakkında görüştüler.

Ailenizin hikâyesi nedir?

Ailem Lübnan’dan Dearborn’a, Ford’da çalışmak için taşındı. Babam ilk 1973’te taşındığındı. 1978’de annem ile evlenmek üzere geri döndü. Aslında onlar daha öncesinde tanışıyorlardı. Evlenince tekrar bir araya geldiler. Benim 5 tane kızkardeşim ve 2 tane de erkek kardeşim var. Onlarla büyümek nasıl birşeydi ki? Demek istediğim gerçekten eğlenceliydi. Her zaman ev tamamıyla doluydu. Her zaman oyun oynayacak birisini bulurdum. Evimiz sokaktaki bir çeşit sürekli açık bir ev gibiydi. Şu anda da öyle. Herkes evimize gelirdi ve onlarla takılırdık.

Dearborn, çoğu zaman sağcı çıkışların olduğu terörist grupların yetişmesi için bir zemin ve Müslüman olmayanlar için “gidişi olmayan bölge.” Müslüman karşıtı propagandalara inanan insanlar için ne diyorsunuz?

Onların buraya gelip onları kontrol etmesi gerekiyor. Birilerini parmakla işaret etmek çok kolay. Ben şehirdeki bütün beyaz insanlara parmağımı doğrultabilirim ve “Şehir orada, bütün vatandaşlar okullara girin ve insanlara ateş edin” diyebilirim. İstediğim herşeyi söyleyebilirim. Bu çok tehlikeli. Fox News kesinlikle tehlikeli. Donald Trump ve Fox News arasında hiçbir fark yok. Onlar yalan söylediklerinin farkındalar, ancak reytinglerini arttırmak için ne gerekiyorsa söylüyorlar. Olay bu kadar basit. Bütün yaptıkları yalanlar savurmak. Bizim toplumumuza bir bakın. Burada, Millî Güvenliğin şefi ailesi buraya Lübnan’dan göçen Müslüman bir Arap. Polis şefi bir Arap. Kendisi Hıristiyan, ama o bir Arap. Belediye Meclis Başkanı benim kuzenim Susan Dabajeh. Kendisi Müslüman bir Arap. 

Haberlerde okuduğumu hatırlıyorum ki bir kaç yıl önce Dearborn’da Müslümanlara karşı propoganda gösterileri yapılmıştı. Onlar bölgenin sakinlerine bağırarak bir sürü Müslüman karşıtı konuşmalar yapmışlardı. Bu sizin için nasıl bir deneyimdi?

İslamofobik bir papaz olan Terry Jones, Dearborn’a 2011 ve 2012 yıllarında gelerek burada Kur’ân yakma protestosu düzenledi. Bu protestonun gerçekleştiği yerde Dearborn’da bulunan Kuzey Amerika’nın en büyük camiinde bir toplanma oldu. Bu toplanma dinler arası bir toplanmaydı ve bu toplanma için özellikle yapılan bir şey yoktu.

Müslüman karşıtı propogandalar fazla değildi. Protestocular da Dearborn’dan bile değildi. Dearborn’la hiçbir işleri yoktu. İslâm karşısında protesto yapmak için buraya geldiler. Bu insanlar buraya geldiklerinde kendilerini yüzlerce binlerce göstermek istediler, ancak 15-20 kişi kadarlardı. Birçok sefer, bu etkinliği organize eden protestocular Arap veya Müslüman değillerdi. Onlar bizim adımıza bize protesto yaparak bizi çevreleyen Müslüman veya Arap olmayan kişilerdi. Hıristiyanlar, Yahudiler, Ateistler, Hindular ve Budistlerdi. Müslüman değillerdi.

Ben de Amerika’da büyüdüm. Bana sık sık kimseye Müslüman olduğumu söylememem ve İslâmı savunmamam öğütlendi. Ancak evimizde ailem dindarlaştı, bana ve ablama İslâmı ve İslâmî kimliğin ne olduğunu öğretti. Bu durum sizin için nasıldı? 11 Eylül’den önce hayatınız nasıldı ve sonrasında nasıl değişti?

11 Eylül saldırısı gerçekleştiğinde Lise 1’e gidiyordum. Ben ailesi Lübnandan gelmiş, Amerika’da yaşayan bir Müslümandım ve bunun hep farkındaydım. Ben hiçbir zaman Arap olmakla, Lübnanlı olmanın ve Müslüman olmanın arasındaki farkı anlayamadım. Sadece ailemin nereden geldiğini sorduklarında nasıl cevap verilmesi gerektiğini biliyordum. Lübnan’dan geldiklerini söylüyordum. Sorduklarında, Müslüman olduğumu, İslâmiyete inandığımı ve Amerika’da doğduğumu söylüyordum. 11 Eylül’den sonra herşey değişti. Komşularımız arasında veya şehrimizde çok da değiştiğini söyleyemeyeceğim. Bizim şanslı olduğumuz bir nokta vardı, Dearborn’da Müslümanlar ve Arapların sayısı bir hayli fazla. Şehrin yüzde 30’u Araplardan ve Müslümanlardan oluşuyor. Şehrin yüzde 70’i Arap olmayanlardan oluşunca, onlar da muhakkak daha öncesinde bir Müslüman ile veya bir Arap ile tanışmış oluyorlar ve biliyorlardı ki kimse kimseyi havaya uçurmayacak. Ben bu yüzden hiçbir problem yaşamadım. 

18 yaşıma gelip Dearborn’un 4-5 kilometre dışındaki başka şehre çalışmak için gittiğimde -11 Eylül’den 4 yıl sonra- bazı şeyleri fark etmeye başladım. Futbol takımını seyretmeye gittiğimde farkı fark ettim. Bizim takımımız futbol oynarken onlara çamur ve taş atıyorlardı. Bize küfrederek sesleniyorlardı. Bize buradan defolup gitmemizi söylüyorlardı. Bunların hepsi olurken biz daha gençtik. Ne olduğunu anlayamadık. “Ülkenize geri dönün” söyleminin ne anlama geldiğini dahi bilmiyorduk. Hayatım boyunca Lübnan’a hiç gitmedim. Yani birisi size ‘ülkenize geri dönün’ dediğinde bu sanki ‘burası benim ülkem’ demek anlamına geliyor. Burada büyüdüğüm için özgüvenim yerindeydi. Babam bize Amerikalı olduğumuzu öğretti. Lübnan’dan geldik ve Müslümanız. 

Ben gerçekten sarsıldım. 11 Eylül gecesinde henüz 8 yaşındaydım. Çok iyi hatırlıyorum dışarı çıktığımda her yerde beyaz yetişkin insanlar bağırıyorlardı ve Müslüman olmayan kucağında bir bebeği olan Hintli bir kadına bir şeyler fırlatıyorlardı. Çünkü o Hint kıyafeti giyiyordu ve tıpkı bir Müslüman’a benziyordu. Ona, ‘çöl zencisi ve terörist’ diye bağırıyorlardı. Bir çok caminin camlarını kırmışlardı, bir çok insan esmer oldukları gerekçesiyle dövüldü. Siz buna benzer şeyler yaşadınız mı?

Evet, 11 Eylül günü, ablam ve annem markette alış veriş yapıyorlardı. Bir beyefendi —Beyefendi diyebilir miyiz bilmiyorum— 15 gün sonra doğuracak hamile olan kız kardeşimin üstüne yürüyüp onu iteleyip küfürlü bir şekilde ‘ülkemizden defolun, ülkenize geri dönün’ demişti. Sizi temin ederim o adam bizim toplumumuzdan birisi değildi. Ancak olay Dearborn’da gerçekleşti. Sanırım o zaman bizim farklı olduğumuzu düşünmeye başlamıştım.

Farklı derken neyi kastediyorsunuz?

Yani, kişisel olarak herhangi bir kimseden farklı olmak umrumda değil. Yahudi bir Amerikalı, bir Hıristiyandan farklıymış gibi muamele etmemeli. Aynı şekilde Müslüman bir Amerikalı, bir Hıristiyandan farklıymış gibi davranmamalı. Ben, benim ve diğer Amerikalıların arasında bir fark olduğunu düşünmüyorum. Diğer herkesin yaptığı gibi Amerika’da hayatımı idame ettiriyordum. Ancak insanların bana farklı bir gözle bakmaya başladığını söyleyebilirim. İnsanların bakışlarıyla hayatımı etkilemesine izin verecek miydim? Hayır. Farklı mıyım? Hayır. Herkesin olduğu gibi bende bir başka Amerikalıyım.

Kişisel olarak, ben bunca zamandır Amerikalı olduğumu ıspatlama zorunluluğu hissediyordum. Bana, ‘Müslüman mısın yoksa Amerikalı mısın?’ diye sormuşlardı. Bu soru büyük bir problemi gösteriyordu. Arap-Amerikalılar ve Müslümanlar, Amerikalı sayılmıyordu. Hep uzaylıymışız gibi bir yabancı gibi muamele gördük. Sonuç olarak her seferinde Amerikan olduğumuzu “Bizim ailemizin hepsi Amerikalı” diyerek ıspatlama ihtiyacı hissettik. Siz de böyle hissettiniz mi?

Dearborn’dayken hiç bu şekilde hissetmemiştim. Ancak Dearborn’un dışına çıktığımda aynısını ben de hissettim. Aynı soruları ben de duydum. Eğer birisi bana sorsaydım hemen yanımdakine dönüp Hıristiyan mısın yoksa Amerikalı mısın, diye soracaktım. Çok aptalca bir soru. Sürekli Amerikalı olduğumu ıspatlama ihtiyacı hissettim mi? Tabi ki. Ama dürüst olmak gerekirse bu hep sosyal medya üzerinde gerçekleşti. Genelde kişiler arası böyle şeyler olmuyordu. Sosyal medyada bu tür sorulara maruz kaldım mı? Bir çok sefer maruz kaldım. Sosyal medya üzerinde saldırıya uğradım mı? Defalarca. Onlara cevap verdim mi? Hayır onları yoksaydım.

İmam Ali şöyle söylüyor, tam olarak ifade edemeyebilirim belki. “Ben hiçbir zaman zeki bir adamla tartışıp da kaybetmedim, cahil birisiyle tartışıp da kazanamadım.” Cahil bir insanla tartışıp da onu yenmenin hiçbir yolu yok. Bu şüphesiz imkânsız. 

Donald Trump hakkında ne düşünüyorsunuz? Trump şiddeti tırmandırıyor ve bütün Müslümanları engellemek istiyor, buna rağmen Müslümanların yüzde 7’si Trump’a oy veriyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz. 

Ben Donald Trump’ın ırkçı olduğunu zannetmiyorum. Dürüst olmak gerekirse. Bence o sadece ırkçı söylemlerde bulunuyor, ama gerçekte onun ırkçı olduğunu zannetmiyorum. Donal Trump zeki bir insan. Bir çok ülkede iş anlaşmaları kuruyor o ülkelerde bulunmadan. Dünya üzerinde büyük işler yapıyor. Trump nasıl konuşması gerektiğini kesinlikle biliyor.

Donald Trup kalabalığın gidişatını nasıl yakalayacağını biliyor. Trump beni korkutmuyor. Beni asıl korkutan onun takipçileri. Bir insan nasıl olur da Trump’ın söylediklerinin aynısı söyleyebiliyor. Beni asıl korkutan bu.

Reyting için Müslüman düşmanlığı yapıyorlar

Fox News kesinlikle tehlikeli. Donald Trump ve Fox News arasında hiçbir fark yok. Onlar yalan söylediklerinin farkındalar, ancak reytinglerini arttırmak için ne gerekiyorsa söylüyorlar. Olay bu kadar basit. Bütün yaptıkları yalanlar savurmak. 

Peki gelecek için iyimser misiniz? Yoksa İslamofobi’nin artması sizi endişelendiriyor mu?

Amerika’daki Müslümanlar ve Dünyadaki Müslümanlar için iyimser miyim? Kesinlikle iyimser bakıyorum. Bence biz şimdiki nesil olarak gelecekte çocuklarımız “Müslümanım ve bundan gurur duyuyorum!” diye bağırabilmeleri için zemin hazırlıyoruz.

Dearborn sizin için ne ifade ediyor?

Açıkçası benim gözümde Dearborn dünyanın en güzel şehri. Dearborn bir çok etnik kökene sahip bir çok insan Ortadoğu’dan, Avrupa’dan, Afrika’dan Güney Amerika’dan gelmiş olup burada bir arada barış içerisinde yaşayabiliyorlar.

Eğer buraya bakarsanız şehrimiz hareketli bir yer. Şehrimizin hizmeti, şehrimizin bize sağlayabildikleri her birisi muhteşem. Bir başkasıyla etkileşimimiz harika. Dünyadaki herkesi buraya davet ediyorum. Gelenlere şehrimizi gezdirip onlara rehber olacağım. Buraya gelin ve yanıldığımı kanıtlayın.

Mustafa Sait Önal / [email protected]

Etiketler: mustafa sait önal
Okunma Sayısı: 4141
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı