Muhabbet fedaileri
Muhabbet fedaileri buluştu Kocatepe’de,
Maneviyat, havası sindi bu mabede,
Selâtu selâmlar getirildi Muhammede (asm)
Devem etsin gitsin, bu dâvâ ta ebede,
Ezanlar yükseliyordu minarelerinden
Kubbe yankılanıyordu ta derinden
Sundu bizlere ab-ı hayat kevserinden,
Kocatepe’de yaşandı bayram eserinden
Kucaklaşıp birbiriyle candan doyasıya,
Toprağın, hep hasret duyduğu suya,
Gerçek bu, ne hayaldir ne de rüya,
Muhabbet fedailerinin sevdası bu ya.
O gün bir bayram havası esti,
Hep özlenen, beklenen nefesti,
Bazı tabuları yıkıp, kırıp kesti,
Hakikatleri haykıran gür sesti.
Bu nurun, gönüllerdeki muhabbeti,
Mü’minlerin sevinci, bayrama dâveti,
Perçinleştiriyordu arada uhuvveti,
Bediüzzaman değil mi bu asırda Mehdi,
Yıllar aradan sonra biten hasret,
Rabbim birilerine versin hem basiret,
Gitsin yeis, el emel, kalksın husûmet,
Bitsin gam keder, kalksın kasavet.
Bir coşku, koca bir muhabbet seli,
Esti ılgıt ılgıt Kocatepe’de sevgi yeli,
Haberdar oldu Hacı Bayramı Veli,
Bundan hissedar Bediüzzaman beli,
Bu muhabbet sevgi sürsün Ya Rab,
Kocatepe Camii’nde çınlasın mihrap,
Gitsin, kahrolsun, şer olsun harab,
Üzerlerinde bol bol olsun Türab,
Hasan Yeşilkaya
***
Kocatepe
Nurun bayramı vardı Kocatepe’de,
Saidler, Hamzalar, Aliler hepsi bir yerde.
Uhuvvet, muhabbet oldu tam zirvede,
Nurun bayramı vardı Kocatepe’de.
Eller açılmıştı semaya her bir köşede,
Duâlar yükseliyordu ittihada kardeşliğe,
Sevenler kucaklaşıyordu bahçede,
Nurun bayramı vardı Ankara Kocatepe’de.
Bugün, bir başka güzeldi Kocatepe,
Kahramanlarını ağırlıyordu sinesinde,
Ankara’nın yüzü gülüyordu; sevincinde,
Nurun bayramı vardı Kocatepe’de.
Sevdalılar buluşmuştu yine aynı yerde.
Birlik çağrısı yapıldı en yüksek perdede
Üstad’ın mesajı verildi âleme kürsüde
Nurun bayramı vardı Kocatepe’de
Birliğini, dirliğini gösterdin istemeyene,
Dik duruşun örnek olsun bütün herkese,
Mazin var kök salmıştın gönüllere,
Nurun bayramı vardı Kocatepe’de.
Cengiz Bahadır
***
Asrın ihtiyacı, Risale-i Nur
Lütf-u İlâhî ile geldik bu yola
Eriştir bizi talebe olma yoluna
Elimizde Risaleler olmasa
Kaybolurduk biz bu cehalet asrında
Bilmez insanlar senin kıymetini
Bir okusalar şu ilâhî hakikatleri
Nurlarla dolacak kalpleri, lâtifeleri
Çünkü onun menbaı Kur’ân’ın ta kendisi
Şah-ı Velâyet ve Şah-ı merdan Hz. Ali
Kutbül-Arifin, Gavs-ı Azam, Asrın Müceddidi
En başta Kur’ân’ın otuz üç âyeti
Müjdeliyor ihsan-ı İlâhî ile Risaleleri
Hususan şu fesad-ı ümmet zamanında
Bidaların hakikat diye kabul edildiği anda
Bir sene anlayarak okunduğunda
Ulaştırıyor her mü’mini âlim makamına
Hacer Aktürk
***
Teyzeciğim
Ümit bestesi yok işte bu gün,
Artık o mimikler her dem ölgün,
Yatağın toprak yorganın beton,
Sen de mi soluksuz bir uykuya durdun?
Usanmak istedim her şafakda,
Kalmadı derman, kalmadı ferman,
Şimdi ben “Kaf” dağının ardında
Bir hoş sohbete kulak vermek isterim.
Sen ki her derdi aldın vehmine,
Yığıldın son çare kara toprak diye,
Sakın üzülme! Duâcın var beride,
Sen rahat bir uyku çek teyzeciğim.
Son baharın o titrek kolları,
Bilirim; seni sarar bir kefen bezi,
Artık bu beklediğim mezar yolları,
Kalan ömrümde çağırır beni.
(Ahval-i Kalem)
***
Al beni merhamet kucağına
Affı seversin! Affet merhamet et bize,
Güvendim Senin, tükenmez adaletine,
Senden gelecek her şeye şükranlarımla,
Af edip, al beni merhamet kucağına.
Ya’Rab! Nimetlerine hep şükrediyoruz,
Yoksullara zekâtla destek oluyoruz,
Allah’ım! Uydum emrine, adaletine,
Götür beni, Senin merhamet kucağına.
Namazını kılıpta uyarsan Allah’a,
Dünya, ahiret kavuşursun Sen felâh’a,
Oku! Nur-u Kur’ân’ı teslim ol İslâm’a,
Allah’ım! al beni merhamet kucağına.
Yolunu şaşırıp saparsan Hak yolundan,
İmandan sıyrılıp vazgeçersen kulluktan,
Seni kim kurtaracak? Ebedî ateşten,
Ya’rab! al götür o merhamet kucağına.
Allah’ın bunca nimetlerine şakir ol,
Düşünsene! Bundan başka var mı çıkar yol?
Tefekkür edip şükrüne nimetlerine,
Seni alır şefkat merhamet kucağına.
Celal Yalçın