İngiltere’nin ünlü “The Independent” gazetesinde İslâmiyete nasıl geçtiğini anlatan Alan Rooney adlı İskoç, bozulmamış fıtratların doğru yolu arayıp ona ulaşabileceğini bir kez daha ispatladı. Gazetenin internet sitesinde yer alan haberde, Alan Rooney İslâmiyeti tercih edişini şöyle anlatıyor: “Hayatında hiç Müslüman birisiyle tanışmamış, İskoçya’da yaşayan, orta yaşlı, beyaz bir adam, nasıl olur da İslâmiyet’e geçer?

Benim için her şey tatil için gittiğim Türkiye’de mahalli bir camiden okunan ezanı duymamla başladı. İçimde bir şeyler uyandıran bu ses mânevî bir arayışa başlamama sebep oldu. Evim İskoçya/ Inverness’a dönünce mahalli bir kitapçıdan Kur’ân satın aldım ve okumaya başladım. Okumaya devam ederken daima Allah’tan bana doğru yolu göstermesini istedim. Çokça duâ ettim ve dizlerimin üzerinde oturdum uzunca süre. Kur’ân beni gerçekten sarstı. Kur’ân, okuması korkutucu bir kitap. Çünkü insana kendisi hakkında çok şey söylüyor. Kendimle ilgili fark ettiğim bazı şeyleri sevmedim ve hayatımda değişiklikler yapmaya karar verdim.

Bir taraftan istediğim an Kur’ân okumayı ve başladığım bu arayışı durdurabileceğimi biliyordum. Diğer taraftan, böyle yapmak gerçekten önemli bir mesele hakkında pes etmek anlamına gelecekti. Bu arayışın neticesinin nereye varacağını da biliyordum: Müslüman olmak. Böylece okumaya devam ettim.”

Aylarca Kur’ân’da açık aradım

Kur’ân’da bir açık bulmak için baştan sona üç defa okuduğunu söyleyen Rooney, “Ama hiçbir açık yoktu, her şey oldukça tatminkârdı. Bütün bu sürecin en zor kısmı ‘Nasıl biri haline dönüşeceğim?’ sorusuydu. Başkalarının gözü önünde bir yabancı, farklı giyinen, farklı konuşan biri mi olacaktım? Ailem, yakınlarım, iş arkadaşlarım benim hakkımda ne düşünecekti? En önemlisi ben kendim hakkında ne düşünecektim? Dönüştüğüm kişiyi sevecek miydim? Benimle aynı süreçleri yaşamış insanları bulmak için Online araştırmalara vakit ayırdım. Daha önce, yaşadığım herhangi bir sürecin başkaları tarafından da aynı şekilde yaşandığı böyle bir durum yok gibiydi. Elbette herkesin yolculuğu kendine has. Fakat başkalarının da benimle aynı yollardan geçtiğini bilmek güzeldi. Özetlemek gerekirse, garipsenen biri olmaktan korktuğumda kendimi bu araştırmalara verdim. Bu sürecin anahtarı hükmünde olan şey ise muhakkak her şeyi sorgulamamdı. Ki bu, dini bir değişim için kesinlikle gerekliydi. Kendinizi sorgulayın, duyduğunuz ve okuduğunuz her şeyi sorgulayın.” ifadesini kullandı.

Ve artık Müslüman oldum

Bütün bu araştırmaların ve sorgulamaların 18 ay sürdüğünü belirten Rooney, “Bütün bunları tek başıma yapıyordum. Hâlâ tek bir Müslümanla tanışmış değildim. Bu 18 ayın sonunda kendimi bir Müslüman olarak görüyordum. Günde beş vakit namaz kılıyor, Ramazan’da oruç tutuyor ve Kur’ân’ın helâl kıldığı besinler tüketiyordum. İşte bu sırada, bulunduğum şehirde küçük bir cami olduğunu öğrendim. Bir gün caminin kapısını çaldım ve kendimi tanıttım. Beni hemen kabul ettiler. Şu an o caminin devamlı cemaatindenim.” dedi.

Hâlâ öğreneceğim çok şey var

Halen öğreneceği çok şey olduğunu ifade eden Rooney şöyle devam etti: “İslâm nedir? Ve İslâmiyet’i herhangi birinin kültüründen nasıl ayırabilirsin? Dünyadaki herhangi bir kültürel özgüllük ile kabul ettiğiniz İslâmiyet’i kesin sınırlarla belirlemeniz önemli. Sonuç olarak ben; beyaz, orta yaşlı İskoç bir Müslümanım. Ve bundan oldukça mutluyum.”

Kur’ân ebedî bir mu’cize

Bu gibi binlerce ihtida hikâyesi bizlere Kur’ân’ın mu’cizeliğini, Üstad Bediüzzaman’ın şu sözüyle hatırlatıyor: “Kur’ân, bilmüşahede ve bilbedahe, ebedî ve daimî bir mu’cizedir. Her vakit i’cazını gösterir. Sair mu’cizat gibi sönmez, vakti bitmez; ebedîdir.” Sönmez ve söndürülemez manevî bir güneş hükmünde olan Kur’ân, her an ve zamanda akl-ı selîm sahibi insanları kendine çekmeye devam ediyor ve edecek inşallah.

Emine Sultan Çakır / İstanbul