"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Obama da fakirliği en büyük düşmanlardan birtanesi olarak niteledi

28 Eylül 2015, Pazartesi 14:07
ABD Başkanı Barack Obama, ulusların el ele vererek, eğitime, geleceğe ve insan sağlığına yatırım yapmasıyla, dünyadaki yoksulluk döngüsünün kırılabileceğini söyledi.

New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri zirvesi kapsamında Genel Kurul'da konuşan Obama, BM'nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri toplantıları için dünyaya seslendi.

Obama, dünya genelindeki sürdürülebilir kalkınma hedeflerini başarmak için başkanlığı sürecinde ve sonrasında mücadeleyi sürdüreceğini söyledi.

Konuşmasında, dünya genelindeki yoksulluk, açlık, hastalık gibi sorunlara dikkat çeken Obama, dünya genelindeki çocuk ölümlerine değinerek, günümüzde bile çocukların ölümden bir sivrisinek uzaklığında bulunmasını ahlaki ayıp ve büyük bir haksızlık olarak niteledi.

Dünyada 800 milyon erkek, kadın ve çocuğun günlük 1,25 dolarla geçinmek zorunda kaldığını, her gün yüzlerce kadının da doğum sırasında öldüğünü anlatan Obama, ulusların birlikte çalışarak yoksulluk döngüsünü kırabileceklerini söyledi.

Obama, “Bugün, ABD'nin sürdürülebilir kalkınma hedeflerini başarma taahhüdünde bulunuyorum. Başkan olduğum sürece ve başkanlığı bıraktıktan sonra hem ABD'de hem de dünya genelinde eğitim, ev sağlama, sağlık hizmeti, iş oluşturma, gelir eşitsizliğini düşürme konularında savaşmaya devam edeceğim. Çünkü bu sadece politikacıların işi değil. Bu hepimizin görevi” diye konuştu.

Cihadımız; cehalet, fakirlik ve ihtilâfa karşı...

Büyük İslam Alimi Bediüzzaman da, İslam Dünyasının öncelikli olarak mücadele etmesi gerektiği problemleri üç ana başlık altında topluyor ve yine üç başlıkla çözüm ve mücadele yollarını ifade ediyor.

''Bizim düşmanımız cehalet, zarûret (fakirlik), ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.''

Cihadımız 3 büyük düşman olan cehalet, fakirlik ve ihtilaflara karşı olmalı

100 sene önce "Bizim düşmanımız cehalet, zarûret [fakirlik], ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı sanat [fen ve teknoloji], marifet [eğitim], ittifak silahıyla cihad edeceğiz." diyen Bediüzzaman Hazretleri, Müslüman toplumların asıl probleminin ne olduğunu çok iyi teşhis ediyor.

"Herkes kendi âleminde bir kumandan olduğundan, âlem-i asgarında [küçük âleminde] cihad-ı ekber [en büyük cihad] ile mükelleftir" diyen Bediüzzaman, kişinin en büyük cihadının "kendi nefsiyle" olduğuna işaret ederek "ecnebîler, fünun [fenler] ve sanayi silahıyla bizi istibdad-ı manevileri altında eziyorlar. Biz de fen ve sanat silahıyla, İ'lâ-i Kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilaf-ı efkâra [fikir ayrılıklarına karşı] cihad edeceğiz. Amma cihad-ı haricîyi Şeriat-ı Garranın berahin-i katıasının [kesin delillerinin] elmas kılınçlarına havale edeceğiz" diyor.

Öte yandan, bu zamanda asıl tahribatın manevi-ahlâkî yönden yaşandığını ve bu tahribata karşı ancak "manevi cihad"la mukabele edilebileceğini belirten Said Nursi "Asıl mesele bu zamanın cihad-ı mânevîsidir. Mânevî tahribatına karşı sed çekmektir. Bununla dahilî âsâyişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir" diyerek, iman ve Kur'an hakikatleriyle yapılacak ve 'asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmetleri'nin önemine dikkat çekiyor.

Hakikat 
26 Şubat 1324 (Mart 1909) 
Dinî Ceride, no. 70

Biz kalû belâdan cemiyet-i Muhammedîde (Aleyhissalâtü Vesselâm) dahiliz. Cihetü’l-vahdet-i ittihadımız tevhiddir. Peymân ve yeminimiz imandır. Madem ki muvahhidiz, müttehidiz. Herbir mü’min i’lâ-yı kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi maddeten terakki etmektir. Zira, ecnebîler fünun ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı mânevîleri altında eziyorlar. Biz de, fen ve san’at silâhıyla i’lâ-yı kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkârla cihad edeceğiz. 

Amma cihad-ı haricîyi şeriat-ı garrânın berahin-i kâtıasının elmas kılınçlarına havale edeceğiz. Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşîler gibi icbar ile değildir. Biz muhabbet fedaileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur. Cumhuriyet ki (Haşiye) adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir.

On üç asır evvel şeriat-ı garrâ teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa’ya dilencilik etmek, din-i İslâma büyük bir cinayettir. Ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir. Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa, istibdat tevzi olunmuş olur. ‘’İnnallahe hüve’l-kaviyyü’l-metin [Şüphesiz ki Allah, mutlak kuvvet ve kudret sahibidir.]’’ hâkim ve âmir-i vicdanî olmalı. O da mârifet-i tam ve medeniyet-i âm veyahut din-i İslâm namıyla olmalı. Yoksa istibdat daima hükümferma olacaktır. 

Haber Merkezi

Okunma Sayısı: 3945
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı