"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Asr-ı Saadet ve Bediüzzaman

22 Kasım 2015, Pazar
Asr-ı Saadeti özleyenler, oraya gitmek isteyenler; hatta bazen sırf hasret gidermek için o topraklara gitmek, defalarca gitmek isteyenler…

Kim istemez ki Efendimizin (asm) yürüdüğü yerlerde yürümek, dolaştığı sokaklarda dolaşmak, tavaf ettiği Kâbe’yi tavaf etmek?

Şimdi gelin birlikte bir yolculuk yapalım. Yıl: 1923. Osmanlı yıkılmış, yeni devlet kurulmuş, Arap harfleri kalkmış, Lâtin alfabesi gelmiş. Âlimlerin, insanların bütün bildikleri bir gecede silinmiş, zorla sildirilmiş. Ezan Türkçe okunuyor, tekkeler kapatılmış. Gerçekten helâket ve felâket asrı…

Evet, böyle bir zamanda Asr-ı Saadet’te olmayı kim istemez? Elbette hepimiz isteriz. Peki, o helâket asrında kim var?

Asrın müceddidi, imamı, bütün yasaklara karşı direnen kişi, başından sarığını çıkarmayan tek insan: Üstad Bediüzzaman Said Nursî… Kendi dünyasında yaşamadığını yazmayan bir zât, On Dokuzuncu Söz, On Dokuzuncu Mektup gibi Kâinatın Efendisi (asm) ile ilgili olan yerleri nasıl yazsın? Hem görmüş, hem yaşamış, hem de bizlere anlatmış. Allah ondan razı olsun. 

Bir gün Resûlullah (asm): “Ehl-i Beytin efendileri yedi kişiyiz.” buyurmuş. Ashabı sormuş: 

“Onlar kimlerdir?”    

Efendimiz (asm): 

“Ben (asm), Hamza, Cafer, Ali, Hasan, Hüseyin…”     

“Altı oldu.”    

“Yedincisi de ahir zamanda gelecek olan Mehdî-i Azamdır.”  

Evet, bu helâket ve felâket asrında, Kur’ân’ın ortadan kaldırılmak istendiği, İslâm’ın esaslarının temelden sarsıldığı bir zamanda, ortaya çıkıp, Kur’ân nurunu yeniden parlatan, İslâm esaslarını yeniden ikame eden, kalplere saykal vuran, Üstad Bediüzzaman’dan başka kim vardı ki?

1400 yıldır okunan, gençliğini, tazeliğini hiç kaybetmeyen kitap: Kur’ân-ı Kerîm. Ve şimdi de okunmaya devam eden muhteşem eser Risale-i Nur, Kur’ân’dan süzülmüş bir lem’adır. Üstad Hazretleri’nin öyle kimselerden ders alması lâzım ki böyle bir eser yazabilsin. Hepimizin de bildiği gibi, bundan sonra Peygamber gelmeyeceğine göre, vahiy de gelmeyecek. Risale-i Nur gibi bir tefsir, ancak ilham ile olabilir. Bediüzzaman Hazretleri’nin, Peygamberimiz (asm) “Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır” hadisi şerifine mazhar olan İmam-ı Ali (ra) Hazretleri’nden ders alması, Hz. Ali’nin Risale-i Nur’a işaret etmesi… İşte bunlardır helâket ve felâket asrı imamının Asr-ı Saadetle ne kadar bağlantılı olduğunun delili…

Rabbim hepimizi O Sevgilinin (asm) yolunda, O’nunla (asm) mânevî âlemde sürekli görüşen ve ders alan Üstadımızın da has bir talebesi olmayı nasip etsin…

Âmin...

GÜLİZAR AYDOĞDU

Okunma Sayısı: 1563
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı