"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hayret veren bir nizam ve intizam

Durmuş Ali İnci
21 Ekim 2018, Pazar
Önce Risale-i Nur’da Lem’alar isimli eserdeki şu cümleleri dikkatle okuyalım, coğrafya ve astronomi ilimleri ışığında bir tefekkür edelim.

“Ziya ve zulmetin (aydınlık ve karanlığın) hararet ve bürudetin (sıcak ve soğuğun) değişmelerine ve dövüşmelerine ve çarpışmalarına kadar o derece hassas bir mizan (ölçü) ile ve o kadar ince bir ölçü ile tanzim edilir ve tartılır ki, akl-ı beşer (insan aklı) hiçbir yerde hakikî olarak hiçbir israf, hiçbir abes görmediği gibi; hikmet-i insaniye (pozitif ilimler) dahi, herşeyde en mükemmel bir intizam, en güzel bir mevzuniyet (ölçülülük) görüyor ve gösteriyor. (Lem’alar, s. 308)

Dünyamız, Güneş Sistemi içinde oniki gezegenden birisidir. Güneşin etrafında elips şeklinde bir yörüngede saatte 108.000 km hızla, 365 gün 6 saatte dolaşır. Kütle ağırlığının sabitliğini düşünürsek, milyonlarca yörüngeden, hayatın varolmanın şartlarının oluştuğu bugünkü yörüngesinde dönmesi, Güneş’in çekim kuvvetini dengeleyip sıfırlayabilmesi için saatte 108.000 km. hızla hareket etmesi gerekmektedir. Bu dengenin kurulabilmesi için Dünya, Güneş’ten koparıldığında şimdiki kütle ağırlığına sahip olması lâzımdır.

Şimdi dikkatle düşündüğümüzde fizik ilmindeki esaslara göre Güneş’in etkileyeceği çekim kuvvetinin hesabını kim yapmıştır? Bu çekim kuvvetinin oluşması için Güneş’in kütle ağırlığının ne kadar olacağının, kendi ekseni etrafında nasıl bir dönüşle gerçekleşeceğinin hesabını kim yapmıştır? Bu koca küreleri hava denizinde sapan taşı gibi çeviren hassas dengeyi bozdurmadan milyarlarca seneden beri döndüren herşeye gücü yeten, herşeyi bilen, hikmet sahibi kudreti ve ilmi nihayetsiz Kadir-i Zülcelâl’den başka kim olabilir?

Dağlar, direkleri ile dengede durdurulup üstündeki yaşayan mahlûkları Fezaya savurmadan, yere yapıştırmadan rahatça hareket etme imkânı veren bir yer çekimi oluşturmak için 40.000 km’lik ekvator yörüngesi etrafında saatte 1.640 km hızla döndürerek maddenin ağırlığını oluşturmak yer çekimi kuvvetini koymak, bütün yeryüzündeki varlıkların bilhassa canlıların, hassaten insanların fizyolojik yapılarını, kas ve iskelet sistemlerini bilen ve diğer ihtiyaçlarından haberdar olan bir Kadir-i Rahim’in eseri değil midir? İnsanı mahiyeti ile tanımayan, ihtiyaçlarından haberdar olmayan birisi emri ve kudreti Güneş’e ve Dünya’ya yetmeyen hiç kimse bunu yapamaz. Çünkü Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüş hızı sonucu oluşan yer çekimi kuvveti, ne mahlûkatı yere yapıştırıp hareket ettirmeyecek kadar çok, ne de rüzgârdan savrulup uçup gidecek kadar azdır. Hareketimiz anında böyle bir işleyişin farkında bile değiliz. İnsanoğlu Neil Armstrong ile aya ayak basıp aydaki çekim kuvvetinin dünyadakinin 1/6’sı kadar olduğunu fark edene kadar hiç düşünmemiştir. Ancak ayda rahat hareket edememek, kayadan bir parça koparırken savurduğu 5 kg’lık çekiçle oluşan merkezkaç kuvveti ile pamuk gibi havaya savrulmasıyla çalışamayınca anlaşılmıştır. Sonraki gidişlerde dünyadaki tabiî ağırlık dengesini kurabilmek için kendi ağırlığının beş katı bir ağırlığı sırtında taşımak zorunda kalmıştır. Dünyada bu ince hassas dengeyi hesaplayıp kuran, milyarlarca yıl hatasız kusursuz çalıştıran elbette Adil-i Mutlak bir Rahman-i Rahimden başkası olamaz.

Dünyanın lâmbası ve sobası hükmündeki dünyamızdan 1.300.000 defa büyük olan Güneş’i, dış yüzeyinde 5500° C, içinde ise 15 milyon °C sıcaklıkta bir enerji kaynağı yapmak, bütün canlıların hayat kaynağı halinde yerleştirmek ve emrine itaat ettirmek kudreti nihayetsiz Âlim, Rahman ve Rahim olan Allah’tan başka kimin haddinedir?

Arzı (dünyayı) bir beşik gibi dünyanın halifesi olarak yarattığı insan hayatına uygun halde tanzim etmek, bilhassa jeolojik devirlerde, dağların, denizlerin yaratılıp taşının toprağının insanın istifadesine sunulması, bitki ve hayvanların rızıklarının tanzim edilmesi, dörtyüz bin hayvan ve bitki türlerine ayrı ayrı elbiseler, yiyecekler, savunması için silâhlar verilmesi, herbirine ayrı bir ömür süresi verilip baharda hiçbirinin unutulmaması, sonbaharda tohum ve yumurtacıklarda muhafaza edilmesi, gayet Rahim ve Hafiz Bir’inin emir ve iradesiyle olduğunu kör gözlere de gösterir.

Dünyamızın etrafı 560 km’ye kadar çıkan atmosfer ile kaplanmıştır. Ancak ekvator bölgesinde 16 km’ye kadar çıkan, kutuplarda 8 km’ye düşen ortalama 11-12 km’ye kadar olan bölüme Risale-i Nur’da cevv-i sema (gökyüzünün sağılan göğsü) denilmiştir. Rüzgâr ve yağış bu bölümde oluşur. Buradan adeta sağılarak yeryüzüne indirilen yağmura Rahmet namı verilmiştir. Buna sebep olarak da sıcak ve soğuk havanın yerdeğiştirmesi, çarpışması ve döğüşmesi görülmektedir. Genel manada atmosfer dünyanın çatısı, damı hükmündedir. 108.000 km hızla giden dünyanın tavanı olan atmosfer eşyanın sürtünmeyle fezaya fırlatılmasını engeller. Bütün bunlar, nihayetsiz bir ilim ve Hâkim-i Rahim’in sevk ve idaresiyledir. Her şeyde ince bir nizam, intizam, mizan-ı adil bir hikmetle hükmetmek lâzımdır. Başka türlü olamaz.

Güneşin doğuşu ve batışı şeklinde gece ve gündüzün birbirini takip etmesinde de çok hikmetler vardır. Bizim de üstünde bulunduğumuz kuzey yarımkürede 23 Eylül’de gece gündüz eşitlenir. (Ekinoks) Bu zamanda ziraatla uğraşanlar, mahsullerini toplamış, işleri azalmıştır. Güneşlenme ile güneş mutfağında pişirilecek meyve ve sebzeler hasad edilmiştir. Uzun güne ve fazla çalışmaya ihtiyaç kalmamıştır. Ancak tarlaların ekime hazırlanması ve ekim işleri olduğundan istirahat ve çalışma süresi eşitlenmiştir. Giderek işler azalır güneşlenmeye fazla ihtiyaç kalmaz herkes istirahata çekilmeye başlar. Buna paralel olarak geceler uzar, gündüzler kısalır. 21 Aralık’ta en uzun gece yaşanır, uzun kış geceleri 21 Mart’a kadar azalarak devam eder. Mart’ta bitkilere su yürüyüp, toprak altındaki tohumlar sümbüllenmeye, ağaçlar yapraklanmaya başlarken işler artar istirahat azalır, çalışma çoğalır. Güneşlenmeye ihtiyaç artar. 21 Mart’ta eşitlenen gece gündüz, giderek günlerin uzamasıyla devam eder. 21 Haziran en uzun gün yaşanıyor. Bahçelerde sebzeler, meyveler, buğdaylar pişirilir, olgunlaşır. Hasat zamanı çalışma ziyadeleşir. Giderek işler azalırken günler kısalır. Nihayet 23 Eylül’de yeniden ziya ve zulümat da eşitlenir.

Bu nizam ve intizamla düzenlenen gece gündüzün birbirini takip etmesi yeryüzündeki bütün mahlûkatın ihtiyaçlarını bilen bir Hâkim-i Rahim’in izni ve iradesiyle tanzim edilebilir.

Eyyy! Coğrafyacı Efendi bunu ne ile izah edebilirsin? Sen O’nu tanımazsan, başını tabiat bataklığına soksan, derece-i kabahatını düşün. Ne derece dehşetli bir cezaya seni müstehak eder, bil, ayıl ve başını bataklıktan çıkar. (Her şeyin hüküm ve tasarrufu elinde bulunan Zâta iman ettim) de. (B. Said Nursî, Sözler, s. 675)

 

Okunma Sayısı: 1826
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı