"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cihanşümul bir hizmet

18 Mart 2018, Pazar 00:01
86 yıllık ömründe 51 yıldır Risale-i Nurlar’ı tanıyan Ahmet Sevinç, “Risale-i Nur bir bütündür. İmanî meseleler Risale-i Nur’dan alındığı gibi içtimaî ve siyasî düsturlar da Risale-i Nur’dan okunmalı ve kabul edilmelidir” dedi.

Röportaj: Said Donmaz - Furkan Yüksel / [email protected] - [email protected]

Uzun yıllar büro hizmetleri ve neşriyat faaliyetleri ile ilgilenen Ahmet Sevinç’le Konya Yeni Asya temsilciliğimizde röportaj yapma fırsatı bulduk.

Kendinizi tanıtır mısınız?

Ben Ahmet Sevinç. 86 yaşındayım, Mersinliyim. Hava astsubaylığından emekliyim. 1978 yılında Mersin’de büro hizmetlerini başlatmak bizlere nasip oldu. 51 yıldır Risale-i Nurlar ile, 49 yıldır da, beraberinde Yeni Asya ile hizmetlerde istihdam olunuyoruz.

Risale-i Nurları ve Nurcuları tanımamıza vesile olan olaylar nedir?

1966 yılında Risale-i Nurlar’ı tanımadan evvel arkadaşlarımla beraber Emek Sineması’nın balkonunda hava alırken 30-40 kişinin sinemanın önünden hızlı adımlarla götürüldüğünü gördük. Meraklı bir şekilde ‘kim bunlar?’ diye sordum. Arkadaşım biliyormuş bana, “Bunlar Nurcular, yakalanmışlar. Adliyeye götürüyorlarmış” dedi. Ben zaten merak ediyordum ve birkaç arkadaşımı ikna ettim “Biz de gidelim” dedim. Sinemayı bıraktık onların peşine gittik, adliyede oturduk bir yere onları seyrediyoruz. 7 kişi ifade veriyordu. Hâkim “Orada ne yapıyordunuz siz” diye sorunca hepsi de “Biz namaz kılıyorduk, kitap okuyorduk, çay içiyorduk” dediler. Nurcular aleyhinde iki tane de yalancı şahit bulmuşlar. Şahitler, “Hepsi Arapça konuşuyordu ve hepsi bembeyaz giyinmişlerdi efendim” dediler. 

Bu ifadelerden sonra benim merakım iyice artmaya başlamıştı. Nurcular’a bir baktım hepsi genç, düzgün giyimli kravatlı takım elbiseli insanlardı. Mersin’de duyardık Nurcular’ı. Ama kafamdaki Nurcu profili daha farklıydı. Onları uzun sakallı fötr şapkalı kişiler olarak tasvir ederdim. Meğer tasvirimdekiler Alevi dedeleriymiş. Onları mahkemede böyle görünce şaşırdım. Nurcular adliyede ifade verirken aralarında babayiğit uzun boylu bir adam çıktı. Biz de onları dinliyorduk arkadan. O adam savunma yapmaya başladı. Yarım saat mahkemeden çıt çıkmadı, herkes pür dikkat dinledi. Meğer o babayiğit adam Bekir Berk Ağabeymiş. Savunmasını yaparken hepimiz Risale-i Nurlar’ın müsbet olduğunu anladık. Adeta Risale-i Nur dersi yapar gibiydi. Zaten Bekir Ağabey Risale-i Nurlar’ı savunuyordu. Mahkeme reisi Bekir Berk Ağabeyi susturdu. Bu olaylardan sonra Risale-i Nur’un ehemmiyetini iyice kavradım.

Bu olaylardan sonra askeriyedeki görevime devam ediyordum. Yeni bir astsubay geldi İsmi Remzi’ydi. Dışarıdan çok müsbet bir insan olduğu anlaşılıyordu. Muhabbet ederken o bize Risale-i Nurlar’ı anlatıyordu üstü kapalı tabi. Biz de güya M. Kemal sevgisini aşılamaya çalışıyorduk. Sonra bir gün subayın odasına gittiğimde ‘Küçük Sözler’i gördüm. Bana kızar diye hemen kitabı aldım şapkamın içine koydum eve kadar heyecanla şapkamın içinde taşıdım. Eve vardığımda hem meraklı hem heyecanlıydım, evdekilere “Bu- gün ben çok yorgunum beni rahatsız etmeyin” deyip odama çekildim. Sabaha kadar iki kere ‘Küçük Sözler’i bitirmişim. Orada Risale-i Nurlar’la resmen tanışmış oldum. Sonradan öğrendim ki kitabı Remzi koymuş. Daha sonrasında Risale-i Nur derslerine katıldım. Okudukça da bu eserleri başkalarına anlatma isteği doğdu. Garnizondaki cami imamına bu isteğimi söyledim, “Bu eserleri herkes okumalı, cami cemaatine de anlatmalıyız” dedim. O da kabul etti ve bir Cuma vaazında okuyalım dedik. Oğlum imam hatip ortaokuluna giderdi, güzel de okurdu. Çalıştı güzelce okudu, cemaat gayet dikkatli dinledi. Ben de arkalarda oturmuş dinlerken, dindar bir üsteğmen vardı, omuzuma dokunup beni dışarı çağırdı, “Sen ne yapıyorsun ikimizi de yakacaksın.” Ben de dedim, “Komutanım bu eserleri herkese okumalı, anlatmalıyız.”

Peki Neşriyat hizmetleri Mersin’de nasıl başladı?

1976 yılında emekli olduktan sonra Mersin’e döndüm, Türkiye’nin en karışık, buhranlı zamanlarıydı 1978 yılı. O zaman bir pasajda büro açmaya karar verdik. Büroyu açtık, vitrinleri kitaplarla doldurduk. Cemaatin önde gelen ağabeyleri de bizi ziyaret ediyor, eserleri tanıtmamıza yardımcı oluyorlardı. Sonra bir kampanya başlattık. Bu kampanyanın adı “al götür, oku getir” kampanyasıydı. Daha sonra bu kampanya bütün Türkiye’ye yayıldı. Yediden yetmişe birçok kişi kampanyamızdan faydalanıyor, eserleri okuyorlardı. O zaman çok insana ulaşma imkânı bulmuştuk.

Neşriyat hizmetleri esnasında aklınızda kalan ilginç bir hatıra var mı?

Bir gün büromuza rütbeli bir asker geldi hemen karşıladım, kendimin de emekli bir asker olduğumu söyledim. Bunu duyunca şaşırdı. Daha sonra kitapları incelemeye başladı. Askere Risale-i Nur eserlerini tanıttım ve onu içerideki okuma salonumuza ağabeylerin yanına götürdüm. Ağabeyler komutanla beraber ders yaptılar daha sonra asker ‘çok şey öğrendim’ diyerek büromuzdan ayrıldı. Risale-i Nurlar’ın etkisinden olacak ki sokakta bağrı açık şapkası elinde yürüyerek gidiverdi.

1980’li yıllarda ne gibi zorluklarla karşılaştınız?

1970’li yılların sonunda Mersin’e bir emniyet amiri geldi. Risale-i Nurlar’a ilgisi varmış gibi derslerimize katılmaya başladı. Meğer cemaatin genel profilini çıkarmak için geliyormuş. Bizim şüphelerimiz vardı, ama yine de müsbet hareket düsturu gereği sessiz kaldık. 1980 darbesinden sonra rütbe almak için ders esnasında bizi ihbar etmiş. Bizi emniyete götürdüler. Yaklaşık 35 kişiydik, ifade verdik, ifadem esnasında amir bana sordu, “Siz orada ne yaparsınız?” Ben de dedim, “Kitap okuruz, namaz kılarız, çay içeriz.” Böyle deyince amir etkilendi. Her ne ise sonuçta tevkif edildik. 4 kişi cezaevine girdik. Medrese-i Yusufiye’de hizmetlere devam ettik. Orada birçok kişi ile Risale okuduk. 4 ay sonra bizi serbest bıraktılar.

Bu dönemlerde neşriyatın etkileri nasıldı?

Şahsımız açısından şöyle faydası oldu; biz içerdeyken referandum olmuştu, bu referandum yüzünden cemaat içerisinde ayrılıklar olmuş, elhamdülillah biz neşriyat hizmetleriyle çok ilgilendiğimizden, çok okuyabildiğimizden bu olaylardan etkilenmedik ve cemaatimizde sebat ettik.

Aile ve eğitim açısından Risale-i Nur ve Yeni Asya yayınları nasıl fayda sağladı?

Yeni Asya’nın çocuk yayınlarını çocuklarımıza okuturduk onlarda iştiyakla ilgilenirlerdi. Çocuklarımız okudukları kitapları bize anlatırlardı. Biz de dinlerdik. Bu şekilde alıştıktan sonra derslere götürmeye başladık onları da. Elhamdülillah yedi çocuğum da Risale-i Nur hizmetleriyle ilgileniyorlar. İnşallah onlar da kendi çocuklarını “iman ve Kur’ân’a Risale-i Nur’la hizmet” yolunda yetiştiriyorlar. Cenâb-ı Allah hepsinden razı olsun.

Genç Nur Talebelerine tavsiyeleriniz nelerdir?

Öncelikle Risale-i Nur’u dikkatle okumalarını şiddetle tavsiye ediyorum. Zaten günde en az yirmi sayfa okuyan yerinde duramaz, anlatmak ve hizmet etmek ister. Şu da unutulmasın ki müsbet hareket güler yüz ve tatlı dille başlar genişler de genişler kâinat çapında. İnsanlarla olan münasebetlerimiz de bir “neşriyat” olduğu gibi elbette büro, yayın, dağıtım, neşir faaliyetleri de bu hizmette çok mühim yere sahip. Onlara sahip çıkmalı gençler. Bu cihanşümul hizmet bayrağını dalgalandıracak olanlar, şimdinin gençleri. Bununla beraber tabi akl-ı selim ile kendi akıllarını kimsenin cebine koymadan, Risale-i Nur düsturları ile her şeyi mihenge vurarak, istişare ve meşverete önem verip hareket etmelerini tavsiye ediyorum.

Teşekkür ediyoruz. Ezberinizdeki dörtlüklerden bir tanesi ile sohbetimizi bitirelim.

Abdil Yıldırım Bey’in Üstadına söylediği şiiri okumak istiyorum:

Okuduğum her Risale

Koyar beni halden hale

Menekşe karanfil lâle

Çiçekler getirdim sana.

Ahmet Sevinç Ağabeye bu güzel sohbeti için teşekkür ederiz. Kendisinin ve ailesinin hizmet-i Kur’âniye’ de daim olmasını Cenâbı Hak’tan niyaz ederiz.

Okunma Sayısı: 2212
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı