"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir hizmet fırtınası

04 Ekim 2015, Pazar
Turizmin başşehri olan Antalya şehrimizde bir arkadaş şunları anlattı:

Antalya’da Amerikan Necon Kilisesinde, pencere ve kapıları sokağa açılır şekilde bir salon bulunur. Buraya giren herkes, nezaket ve hürmetle karşılanır, istediği kitap ve içecekler ikram edilir, karanfilli ıhlamurlarını içmişimdir.

Antalya’ya yılda yaklaşık 20 milyon turist gelir, 2-3 milyonu cami ziyareti yapar. Bunlar soruları olan, İslâm’ı merak eden insanlardır.

Bir öğretmen arkadaş bu fırsat hizmete dönüştürmek ister. Antalya’ya gelen misafirlere o da bir şeyler ikram etmek ister. Bu düşüncelerle müftülüğe gider ve Müftü Bey’le görüşür. Necran Hıristiyanlarının, Mescid-i Nebevi’deki uzun süreli misafir oluşlarını ile beraber yeme içme yatma ve ibadet etmelerini anlatır. Resulullah’ın şu Hadis-i Şerifini zikreder: “Mümin mükrimdir, ikramlarıyla gönülleri fetheder.” Eve gelen misafirlere ikram edilirken, Allah’ın bir mânâda evi olan camilerde ikram edilmemesinden yakınır. Arkadaş bu düşünceyle yaygın yabancı dillerde Meryem Sûresinin meali, 23. Söz ve Tabiat Risalesinin ücretsiz çay ve lokum ikramıyla camilerde dağıtılması için müftüden izin ister. Zor da olsa izni alır. Böylece isteyen turistler Arapça, İngilizce, Rusça, Almanca dillerinde bu eserleri okumak ve atmamak şartıyla cami kapısından alabilecekler.

“Sie können es, venn Sie leson möchten.Veugeuden Sİe nicht es, bitte.” Almanca dışında 3 dilde daha kitapların ön tarafına böyle yazılır. Kitapların sonuna da Antep fıstıklı Türk lokumu konulacaktır. İşin para kısmı, sıfırdan bastırılan Almanca 23. Sözü ve bazı maceraları buraya yazmıyoruz. Aslında bunlar Meryem Sûresi çay, Risale ve lokum beraber sunulacaktır, ama süre uzadıkça müftünün cayma korkusu arkadaşın ödünü koparmaktadır.

Geceler bu duygularla geçer. Sonunda, İstanbul’dan kitap siparişleri gelir. Ayrıca 2 sandık Rusça Risaleler hibe olarak gelir. Arkadaş şükür secdeleri yapar. Derhal iki büyük naylon torba yüklenir, bahsedilen caminin yolunu tutar. Burası, Üstadın sürgüne giderken Burdur’dan önce bir gece kaldığı camidir.

Turistlerin camiden çıktığı kapının yanındaki ayakkabılık üstüne, beyaz kâğıt serilip yukarıda anlatıldığı gibi dizilir. Güvenlikçiye de müftülüğün talimatıyla yapıldığı anlatılır, o da yardım eder. Arkadaş, peşin satan esnaf edasıyla oturup, turistlerin kitaplara olan ilgisini seyrederken, dünyanın en mutlu insanı olduğunu düşünmektedir. Nihayet arkadaş çok kısa bir süreliğine ayrılmak zorunda kalır, ayrılır. Geldiğinde bakar ki; kitapların ve ikramların olduğu bölümde yeller esiyor. Zaten bütün korkusu da budur. Güvenlikçi çekinerek:

 -Abi, müezzin kaldırttı.

Müezzin eski bir tanıdık, hatta dost bir cemaat mensubudur. Arkadaş namazını cemaatle nasıl kılmıştır bilinmez. Tesbihattan hemen sonra, müezzini mahfilinin basamaklarında yakalar ve aralarında ilginç bir diyalog yaşanır.

-Hocam Risaleleri niye kaldırdın?

-Hocam burası resmî dairedir.

-Kardeşim, burası Allah’ın evi, doğrusu senden beklemezdim.

-Hocam kitaplar yasak.

-Ne yasağı kardeşim, 55 dile çevrilen eser yasak mı olur? Üstelik basım yetkisi Diyanet’in tekelinde.

-Hocam, müftüden yazılı izin getir. Beni zor duruma sokma.

Müezzin, cami hocasına gitmesini ısrarla ister. Arkadaş olmaz der, ben onunla tanışmadım henüz. Duyduğum kadarıyla Cami imamı da bir tarikatın halifesidir.

Öğretmen arkadaş, müftü beyi arar, telefonu müezzine verir. Müezzin çaresiz kabullenir.

Bu sefer caminin hocası kendi odasında devreye girer ve arkadaşa:

-Hocam biz bunlara nasıl müsaade ederiz? Biz Nur Cemaati temsilcilerine izin vermedik.

Arkadaş: Değerli hocam, Müftü Beyle görüştük, “tamam” dedi, duydunuz işte. İsteyene hediye edeceğiz Risaleleri ne var bunda?

İmam: Âyet var. Ya çöpe atarlarsa?

Arkadaş: Hocam, mutlak maslahat için mevhum mazarrat dikkate alınmaz. Hem uyarmışız yazıyla çöpe atmayın diye, biz onları medeni biliriz.

Hoca kızıl bozul olmuş ve:

-Hocam bu kitap ya casusların eline geçerse?

Arkadaş: Yapmayın hocam, turistin casus olduğu nerden belli? Kalbini mi okuyoruz?

İmam, çaresiz teslim olmuş gözüküyor. Sözde tamam.

Öğretmen arkadaş sür’atle ikinci cami Yivli’ye gidiyor. Cami Rehberi de benzer sebeplerde itiraz ediyor. Arkadaş zor belâ ikna edip ikram ve Risaleleri dizip üçüncü caminin yolunu tutuyor. Üçüncü caminin rehberi ve imamına da anlatıyor durumu. Rehber atılıyor hemen:

-Said Nursî’nin kitapları turistlere nasıl dağıtılır hocam?

Arkadaş: Neden dağıtılmasın, Kur’ân tefsiri değil mi? Hem yanınızdaki kilisede İncil ve içecek dağıtıldığını görmüyor musun? Adamlar Amerika’dan gelmişler de yapıyorlar. Hem müftülük de istiyor, sen emrinde çalışmıyor musun?

Rehber: Risale-i Nur tefsir mi şimdi?

Arkadaş: Çağın âyetlerini açıklayan bir tefsir. Savaş meydanında ve hapislerde yazılmış. Bak İşaratü’l- İ’caz, Ezher’de de kaynak tefsir kitabıdır.

Hoca ve müezzin bu sefer arkadaşa destek çıkıyor. 

Rehber: Tamam içeri koyalım ben dağıtırım.

Arkadaş: Olmaz olmaz açığa koymak çok mu ayıp?

Rehber bir şey demeden öfkeyle camiyi terk etmiş.

Öğretmen arkadaş müezzine yalvarırcasına:

-Gözünü seveyim, beni mahcup etme yardımcı ol.

Müezzin: Tamam hocam yardım ederim, merak etme sen.

Cami girişi raflarına hediyeler dizilir. Vakit akşamı geçmiştir. Arkadaş yorgun da olsa o sevinçle eve döner. Sıkıntı çıkmaması için duâ eder.

Ertesi gün kararlı ve cesur bir savaşçı edasıyla, Said Nursî’nin misafir kaldığı camiye ulaşıyor. Bakıyor ki ne kitap var ne hediyeler... La havle... 

İyi niyetli bekçiye:

-Hocam rehber hoca kaldırdı.

-Hata etmiş, ona niçin yaptığını soracağım, telefonu var mı?

-Var.  

-Ver bakalım şunu.

-Alo, kardeşim, sen ne hakla Risaleleri kaldırıyorsun?

-Ne demek ben oranın rehberiyim ve sorumlusu benim.

-Bak kardeşim, sen daha dün geldin. Ne çabuk tanıdın buraları? Biz bu işi Müftü Beyle konuştuk. Hem defalarca buraya geldim sen yoktun, olsaydın sana da izah ederdim. Bak ben camideyim gel sana anlatayım. 

-Yok, benim işim var şimdi uzaktayım.

Arkadaş: Şimdi gidiyorum, bu kitapları yerine koymazsan sana ahirette bunun hesabını sorarım.  

-Beni tehdit mi ediyorsun?

-Sen görevinin haricinde bir işe soyundun. Kendini ne zannediyorsun sen?

diyerek telefonu kapatır.

Arkadaş biraz vakit geçtikten sonra bakıyor ki kitaplar tekrar konmuş. Diğer camileri de kontrol etmek için İkindi namazına Yivli’ye gidiyor. Bakıyor kitaplar burada da kaldırılmış. Rehbere: Bak kardeşim! Ben Risaleleri sana teslim ettim. Kitaplarımı derhal getir yoksa hırsızlık duyurusunda bulunacağım. Ben diğer camiye gidiyorum kitapları oraya getir.

Arkadaş üçüncü camide her şeyin yolunda olduğunu görünce bütün sıkıntıları unutuyor. Az sonra rehber yüzü kıpkırmızı ve terli camiye dalıp:

-Hocam tamam kitapları bulduk ve yerine dizdim. Bu sorunda böyle çözülmüş olur. 

Akşam ezanı okunurken arkadaşa müftüden telefon gelir:

-Sefa Hocam bu işi bitir artık, beni zora sokma. Rehberleri bu işe karıştırma. Sen kitaplarını oraya koy, alan alır...

Sefa Hoca da:

-Tamam, hocam. Size minnettarım.

 Çünkü müftünün ne kadar zorda kaldığını çok iyi biliyordur.

Sefa Hoca eve döndüğünde yorgunluktan bitmiştir... 

Bu gecenin sabahında, Said Nursî’nin misafir kaldığı camide Risalelerin bittiğini görür. Buna çok sevinir. Derhal rafı Risaleler ile doldurup. Üçüncü camiye yönelir. Şükür kitaplar dizili ve isteyen turistler almaktadır. Lokum bırakarak evine yönelir.

Kısanın kısası olarak anlatılan yaşanmış bu hikâyede toplam bin beşyüze yakın Risale istekli muhataplara ikramlar eşliğinde servis edilmiş olur. Ağırlıklı kısmı 23. Söz ve Tabiat Risaleleri olmak üzere.

Hâzâ min fadli rabbi.

Bu şehir, yılda 20 milyon turistin geldiği büyük bir turizm, panayır şehri. Panayırlar peygamberlerin en geniş tebliğ ve temsil sahasıydı. Peygamber kardeşleri olan, günümüz Müslümanı içinde öyle olmalı.

Bu şehir Risale-i Nur ihraç limanı olmaya başlamıştır. Bu şehirde Allah evi camilerde, ümmeti dâvete ikramlar sürmekte. 

Ey Zübeyirler, Sungurlar haberiniz ola...

HÜSEYİN ÇEŞİTCİOĞLU

Okunma Sayısı: 1883
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı