"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Elif Şiir Sayfası

29 Kasım 2015, Pazar
Sizden gelen şiirler. Editör: Abdil Yıldırım - [email protected]

İbadet

 

Not: Aşağıdaki şiir geçen bu haftaki nüshada kısaltılmış olarak yayınlanmıştı. Şairinin talebi üzerine tekraren ve tamamını yayınlıyoruz.

Gönlüm Ulu Cami okunur onda ezanlar,

Ulvî nice duygumla da Hakk’ın sesi çınlar.

Hasret sana duygum sana ruhum ve de kalbim,

Akşam ve sabah hep sana hoş gönlümü açtım.

Tekbir ile tehlil ve de tesbih yüce mâbet,

Fazlın ile Ya Rabbi iner ruhlara rahmet.

Hizmet ne güzel fışkıran alnındaki terdir,

Camilerimiz ruhumuzun sevdiği yerdir.

Madden ile mânan eriyip hakla dolarsa,

Lezzetlere lezzet katılır sevgin olursa.

Mü’min kulun imanı ki zemzem gibi çağlar,

Tevhidini zikreyleyerek yaş olur ağlar.

Ârif olur âbit ki muhabbet dolar insan,

Hakk’ın sesi gürler, ne güzel serpilir ihsan.

Mâna dolacak ruhun ağır olsa da cismin,

Beş vakt ile ulvîleşecek mutlaka ismin.

Saflardaki ahenk ile kalbin dahi parlar,

Haşyetle kıyamı dahi iblisi azarlar.

Âbit de o şevk ile der; Allah Hüve Ekber,

Haşmet dolu ihlâsı demâdem bozar ezber.

Mâlikini tazim ile seyr eyle celâli,

Sâcid o tevazuyla görür lütf-u cemali.

Kulluk ne kadar hoş ve güzel hem ne de ulvî,

Rahmana kim olmaz kul-i daim o da süflî. 

Her gün kılınan beş vakitin ruh-u ibadat,

Varlıkları Rahmana her an arz ede hâcat.

Gayret ile âbit yapıyor hak yolu mescid,

Fariğ ola mescidde meşağılden o sâcid.

Ruhlar da ferah her marazından bulur asrın,

En etkilenen hem de sarayın ve de kasrın.

Tâmir ediyor kalpleri Rabbim ona şahit

Dertler dolu dünyada eğer olmasa vahit.

Geçmişteki mihrapta olur sohbet-i cânan,

Âhir ki zaman çok konuşan sohbet-i nâdan.

Kim dindirecek hem de gönüllerdeki yası, 

Pak eyleyecek gayrı o kalplerdeki pası.

İslâm’a gönüllerde sahabe gibi yer ver,

Cennet gibi güvenli adalet dola her yer.

Feryad ediyor, yükseliyor göklere çığlık,

Dünyada misafir, ama tevekkülün eksik.

Teslim oluyorsun unutup azmini pinti,

Gayret ile sa’yet ki kesilsin bu inilti.

İmanlı hoş insan ki yanaşmaz ona kâbus,

Kaybetme sakın şevkini, ruhun da mı mahbus?

Meltemlerin önünde uçuşan nice yaprak,

Oldun sen ey insan cüce evhâma oyuncak.

Haktan ki konuşmak ne zaman oldu hakaret,

“Hak’tan taraf ol” der yüce Kur’ân’daki ayât.

Alkışlar o zulmü ne yazık bir sürü vicdan,

Rahmet unutulmuş, uçuvermiş yüce Kur’ân.

Şakşakçıya nefrin ederim, zulme de bin yuh,

Mü’min kula uymaz ki nasıl bunca tefessüh.

Kulluk ne şereftir oluyor Rabbi yanında,

Mazlûma cefânın görülür dersi sonunda.

Mazlûm olarak ölmeyi tercih eden iman,

Hamza (ra) ile haşrin tadın almış yüce insan.

Nur dersi ki haksızlığa karşı duracaktın,

Menfiliği … yerden yere zulmü vuracaktın.

Tut kulbunu sağlam odur ehli yolu sünnet,

Zillet kaçınılmaz yumuverse gözün ümmet.

Zâhirde görünür sana korktukça da devler,

Haktan ışık almaz ulu başsız ki cesetler.

 

Bilmez neye hizmet sevinir hem ona tâğut,

Tahrib ediyor her şeyi mevhum bir avuç kut

Tekme vuruyor hizmete kin, nerdedir aklı?

Öfken niye dinmez ki içinde neyi saklı.

Kim söndürecek hem de bu milletteki nârı,

Elbet o şifa âleme rahmet ve baharı,

Ol rahmet-i âlem dü cihanın o baharı.

Biçare beşer gör ki değil kendine malik,

Nerden bulacak rızkını hem vermese Hâlık.

Mutlak o tasarruf ki bütün varlığa rahmet,

Yaz kış, gece gündüz veriyor olsa da kesret.

Yalnız O’na kul ol, Yüce Rahmanına secde,

Dergâhına hürmetle hüceyrat gele vecde.

Âlemlere rahmet ki O’dur nur-u hidayet,

Muhtaç O’na efrad melekût tüm beşeriyyet,

Rabbim bizi son anda bu iman ile haşret.

Binlerce şükür Hakka uzanır nice eller,

Bir anda hidayetle huzur bula gönüller.

İman ki o muhtaçlara mutlak sığınaktır,

Dehşetli o yollardaki sağlam barınaktır.

Kulluk O’na yapmazsan ışık hiç bulamazsın,

İman sana yoldaş olamaz yol soramazsın.

Aydınlatacak kabrini hem haşrini nurdur,

İman o geçitlerdeki berzahta sürurdur,

Kardeş gibi kol kola giden tatlı huzurdur.

Gel etme Sabâhî ara gafletten uzak yol,

Faniye muhabbet acı bal Rabbine kul ol.

Ya Rab bu Sabâhî’yi cehaletten uyandır,

Biçare günahkârını sünnetle boyandır.

Hasan ŞEN (Sabâhî)

***

Duraklayan zaman

 

Şuracıkta şıkışmış küçük bir zaman vardı,

Kurcalayıp çıkardım kırılmış gibi sanki.

Nağmeden kaçıp düşmüş resimde keman vardı,

Yay ayrı keman ayrı darılmış gibi sanki.

Bir ucu kırık-kopuk, bir ucu sarı leke,

Bir tarafı ezilmiş yarı paslı teneke,

Yerde bir şal serili yırtılmış çeke-çeke,

İki çocuktan biri, doğrulmuş gibi sanki.

Belki seneler geçmiş bu karenin ardından,

Çocukların sırtında, eller durur kadından,

Bu meçhul şahısların bahsederken adından,

Geçmişten geleceğe çağrılmış gibi sanki.

İşte resim bir anlık edivermiş tahakküm, 

Resim zamana değil zamanlar resme mahkûm, 

O vakit oradaydım, ama şimdi ben yokum,

Diyenin, ruhu resme, sarılmış gibi sanki.

İstemez mi insanlık hayatı kayda alsın,

Zamanlar hiç bitmesin ömürler bâki kalsın,

Mazi ile atiyi demez mi benim olsun,

Ölse bile yeniden dirilmiş gibi sanki.

Gönülde her ne varsa altında elimizin,

Hayalde görünenler ucunda dilimizin,

Yok olması mümkün mü ölümle yolumuzun,

Geçmişler geleceğe verilmiş gibi sanki.

Bedri Tahir ADAKLI

Okunma Sayısı: 1223
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı