"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Elif Şiir Sayfası

14 Şubat 2016, Pazar
Sizden gelen şiirler. Editör: Abdil Yıldırım - [email protected]

Dâvâna sahip çık benliğim!

Gönlümde dünya kadar arzular birikmiş,

Çocukluğumdan belliydi dökülen gözyaşlarım.

Nice heveslerim kudsî değerleri ezip de geçmiş,

Dâvâsına sahip çıkamayan benliğim.

İzlediğim bir çiçeğin güzelliği mi?

Yaz rehavetine kapılan Ağustos böceği değildi.

İklimleri tembelliğim için sevdim.

Yanlışlarımla meğer kardeşmiş tövbelerim.

Dâvâsına sahip çıkamayan benliğim..

Ceviz ağacı küs artık komşusu incir ağacına,

Köklerinden vurulmuş kelepçeler ne tuhaf!

Dostuma sunduğum bal şerbeti bulanık hâlâ,

Akşamlara düşen cenazelerin neresinde af?

Ufuklar karanlık ve korku salmış karıncalar,

Devler ülkesinde padişahlık taslar cüceler..

Eflatun’un eremediği sırra er artık!

İnancın, en büyük dâvân olacak mı bu sefer?

Kuşlara anlattım sırrımı ötelere taşısınlar diye,

Kaplumbağalar en kadim dostmuş meğer.

Asırlık çınarlar ağlıyor mu ne?

..............................................................

Bir mânâ âlemine düştüm ki eyvah!

Her yer ırak herkes yabancı...

Nefsime güvendim, onu sandal yaptım,

Okyanus mu heyhat! Bir katrede dibe battım...

Sisler dünyasında pamuktan evlerde yattım,

Sandım ki gök kubbede saraylar var, 

Kördüm.. Kömürü elmas saydılar...

Dâvâsına sahip çıkamayan benliğim.

Kalk ayağa, ye’se düşme, bu yol Hak yoludur,

Tırtılın sabrıyla ipekten kanatlar olur.

Rüzgâr savaşa meyilli, korku salar hafif ruhlara,

İnancınla yürü, Dâvân olacak sana kal’a..

Yıkılsa da bütün saraylar, kubbeler haykıracak.

Dâvâna sahip çık benliğim!

Kıyamet uzak değil, dal inceldiği yerden kopacak...

MİKAİL ADIGÜZEL

***

Garip...

İçimde garip duygular, 

Belki ortama yabancıyım. 

Belki insanlara, 

Garip... Nasıl garip?

Yazmayı gerektirecek kadar garip

Kalbim soğuk terler döküyor sanki,

Bir ürperti geliyor tâ derinden...

“Acabalar” dolaşıyor düşüncelerimden. 

En büyük teselli göz kapaklarım,

Kapatınca sanırım, katlanabilirim,

Yabancı olmak...

Mevcud olana mı mevhum olana mı?

Belki de her ikisine...

EMİNE Ç. SULTAN 

***

Okurum sanma!

İlelebet gitmez hile düzenler,

Ene havuzuna dalmış yüzenler,

Ben uğruna kardeşleri üzenler,

Risale-i Nur’u okurum sanma.

     Ölürsen üç beş gün sürecek yasın,

     Okumazsan kalpte silinmez pasın,

     Kalp kırarsan nerde kalır ihlâsın,

     Risale-i Nur’u okurum sanma.

Çimentoyu toprak ile kararsın,

Meslek meşrep dışı destek ararsın,

Tevazuyu yağcılıkta sanarsın,

Risale-i Nur’u okurum sanma.

     Risale-i Nur’un özü uhuvvet,

     Uhuvvet olmazsa olur mu kuvvet?

Nurlara hizmettir en büyük hizmet,

Risale-i Nur’u okurum sanma.

     Sen, ben kavgasıyla çember daraldı,

     Lâhikasız gurup çok yara aldı,

     Dâvâya sadâkat nerede kaldı?

     Risale-i Nur’u okurum sanma.

Dosta kızgın, düşman ile barışık

Sisli bir avize verir mi ışık?

Fikirler dağınık, akıl karışık,

Risale-i Nur’u okurum sanma.

     HASAN der ki kimse olmaz oralı,

     Nasıl saracağız bu yaraları,

     Anlamadan okuyorsan Nurları,

     Risale-i Nur’u okudum sanma.

HASAN ARSLAN   

***

Güzel gören güzel düşünür

Gökyüzüne bakan binlerce nazar,

Boş yere bakarsa o neye yarar,

Ağaçlar, kuşlar, güneş ve yıldızlar,

Hangisinde tefekkürî bir bakış var.

     Bunca cihazlar letaifler lütfedilmişken,

     Rahmet damla damla arza inerken,

     Zikir ve şükür kâinatı sarmalıyorken,

     Ey insan senin fikrin neyin peşinde?

Her mevcudatta vardır, ayrı bir hüner,

Ayrı ayrı renk, ayrı desenler,

Bir şiir gibi yemyeşil bahçeler,

Rengârenk çiçekler, ovalar, vadiler.

     Varlık tatlı bir ahenk içinde hizmette,

     Hakikî bir sürur var gönüllerinde,

     Ne geçmiş elemi ne gelecek endişesi,

     Ne korkuları var ne de hodbinlikleri.

Baktığım her noktada bir tecelli-i Esma,

Ruhum neşe doluyor Hakk’ı anınca,

Hayat zevk vermiyor gaflet basınca,

Lezzetler acılaşıyor iman olmayınca.

SELCAN NESİL

***

Şikâyet

Nerden başlasam bilemiyorum,

Hangi uğultunun sırtına yüklesem sesimi,

Daha kaç defa adımlasam çığırtkan gecelerde,

Hangi tenha, terk edilmiş?

Bu fani dünyada, hangi ölü can diriltilmiş?

Mânâ âlemimin cambazları,

Hangi kördüğümü çözebilmiş?

Daha çok çekilecek mi kaskatı sefalet?

Yetmez mi artık,

Sana, bana, inanca yapılan ihanet?

Hani ortak masallarımız vardı,

Hani dil, din, ırk ayrımı yapmaksızın

Aynı takımı tutarlardı?

Renk siyah, renk beyaz,

Renk sarı, renk kırmızı...

Hani birdi bize gelen her acı ve sızı?

Neden hep eski günler yad edilir?

Bir deveran bu döner durur devrilir.

Kâinat kitabı varken insanlığın önünde,

Yürümek durur iken âlemin önderiyle,

Neden bakışlar daralır,

Neden âdemoğlu safsataya inanır?

Türbelere çaput bağlar bağlanır,

Bir Mevlevî dergâhına girmek varken,

“Hamdım, piştim, yandım demek varken,

Risale-i Nur deryasına dalmak varken,

Mânâ âlemini gezmek varken,

Nedendir bu bâtıl yolda israr?

ERKAM YILDIRIM

Okunma Sayısı: 1245
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı