"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Her yaş, farklı bir hüzün misafir eder kalbinde

Elif Ekşi ZORER
29 Kasım 2015, Pazar
Hüzünler şehrinin bir damla gözyaşı oldum da sustum, en çıkmaz sokaklarında biriktirdim cümlelerimi.

Birbiri ardına dizili üç noktaya emanet ettim ümitlerimi. Şehrin o kasvetli havasında saklı kaldı yutkunamadığım, boğazımda düğümlü cümleler. Kara bulutların ardından doğan güneş, duâlarıma âmin dedi benimle.

Sonra yağmurlar yağdı da yıkandı hüzünlerim. Gökkuşağı tebessümlerimin yansıması oldu yüzüme. Bir renk seçtim kendime bugüne ait ve boyadım gönlümün karalar bağlayan her bir yanını. Bir çocuğun en masum gülüşü dost oldu bana, elinden tuttu yalnızlığımın… 

Yürüdük nereye gideceğimizi bilemeden, adımlarımız umutlarla dolu tezahürat ederken, yürümek şifa oldu yol boyunca. Şükürlerim dökülürken dilimden, yolunu kaybedenlere bıraktı kendini düşen her kelime.”Duâ”ydı adı; yüreği yürek yapan en samimî parçası, en gerçek sesi, en yanık fısıltısı. Kâh sessiz sedasız, kâh çığlık çığlığa dökülür avuçlardan, kalbin ait olduğu her “duâ”.

Her kelimede ayrı bir his; tohum olur, toprağa bırakırken kendini ve mutluluğa dair filizlerle bekler büyümeyi…

Küçükken hep merak ederdim; “bizi üzen şeyler bizimle büyür mü, bizden gitmediklerinde, yoksa biz büyüdükçe hüzünlerimiz mi küçülür” diye. Meğer her yaş farklı bir hüznü misafir edermiş kalbinde, her hüzün de her yüreğe gitmezmiş. Hüzünlerini sevenleri, hüzünleri hiç incitmezmiş.

“Hiç öyle şey olur mu, sevilir mi hiç hüzün” derdim. Duydum ki; Allah en çok hüzünlü kalplerde imiş, sevdiği kullarına hüznü verirmiş. Nereden geldiğini bildiğimden beri seviyorum seni, ey hüzünler buketi. Renk renk seviyorum, türlü türlü seviyorum, ağlayarak seviyorum seni. Rabbisi tarafından kaile alınmış bir yüreğin, teslimiyetiyle seviyorum. Seni başıma taç edercesine, merhemi Rabbimden dileyerek seviyorum. Derdime sarılıyorum bazen sahte mutluluklara bakarken…

Olmasaydın diyorum, gelmeseydin; nereden bilecektim, hüzünleri uğurlarken, yüreğime sarılan, o kabul olmuş duâmın mutluluğunun tadını, sabır nimetinin hikmetini, şükretmenin lezzetini nereden bilecektim? Belki böylesi çok sevmeyecektim yağmuru, böyle yârim olmayacaktı gecelerin sessizliği, karanlıkların ardında beliren o nuru göremeyecektim, inanmanın verdiği güç sarılmayacaktı bana böyle sıkıca ve ben bu kadar kıymetini bilemeyecektim küçük mutlulukların…

Şimdi, şimdi yüreğimin en kısık sesiyle fısıldıyorum;”iyi ki, iyi ki kapısına gidip yaralarımıza merhem dilediğimiz ve iyi ki en tesirli merhemlerle yaralarımıza şifa nasip eyleyen Rabbimiz var…

Bizi bizsiz bırak, ama bizi sensiz bırakma RABBİM…

Okunma Sayısı: 2296
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı