Gençlik Şöleni’ne gelen Nesl-i Cedid
Gel, bu şölen nesl-i cedidin şöleni
Simalarda nur akıyor, gör geleni
Dâvâsına bağlı kılandır imanı
Şölene gelendir bu nesl-i cedid
Bu nesl-i cedid kıt’a kıt’a dolaşır
İnsanlara müsbet ile yanaşır
Nurun hizmeti hedefine ulaşır
Şölene gelendir bu nesl-i cedid
İstikbale namzetsin nesl-i cedid
Sabır lâzım, tahribat çok şedid
Çalış boş durma, bir an-ı vahid
Şölene gelendir bu nesl-i cedid
Müsbetle gitmektir şiarımız
Risalede dersi vermiş Üstadımız
Dünyada ahirette budur kârımız
Şölene gelendir bu nesl-i cedid
Hazreti Üstadım vermiş müjde
İstikbal İslâm’ındır yırtıldı perde
Çalkantılar bitecektir her yerde
Nurun dâvâsına gelen nesl-i cedid
Kemiyete değil keyfiyete bak
Kanun-u İlâhiye kim koyar yasak
Nurun şakirtleri dâvâsına adak
Şölene koşup da gelen nesl-i cedid
Meslekte sadâkat, dâvâda sebat
Dünya geçici ahirettedir hayat
Huzuruna alır ba’del memat
Yarabbi! Affet budur nesl-i cedid
TEVFİK BOZ
***
Nur hadimlerine
Ey Nur’un hadimi ne duruyorsun,
En çetin zamanda neden koşturmuyorsun,
Kardeşinin imanı alevler içinde yanarken,
Neden sessiz sessiz bekliyorsun.
Beklemek, durmak Nur’un hadimine yakışmaz,
Nur Talebeleri bir dakika bile boş durmaz,
Sen durma yürü Rabbim seninle,
Sen pes etmediğin sürece.
Bu dâvâ kıldan ince kılıçtan keskin,
Bilirim sen bu dâvâdan vazgeçmezsin,
Savaşırsın nefsinle ahir zaman gencisin,
Kötülükler hücum ederken onlara meyletmezsin.
Bilirsin helâl daire keyfe kâfi,
Gayri meşrû lezzetler elemli,
Sabret Nur’un fedaisi dünya geçici,
Senin takvan Allah katında değerli.
Bak Üstadımız pes etmiş mi?
Zalim firavunlara boyun eğmiş mi?
Zindanlar, mahpuslar, işkenceler,
Onu yolundan çevirebilmiş mi?
Üstadın çektiği sıkıntılara değdi,
Kahraman Nur Talebeleri yetişti,
80 evliya gücündeki Zübeyir’i,
Nur hizmetinde kendini feda etti.
Anadan babadan yârdan geçtiler,
Kendi nefislerini hiç düşünmediler,
Hiç durmadan ilerlediler hizmet peşinde,
Ey Nur’un hadimi şimdi sıra sende!
AYŞEGÜL AKAN
***
Ey Allah’ım!
Sen Rahmansın Allah’ımız
Merhamet et, affet bizi
Artıp gider ahlarımız
Merhamet et, affet bizi
Sen Rahimsin biliyoruz
Güvenerek geliyoruz
Biri beşe bölüyoruz
Merhamet et, affet bizi
Sen bir Ferd’sin benzerin yok
Acıktırır, eylersin tok
Sayamayız hatamız çok
Merhamet et, affet bizi
Sen Hay’sın ki bizler hayız
Sen Sultansın biz gedayız
Sazlığından kopan nayız
Merhamet et, affet bizi
Sen Kayyumsun yoktur arız
O sebeple ayaktayız
Bize bizler pür cefayız
Merhamet et, affet bizi
Sen Hakem’sin Ulu hansın
Hak, batılı ayıransın
Rahmetinle ruhlar kansın
Merhamet et, affet bizi
Sen Âdilsin zulmetmezsin
Gücün sonsuz kin gütmezsin
Af istesek ters itmezsin
Merhamet et, affet bizi
Sen Kuddüs’sün görülüyor
Ufuğa Nur sürülüyor
Defterimiz dürülüyor
Merhamet et, affet bizi
CEYHUNÎ der; açık eller
Seni zikretmekte diller
Her şeyiyle malûm haller
Merhamet et, affet bizi
MUSTAFA AVCU (CEYHUNÎ)
***
Yazmaktan usandık, sözden usandık!
Bitmiyor bir türlü acı gözyaşı,
Ocaklara düşen közden usandık.
Analar çarpıyor yerlere başı,
Yazmaktan usandık, sözden usandık.
Ekranda bir yazı, ”der son dakika,”
Kalırız çaresiz hep baka baka,
Anlarız yürüyen var yine hakka,
Yazmaktan usandık, sözden usandık.
Bombalar yollardan fışkırır patlar,
Patlayan bombalar acıyı katlar,
Yürekte gönülde kopuyor hatlar,
Yazmaktan usandık, sözden usandık.
Durmuyor artıyor kanıyor yara,
Şehidin sayısı artar bu ara,
Zihinler kıskaçta gönül kapkara,
Yazmaktan usandık, sözden usandık.
Kasvetler, acılar artar eksilmez,
Gözlerden akan yaşlarsa dinmez,
Bir belâ yakayı bırakıp gitmez,
Yazmaktan usandık, sözden usandık.
Eşler feryat eder, ”der gidiş nere,”
Şehitlere yanar bütün her yöre,
Nere varır bu hal bilmem ki nere?
Yazmaktan usandık, sözden usandık.
NADİR NAZİK