Bir yıldır Afrika Kıtası yolculuğunu sürdüren gezgin Hasan Söylemez, böcek yiyen çocukları görünce travma yaşadığını söyledi.
Bir yıldır Afrika Kıtası yolculuğunu sürdüren gezgin Hasan Söylemez, Afrika gezisinde karşılaştığı bir manzarayı anlatırken “Son üç günde gördüklerim ve yaşadıklarımın ruhumda bıraktığı travmayı hâlâ atlatamadım” dedi.
Hasan Söylemez’in twitter hesabında yaptığı açıklamaların bazı bölümlerinde dikkat çeken olayları aktardı. Söylemez şunları yazdı:
“Bisikletle Afrika yolculuğuma başlayalı bir yıldan fazla oldu. Yolculuğumun ruhsal olarak en kötü günlerini bu hafta geçirdim. Bugün akşama doğru Liberya ormanlarından çıktım. Fakat son üç günde gördüklerim ve yaşadıklarımın ruhumda bıraktığı travmayı hâlâ atlatamadım. İki gece önce ormanda çadır kurdum. Akşam yemeği için makarna pişiriyordum. Birden 15-20 köylü geldi. Oysa özellikle köye uzak kurmuştum çadırı. Başımda durup beni izlediler. Birisi ‘ben de istiyorum birlikte yiyelim’ dedi. Aslında bunu söyleyen bir kişiydi ama hepsi istiyordu. Sadece kendime yetecek kadar makarnam vardı. Erzağım da çok az bana bile yetmeyebilir ve ormandan kaç günde çıkarım bilmiyorum. ‘Kusura bakmayın sadece kendime yetecek kadar var’ dedim. Sonra gittiler. Çok açtım yedim bütün makarnayı. Ama karnım doyduktan sonra vicdanım beni dürtmeye başladı. Sabaha kadar kendimle savaştım.”
O çocukların tabaklarında ne var?
Söylemez, çocuklarla ilgili bölümde ise şunları kaydetti: “Sabah uyandığımda bir grup çocuğun beni uzaktan izlediğini gördüm. Çadırı toplayıp, bisiklete çantaları yükledikten sonra yanlarına gittim. Hepsinin elinde bir tabak vardı. Bazıları yerden bir şeyler toplayıp tabağa koyuyordu. Dikkatle bakınca böcek topladıklarını gördüm. ‘Ne yapıyorsunuz bunu?’ diye sordum. ‘Yiyoruz’ dediler. Biraz sonra kadın çocuk birçok köylünün yol kenarında yemek için böcek topladığını gördüm. Onlarla makarnamı paylaşmadığım için kendimden utandım. Sonra tekrar kendimle kavgaya devam ettim. Kendimi teselli edecek gerekçelerim çoktu; onlarla paylaşırsam ben aç kalırım. Onlar böcek yemeye alışkın ama ben yiyemem... Duygularımın ibresi nereye dönse iğne gibi saplayıp canımı acıtıyordu... Köylülerden ayrıldım yolda da bu kavga devam etti. Biraz yol aldıktan sonra böcek toplayan iki çocukla karşılaştım. Onlara birer tane konserve verdim. Bir nevi vicdanımı rahatlatmaya çalışıyordum... Akşam olduğunda terkedilmiş, sadece çatısı olan bir barakaya sığındım. Tam o sırada bir adam geldi ‘Karnım aç’ dedi. Ona da hiç düşünmeden erzak çantamdan konserve çıkarıp verdim. Birkaç günlük erzağım bitmek üzereydi. Sadece tek seferlik makarna, iki çorba ve bir kavanoz Nutella kalmıştı. Açlığımı çorbayla yatıştırdım. Çadır kurmadan öyle açıkta üzerime bir örtü atıp uzandım. Yarın ve sonrası için ne yapacağımı düşündüm.”
Sabah ola hayrola
Söylemez, şehre varışındaki kolaylığı ise şöyla ifade etti: “Bu erzak beni en fazla bir gün idare edebilir. En yakın sehre en az 200 km var ve yol en az üç dört gün sürer. Sabah olsa hayrola dedim. Uyandım, eşyalarımı toplayıp yola çıktığımda beni kan ter içinde bisiklet iterken gören dört motosikletli durdu. ‘Gideceğin yere bırakalım’ dediler, kabul ettim. Motosikletle giderken farkettim ki, o yollarda ormandan çıkmam, en az bir hafta sürerdi. Hayatımın en zor sınavıydı. Açlıkla imtihan dedikleri şeyi bizzat yaşadım. Buruk, yorgun ve üzgünüm.”
İstanbul - Yeni Asya