"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Öldürülen kadınlar

Ekrem KILIÇ
30 Mart 2013, Cumartesi
İslâmiyet’ten önceki dönemlere “cahiliyet dönemi” denmektedir.
 O zamanlarda, A-rap Yarımadasında yaşayanlardan bazılarının, kızlarını kocaya vermekten utandıkları bahanesi ile diri diri toprağa gömmek suretiyle öldürdükleri nakledilmektedir. Bu tablo, uzun insanlık tarihinin kara lekelerinden biri olarak, hâlâ beşeriyetin yüzünü kızartmaktadır.
O asırda insan sayısı az olduğuna göre, bu şekilde evlâdını katleden kişiler, o günkü nüfusa göre daha da az olmalıdır. Ne var ki, insanlık vasfına sığmayan bu canavarca davranış, o azlığa rağmen insanlık macerasının utanç levhalarından biri olarak maziye kazınmıştır.
Medeniyetin şahikasına eriştiği iddia olunan günümüz insanının kadınlara reva gördüğü kötü muameleler, yukarıda belirtilen durumdan bin kere beterdir! Her gün birçok kadın dövülmekte, yaralanmakta, öldürülmekte, tecavüze uğramaktadır. İnsanlığını kaybetmeyen bir kişinin günlük hadiseleri takip ederken sinir krizleri geçirmemesi mümkün değildir. Bu nasıl vahşettir! Bu ne dehşetli sukuttur!
Cenâb-ı Allah, insanları yaratırken kimseye kadın veya erkek olmak istediğini sormadan, kendi istek ve iradesi ile bir cinsiyet belirlemiştir. Kadının erkekten, bir yaratık olarak, ne farkı vardır? Onun zayıflığı, kavilerin saldırgan hislerini mi kışkırtmaktadır? Hayvanlar âleminde yürürlükte olan ‘güçlünün zayıfı ezmek hakkı’ beşeriyet için de mi geçerli sayılmaktadır?
Eskiden yurdumuzda bu derece cinayetler işlenmez mi idi; yoksa biz mi duymazdık? Medeniyet seviyemiz arttıkça, her türlü rezalet ve şenaat arttığı gibi, kadınların maddî ve manevî haklarına, beden ve ruhlarına yapılan tecavüzlerin artışını neye yormalıyız? İnsanların maddiyatta terakki etmeleri, insanlık seviyesini yükseltmeye yetmiyor demek ki…
Bu kabil hadiseleri polisiye tedbirlerle önlemek mümkün olmuyor. Kàtil, korumadan önce hedefine erişiyor. Ailesinin içinde, çocuklarının yanında, sokak ortasında, adliye önünde, polisin yanında bile olsa, öldürmek istediği kadını bulup katlediyor. Bazısı kendi cezasını da kendi eliyle verip intihar ederek cehenneme gidiyorsa da pek çoğu yaptığı cinayetle iftihar edercesine hareketlerle, ifadelerle, tavırlarla cemiyete meydan okumakta devam ediyor.
Kàtil, eğer ele geçerse, hakkında olsa olsa müebbet hapis şeklinde hüküm verileceğini biliyor. Böyle bir kişi için, yaşadıktan sonra, dışarıda veya içerde olması belli ki, pek önemli değil! Canı veren Allahu Teâlâ, o canı haksız yere alana, aynı cezayı lâyık görmüştür! Ne var ki, medeni insanlar, ölenin değil, öldürenin canını kutsal sayıyor. Kàtiller, zalimler korunuyor; mazlûmlar, zayıflar eziliyor. Devam edin, medenî insanlar, devam edin! İlâhî adaleti beğenmiyorsunuz; nefsinizin istediği gibi hükmetmeye devam edin! Yeryüzünü zulümle, kıtalle, tecavüzlerle doldurun ki, şu mübarek kıyamet bir an önce gelsin…
Evet, buraya kadar saydıklarımızla kadınların yalnızca bedenlerine ve canlarına müteveccih zulümleri dile getirdik. Ya, onların ruhlarına, ebedî hayatlarına müteallik tecavüzleri, haksızlıkları, cinayetleri ne yapacağız? Elimizle dinî duygularını yok ettiğimiz; hürriyet, erkeklere galebe, serbestlik, şöhret, para, maddiyat uğrunda cehennemî bir hayata ittiğimiz kadınların kaybettiklerini nasıl telâfi eyleyeceğiz? Eskiden diri diri gömülen bir kadının yalnız dünya hayatı elinden alınıyordu ki, buna mukabil Rahman ve Rahim olan Allahu Teâlâ o mazlûma ebedi hayatta ebedî bir mutluluk takdir ettiğini belirtiyor. Tabiî, bugün de aynı şekilde zulmen işlenen cinayetlerle ahirete gidenler için bu vaad ve takdir geçerlidir.
“Hem rahmetin en lâtif cilvesine mazhar ve şefkatin en fedakâr bir hakikatine maden olan bir kadının haklı olarak zevcinden dâvâsını ve Cenâb-ı Hakk’a şekvasını umûr-u azîme suretinde Rahîm ismiyle ehemmiyetle işitir ve Hak ismiyle ciddiyetle bakar.” (25. Söz) Bizler burada ifade edilen hususlara kesinlikle inanıyoruz.
Ancak, yirmi beş kuruşluk bir hakkı bile ahirete bırakmak istemeyen zamane Müslümanları, neden bunca cinayetlerin cezasını ahirete ertelemekte tereddüt etmiyorlar. Üstelik, demokrasi denilen idare tarzı, o ülkede yaşayan insanların çoğunlukla alacakları kararları en meşrû bir hak sayarken!
Ey akıl sahipleri! Ey halkı idare edenler! Dünyada rahat etmek ve ahirette rezil olmamak istiyorsanız, İlâhî kanunlara riayet ediniz! Aksi halde, bütün bu tecavüzler, zulümler, cinayetler bir yönüyle sizlerin amel defterlerine geçecektir! Demedi, demeyin…
Okunma Sayısı: 1256
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı