"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sevgi neydi?

Ece İrem Toros
03 Mart 2019, Pazar
Kâinatın yaratılış gayesi muhabbettir. Kâinatı var eden, anlamlandıran, güzelleştiren şey sevgidir.

Kâinatın neresine bakarsak bakalım sevgiden yoksun, sevgiyle yoğrulmamış hiçbir şey görmemiz mümkün değildir. Atomları bir arada tutan da insanları birbirine bağlayan da o sevgi bağıdır. İki hidrojenin bir oksijenle bağ yapmasını sağlayan şey de elbette sevginin ta kendisidir.

Peki gerçek sevgi neydi? Asıl sevmemiz gereken neydi? Sevgimize lâyık olmayan şeyler nelerdi? Üstad Bediüzzaman Mesnevî-i Nuriye de şöyle söylüyor, “Hatta bizzat nefsi kadar bir şeye sevgisi yoktur.” demekki insan başta nefsini seviyor. Sevgimize en lâyık olmayan şeylerden biriyle başlıyor sevgiye. Halbuki sürekli mücadele etmemiz gereken, terbiye etmemiz gereken şey nefsimizdir.

Sevgiye lâyık olmayan şeylerden birisi de fani ve geçici bu dünya. Ne kadar sevgi beslemeye çalışırsak çalışalım bu dünyadan gidecek olmamız o sevgiyi kısırlaştırıyor. O zaman bu dünyaya karşı beslediğimiz sevgi de sevmeye lâyık olmuyor.

Asıl sevgi, gerçek sevgi ise Cenab-ı Hakk’ı sevmekle başlıyor. O zaman bütün sevgiler anlam kazanıyor. O zaman sınırlı olmaktan çıkıp sonsuz bir âleme kapılarını açıyor.

Allah namına sevmek düsturunu hayatımızın merkezine almak en mühim gayelerimizden birisi. Allah’ı sevmek ise O’nu tanımakla başlıyor. İnsan hiç tanımadığı, bilmediği bir şeyi elbette sevemez. Fakat tanıdıkça, isim ve sıfatlarıyla Allah’ı bildikçe o sevgi katlanarak sonsuzla çarpılıyor. Allah namına sevmeyi şu matematik hesabıyla düşünebiliriz, sevdiğimiz herhangi bir şey var ve bunu Allah namına sevince sonsuzla çarpılmış oluyor. Sonsuzla çarpılan ise ne olursa olsun sonuç sonsuz oluyor. Yani Allah namına sevdiğimiz her şeyin sonucunda sonsuz bir sevgi elde etmiş oluyoruz.

İmanın yapısını oluşturan taşlara baktığımız zaman en temel taşın sevgi olduğunu görüyoruz. Cenab-ı Allah, Kur’ân-ı Kerîm de şöyle buyuruyor: “İnsanlardan kimi Allah’tan başkasını Allah’a eşler ve benzerler edinir de, Allah’ı sever gibi onları severler. İman edenler ise en çok Allah’ı severler.” İman sevgiyle beraber anlam kazanıyor. Sevginin olmadığı bir iman elbette tam bir iman olmayacaktır.

Gerçek sevgi neydi diye baktığımız zaman Cenab-ı Allah’ı merkeze alarak onun dışında kalan her şeyi onun için sevmektir diyebiliriz. Yani başta Allah’ı sevmek sonra her şeyi O’nun için sevmek. O’nun sevgisine lâyık kul olmaya çalışmak, gerçek sevginin ta kendisidir.

Bediüzzaman, “Muhabbet, uhuvvet, sevmek, İslâmiyet’in mizacıdır, rabıtasıdır.” diyor. İslâmiyet’i doğru yaşamak, gerçek bir Müslüman olmakta sevgiden geçiyor. Sevgi olmadan İslâmiyet eksik kalıyor.

Kâinatın hamurunda bulunan sevginin mayası ise Peygamber Efendimizin (asm) nurundan geliyor. Levlake levlak yani “Sen olmasaydın, sen olmasaydın, ben âlemi yaratmazdım.” hadisinin sırrınca kâinatın sonsuz bir sevgi üzerine yaratıldığını görmekteyiz.

Bediüzzaman kâinatta var olan o nurun sevginin önemini ise şöyle açıklıyor: “Evet, evet, evet! Eğer kâinâttan risâlet-i Muhammediyenin (asm) nûru çıksa, gitse, kâinât vefat edecek! “

Kâinatın hem yaratılış gayesi olan, hem ona hayat veren, hem hayatı anlamlandıran, imanı tanımlayan sevgidir. 

Cenab-ı Allah bizleri O’nun sevgisine lâyık kullardan eylesin inşallah. Amin.

Okunma Sayısı: 2837
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı