"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu yazı, ahde vefa olarak kaydedilsin kader defterine

12 Ekim 2014, Pazar 00:01
Bazı şeyleri anlayamayız, hani anlatamadığımız gibi bazılarını..

Bazı şeyler görülmez, duyulmaz ve belki de hissedilemez bazıları..
Bazen en fazla bilinmesini istediğimiz şeydir, en anlatılamaz olanı..
Evet iyi dosttur kalem, kâğıt ve saireler de.. Bir yerde yetersiz gibiler. Hani en ihtiyaç duyduğunuz anda, bir hakikati bütün dünya duysun diye çırpındığınız dakikada, hepsi mi acziyetini itiraf ederler..?! “İfade etmenin tam zamanı!” diye düşündüğünüz anda istifa eder, bütün cümleler ve dahi kelimeler.. Bir başınıza kalakalırsınız.. Sizi anlayacak birilerini ararsınız, sözsüz, kelâmsız da; bulamazsınız.. 
Bir ümit, sözcüklere yeniden anlam yüklemeye başlarsınız. Ola ki, yıkık sözcükler üzerinden kalplere bir köprü kurarsınız. Kimbilir, belki uğradığı kalplerden birinde, bir iksir değer de canlanır yazdıklarınız. Bundan sonra, uğradığı her kalbe farklı bir mana bırakır belki kelâmınız..
Ya da, “benim vazifem yazmak, kalplere tesir etmek Cenâb-ı Hakk’ın vazifesidir” bilir, “tevekkeltü alellah” der, yazmaya başlarsınız..

***

Bir gün, değişir hayatınız.. Sanki yeniden doğarsınız. Dünyanın hiç görmediğiniz yanlarını keşfe çıkarsınız. Bilinmezleri keşfeder, kâinatın yaratılış sırlarını ararsınız. Kendinizi çözmekle kalmaz, âlemlerin tılsımını kurcalarsınız. Lezzet alırsınız, yaşadığınız her hadiseden. Bütün mevcudatın dost yüzünü görmeye başlarsınız. Kalbinizin ve ruhunuzun derinliklerinde seyahat ederken, semavata çıkmışsınız bir de bakarsınız. Olmazların aslında nasıl da kolay olduğunu seyre dalarsınız. Duânın gücüne şahit olursunuz. Rabbinizin size farklı farklı olaylarla neler anlattığını anlarsınız. Her an O’nun huzurunda olmanın sevinciyle coşarsınız. Ruhunuz gıdasını aldıkça, bitmeyen bir enerjiyle, her güne yeniden doğarsınız. Yaratılmışların maddî vechesinden geçer, maneviyat iklimine dalarsınız. Ve belki, bunları yaşarken bazen de yalnız kalırsınız. Gördüğünüz şeyleri herkesin görmediğini anlarsınız. En sevdikleriniz bile olsa.. Yapamazsınız.. Allah’ın diledikleri  dışında kimseye bu sırları açamazsınız. Anlatamazsınız. Uzaktakini yaklaştıramazsınız. Yakınınızdakileri uzaklaştıramadığınız gibi...
Sahi, insan neden uzaklaştırmak ister ki yakınındakileri..? Birlikte keşfetmişken bunca güzelliği.. Bu mesud dünyaya gözlerini açmaya vesile olanlar, onlarken hele ki... Acaba sevdiklerinden uzaklaşma düşüncesi zihnine düşen bu insanın derdi neydi? Her şey bu kadar güzelken, kalbe bu vesveseyi atan da kimdi..?! Kim bu muhteşem güzelliğe kastetmişti..?! Kim.. Kim..?
Bırakalım bunun cevabı saklı kalsın Levh-i Mahfuz’da.. Rabb-i Rahim şahit yaşanan her olaya. Bazen insan, mütehayyir kalır bazı hususlarda. Aslında gerçeğe yaklaşmışken, batıl çıkar karşısına.. Beşerdir, şaşar. Suret-i hakk’a bürünen batılı hak sanar. Kalbi dâvâsına sadık kalsa da, aklı sorgulamaya başlar. Vesveseler, şüpheler ardı sıra koşar.  Rahat bırakmaz efkârlar. En sıkı bağlandığı yerden açılır yaralar. Tam bu sırada, bu garîb insanın yardımına ancak ve yalnız duâlar koşar. Rabb-i Rahim, bir gün perdeyi aralar ve kuluna hakikati, kudret lisanıyla fısıldar. Ve şifa bulur amansız sancılar.. Kendinden utanır şüpheye düşen akıllar. Hakikat bu kadar açıkken, nasıl karıştığına hayret eder kafalar. Kalbi dinlemediğine pişman olur, kelâmlar. Ademoğlu, kendi dâvâsına yaptığı insafsızlığa ağlar.. Ve inşallah bu pişmanlık yerini, sarsılmaz bir sadakate, çelik gibi bir sebata devretmeye başlar. İşte bu noktada insanlara yapılacak her bir açıklama yavan kaçar. Sözcükler, tam olarak bu sırada anlamsızlaşırlar. Manalar bu sırrı yakalamada zaafa uğrar. Kalp mutmain olduğu kadar akıl da doyar. Fakat, bunu anlayamaz o fısıltıyı duymayanlar..
Hasıl-ı kelâm.. Perdeli olur bazen yazılar. Tenteneli bir perdedir ki, ardında hakikati saklar. Dikkatli bakanlar, kastedilen manayı okur, güzelliği yakalar.  Diyeceğim o ki, Yeni Asya gazetesinin ve dâvâsının kıymetine, hakkaniyetine şahit olsun diye kaleme alındı, yukarıda anlatılanlar. Ve bu insanların samimiyetine ruhunu kefil yapar, kalemi hakkalyakîn yaşadıklarını yazan insanlar..  Sadece ahde vefa olarak yazılır, bazen bu gibi yazılar... Bu vesileyle, hani diyorum, tekrar tekrar mı okunsa muhabbet, ihlâs, uhuvvete dair yazılanlar.. Hani aklımıza takılan, canımızı sıkan soruların cevabını insanlardan değil de, sorsak mı Risale-i Nurlar’dan.. Bir de böyle zamanlarda, Rabbimizle samimî bir diyaloğa geçsek diyorum en ihlâslısından.. Kimbilir belki bütün şüphe ve vesveselerimizi yerle bir edecek bir fısıltı ulaşır ruhumuza, arş-ı Rahman’dan..
 Bir de bazen.. Çok heyecanlıysa kalb-i insan.. Tenteneli perdeyi de aralar farkında olmadan.. Açığa çıkar kalpte saklananlar. Öyle de olsa, ancak Allah’ın dilediklerine açılacak ne de olsa bu sırlar. Yaklaşmayacak uzakta olanlar. Biz perdeyi açmışız, kapamışız ne çıkar...

Safiye Ece Çelen / [email protected]

Okunma Sayısı: 3281
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı