ÇİMDİK
Dâvetimize cevaplar gelmeye başladı. “Ey haksızlık karşısında susanlar/ Kaleminiz mi yok, diliniz mi yok” ayağına, tamamlayıcı olarak Nahit Topaloğlu Hocamız aşağıdaki mısraları yollamış. Ayrıca Yaşar Taşkesen de bir şiirle katkıda bulunmuş. Ceyhunî ise, kendi seçtiği ayaktan bir “Çimdik” atmış. Katkı sağlayanlara teşekkür ediyor, yeni katılımları bekliyoruz. (A.Y.)
“Ey haksızlık karşısında susanlar
Kaleminiz mi yok, diliniz mi yok”
Bal yerine akrep zehri kusanlar
Peteğiniz mi yok, gülünüz mü yok
Nahit Topaloğlu
***
Yolunuz mu yok?
Kalem acı çeker gönül yaralı
Kimi ıztırap var bahtı karalı
Fikir dünyasında akıl saralı
Arılar kovanda balınız mı yok
Vicdanını satar paraya pula
İradesi zayıf kul olur kula
Bütün ihtirası ipekli çula
Hakka götürecek yolunuz mu yok.
Riyakâr tavrıyla insan kandırır
Bazen ağıt yakar, bazen yandırır
Sözüyle, tavrıyla gönlü dondurur.
Bülbülünüz varda gülünüz mü yok.
Toplum nazarında haddi aşıyor
Şeytanın yaveri korkak yaşıyor
Cehennem narına hızla koşuyor
Nasihat verecek ölünüz mü yok
Yaşar Taşkesen
***
Yangın yerindeyim
Yangın yerindeyim feryatlar büyük
Kime ne diyeyim ne söyleyeyim?
Koca dünya şimdi sinemizde yük
Kime ne diyeyim ne söyleyeyim?
Herkes konuşuyor dinleyenler yok
Ateşler altında inleyenler çok
Kardeş kardeşine fırlatıyor ok
Kime ne diyeyim ne söyleyeyim?
Her aile içi savaş meydanı
Vampirler durmadan içiyor kanı
Cehennem dumanı sarmış cihanı
Kime ne diyeyim ne söyleyeyim?
Şu garip halimle yazıp çizerim
Korkarım ki dostu ben de üzerim
Allah’ımız birdir Rahim ve Kerim
Kime ne diyeyim ne söyleyeyim?
Her yerde bir kavga her yerde cinnet
Cehennem de belli bellidir Cennet
Kitabımız açık söylüyor çok net
Kime ne diyeyim ne söyleyeyim?
CEYHUNÎ yine de koşmaya hazır
Suskunluk denizi olsa da nazır
Duâmız olmazsa gelir mi Hızır?
Kime ne diyeyim ne söyleyeyim?
Mustafa AVCU (CEYHUNÎ)
***
Anlıyor musun?
Duvarlara asın asil yüreği,
Şerbeti içirip kesin bileği,
Dağlarda yetişen berfin çiçeği,
İşte o benim, anlıyor musun?
Yüreğim derindir, girme içeri,
Kapıyı çalmadan,verme buseyi,
Gözlerine sürülen bir âşık ney’i,
Mûhibsen gelirsin anlıyor musun?
Bu dünya fânidir, çok şeyler sahte,
Geleni geçeni koyar bir hapse,
Zengini fakiri, hepsi bir k safta
İçerde ayrılır anlıyor musun?
Hafızım der ki: Derdin olacak,
Olmayan derde, derman mı bulacak,
Bir gün elbet sonun makber olacak,
Aşk ile ölmeli, anlıyor musun?
Erkam Yıldırım
***
Risale-i Nur
Şarkın yalçın kayalıklarında
Küfrün zifri karanlıklarında
On üçüncü asrın şahikasında
Güneş gibi doğdu, Risâle-i Nur
Allah’ı inkâr etti Nemrut, Firavun
Mal-mülk dâvâ edip gark oldu Karun
İsraf bu zamanda en büyük taun
İktisat rehberi, Risâle-i Nur
Sadık bir rüyada infilâk etti
Rabbin, Ağrı denen, haşmetli dağı
Azim parçaları dünyaya saçtı
Kur’ân elmasları, Risâle-i Nur
“Tabiat yarattı” dedi feylesof
Bu fikir temelden çürük ve hem kof
Fikr-i zındıkayı eyleyerek mahf
Paramparça etti, Risâle-i Nur
Ezan, Allah, Kitap “Yasak!” dediler
“Gençlik kaldıracak dini” dediler
Ezanı susturup bayram ettiler
“Gençliğin Rehberi” Risâle-i Nur
Sinsi planlarla vurgun ettiler
Milletin kalbine hançer soktular
“Elif, Be..” diyeni hapse tıktılar
“Yusufiye gülü”, Risâle-i Nur
Kur’ân düşmanlığı otuz yıl sürdü
Millet uyanarak kendini buldu
“İslâm Kahramanı” Menderes geldi
Mecliste açan gül, Risâle-i Nur
Maziyi koparıp çöpe attılar
Hurda kâğıt fiyatına sattılar
Bedi’yi Barla’ya sürgün ettiler
Çam Dağı çiçeği, Risâle-i Nur
Sürgünler, mahpuslar medrese oldu
Nurun şakirtleri milyonu buldu
“Kahraman Zübeyir” birinci oldu
Âleme yayıldı, Risâle-i Nur
Şahin’im bu zulmet sanma sürecek
Küfrün karanlığı, elbet sönecek
Fecr-i sadık gelip tulû edecek
Asûde bahardır, Risâle-i Nur
Abdullah ŞAHİN