Güller açıyor
Şimşekler çakıyor, yağmur geliyor,
Ağaçlar gülüyor, güller gülüyor.
Bunları bilen bir Usta yapıyor,
Yağmurlar yağıyor, güller açıyor.
Bulutlar karardı, yağmur geliyor,
Nurlar okunup, iman yayılıyor,
Ağaçlar, çiçekler, kuşlar ötüyor,
Yağmurlar yağıyor, güller açıyor.
İnsanlar duâda, yağmur yağıyor,
Rahmet geliyor, insanlar huzurda,
Kalpler akıllar, yönelmiş Allah’a,
Yağmurlar yağıyor, güller açıyor.
Dünya dönüyor, mevsimler oluyor,
Güneşte lekeler devam ediyor,
Lekeler büyürse, dünya son bulur,
İkinci bir dünya, mutlak kurulur.
Celal YALÇIN
***
Bayramdan bayrama
Bayramdan bayrama gördüm yâranı,
Gel dedi, gel bana, gel ey kardeşim!
Yürüdüm aşk ile vardım Nur’una,
Al oku, al dedi, al ey kardeşim!
Mehabetle baktım, kutlu yüzüne,
Yapıştım sıdk ile doğru izine,
Huşu ile değdi dizim dizine,
Bul dedi hakkı bul ey kardeşim!
Aradım aradım eskiden beri,
Çevreliyor beni hasret çemberi,
Çürüyen çekirdek oldum, gâh darı,
Sal aşkı dedi sal, sal ey kardeşim!
Yanıyor gönlümde hasret ateşi,
Gülü ağlattı bülbülün ötüşü,
Gelişi var, amma olmaz gidişi,
Kal dedi, artık kal, kal ey kardeşim!
Başındaki saçlar bitmek üzere,
Hayatın güneşi batmak üzere,
Minderde havluyu atmak üzere
Hal budur muhal, hal ey kardeşim!
Şakaklarıma bak, şafaklar doğdu,
Ayağım mezara değdi ha değdi,
Başıma örülen ecelden ağdı,
Bil dedi gönlüm bil, bil ey kardeşim!
Ali FERŞADOĞLU
***
En son nefes
Yüreğim mecalsiz kalmış da olsa,
Maksada ermeyi isterim elbet.
Bedenim kendini salmış da olsa,
Doruğa varmayı isterim elbet.
Ne olur mânîler çekilin yoldan,
Düşmanım saldırır hemen her koldan,
Bir zafer ummayın bu garip kuldan,
Çemberi yarmayı isterim elbet.
İlk insan fehmine yönelen suâl,
Vicdanın gördüğü mânevî bu hâl,
O zaman söz verdik reddetmek muhâl,
Va’dimde durmayı isterim elbet.
Ne mümkün zafere gayretsiz gitmek,
Yetmiyor gönlüme kanaat etmek,
Mü’mine mahsusmuş Hüsn’ü seyretmek,
Hem ben de görmeyi isterim elbet.
Ağaçlar tohumdan tohum ağaçtan,
Rabb’imin varlığı belli sonuçtan,
Tesadüf diyeni kurtar bu suçtan,
Sebebi sormayı isterim elbet.
Konuşur şu âlem işittim sesi,
İkazla uyarır hemen herkesi,
Mukaddes kelâmla en son nefesi,
Secdede vermeyi isterim elbet.
Bedri Tahir ADAKLI
***
Şeb-i Aruz
Evet Şeb-i Aruz gelecektir o günüm
Gelecek o gündür benim düğünüm
Giydirilir beyaz patiskadan bir elbise
Ne dikiş var, ne cebi var her neyse
Giydirmeden önce lâzım bir gusül
İslâmın emridir takip eder bu usül
Eşim dostum baş ucumda duran var
Vadem gelir sebepleri soran var
Namazı kılarlar imam ile cemaat
Der: Ey cemaat haklarınızı helâl et
Cansız cesed o tabutta ben miyim?
Taht a revan hazır benim bineğim
Nasip olur mu cemaatle o yürüyüş
Omuzlara alırlar bir gidiştir o gidiş
Bir düğün ki; taht a revan önünde
Mezar hazır bir metrelik derinde
Kur’ân okusunlar, okusunlar ilâhî
Ölüm tebdildir, tebdil oluruz vallahi
Ölüm vesile, kara toprak bir perde
Allah (cc) hazır ve nazır her yerde
Ben iflâs ettim nasıl geldim bu yaşa
Herkes gitti ben amelimle baş başa
Günahlarımda ne haya var ne de edeb!
Habibin hürmetine beni affet Ya Rab
Bahtına düştüm, ey rahmetin sahibi!
Nefs ile şeytandır günahların sebebi
Bu günahkâr affına rahmetine düşmüş
Beni affet, rahmetin kâinatı kaplamış
Tevfik BOZ
***
Kuşlar ve ben bir de sen
Gök sınırsız bir metin
Yıldızlar beyaz nokta
Serçeler saçaklarda
Kartallarsa dorukta
Neden kuşlar telâşlı
Bir akşamüstü böyle
Yas tutar kukumallar
En tenha korulukta
Türkülerle tutuşur
Turnaların perçemi
Gül sever bülbüllerin
Gözleri doğrulukta
Aklım bir yarış atı
Koşuyor, koşuyor hep
Gönlümse fesleğendir
Bahçedeki arıkta
Gelenlerden kalan yok
Gidenlerdense haber
Kuzgunlarsa çıldırmış
Kanaryalarsa şokta
Dağ kokusu alınca
Aklıma sen damlarsın
Halvet çorap çıkarır
Benim gözüm çarıkta
Nice varsıllar gördüm
Yoksuldan çalıp giyen
Hep başa güreştiler
Zulümde, uğrulukta
Bahaeddin SAĞLAM