Bugünlerde şu sözleri çok duymaya başladık “Kim ne kadar İslâmiyeti yaşıyor ki biz yaşayalım? Müslümanların durumu ortada. Hacı hoca diye gezinenlerin neler yaptığını görmüyoruz sanki. Başımızdaki Müslümanlar böyle olursa biz napalım?” gibi…
İnsanların nasıl yaşadıklarına bakarak hüküm vermek cahillerin işidir. İslâmiyeti yanlış yaşayan insanların olması İslâmiyeti kötü yapmaz. Toptancılık çağımızın en büyük hastalıklarından biri olmuş. Bu hastalığa yakalanmış olanlar İslâmiyeti kötü yaşayan birilerini mi gördüler hemen dini kötülerler. Hırsızlık yapan birini mi gördüler hemen bütün Müslümanlar böyle işte diye yaftalarlar.
Nefsine yenilip dinin emirlerini yerine getirmeyenlerin en büyük vicdan rahatlatma yöntemi olmuş toptancılık. ”Ee zaten Müslümanların ne kadarı namaz kılıyor ki ben kılayım? Müslümanların ne kadarı helâl rızık kazanıyor ki ben kazanayım?” diyerek kendilerini rahatlatmaya çalışırlar.
Biz önce kendimize bakalım. Biz en güzel şekilde İslâmiyeti yaşamak için elimizden geleni yapalım. Toptancılığı artık bir kenara bırakıp dinimize sahip çıkalım. 11. Şuâ 4. meselede Üstadımızın dediklerini hatırlayalım “Herbir dairede, herbir insanın bir nev’î vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimî vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat ara sıra vazife bulunabilir.” Biz en küçük dairedeki vazifemize odaklanalım. Önce kendimizden başlayalım. Kimin ne kadar İslâmiyeti yaşadığını düşünmek yerine, kendimizin ne kadar yaşadığını düşünelim meselâ. Ailemizin ne kadar yaşadığını düşünelim sonra. Cenâb-ı Allah’a kulluk vazifemizi ne kadar yerine getiriyoruz? Dünyadaki Müslümanlar ne kadar yaşıyor İslâmiyeti sanki diye düşünmek yerine ben ne kadar yaşıyorum diye düşünelim. Şahıslara bakarak hüküm veren cahillerden olmayalım. Kendi yaşayışımızla İslâmiyetin güzelliklerini gösterenlerden olalım, inşallah.