"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Elif Şiir Sayfası

14 Mayıs 2017, Pazar
Sizden gelen şiirler. Editör: Abdil Yıldırım - [email protected]

Boştur boş

 

Faydalı işleri kötü insandan 

Beklemekte boştur ummakta boştur

Sıtkı bilmeyenler olur mu candan

Sevgiyi hürmeti sunmakta boştur

 

Özünde bir cevher bir değer yoksa

İyiye güzele hep karnı toksa

Manalı manalı dönüp te baksa

Hakkı adaleti sormakta boştur

 

Tercih edilemez yanlış doğruya

Muhatap olmak var nice soruya

Allah şahit iken bütün konuya

Yanlışı doğruya yormakta boştur

 

Bir çizgide gitmez iyiyle kötü

Kötünün üstüne çekilmez örtü

Allasan pullasan yapsan da ütü

Kol kanat gererek durmakta boştur

 

Ne yapsan değişmez gerçek hakikat

Kendini gösterir hemen her saat

Hakka taraf olan edemez rahat

Sabredip beklemek kalmakta boştur

 

Sözün sükût olsun “gördüğün” zaman

Allah’a hep yönel, de sana ayan

Haksıza yanlışa sen olma uyan

Bil onun yanında olmakta boştur 

NADİR NAZİK

***

Oku kâinatı

Çiçeğe, çicektir deyip de geçme

Çiçek kâinatın küçük modeli

İçinde saklıyor nice esrarı

Oku kâinatı çiçek diliyle

 

Zerreye, zerredir deyip de geçme

Rabbi zikrediyor kendi dilince

Galaksi nizamî onda hâkimdir

Oku kâinatı zerre diliyle

 

Bahara, bahardır deyip de geçme

Onda vardır haşrin yüz bin timsali

Ölüp sonra dirilenler haşir misali 

Oku kâinatı bahar diliyle

 

İnsana, insandır deyip de geçme

Kudret kaleminde bir noktadır o

Ol nokta içinde gizli bin derya

Oku kâinatı insan diliyle

 

Dünyaya, dünyadır deyip de geçme

Ahiret tarlasıdır hep onun manası

Hasat eder biçer çiftçi burada

Oku kâinatı dünya diliyle

 

Şahinim eşyaya, bir şeydir deme

Mahiyet-i eşya Esmadır hem de

Her şey lisanıyla hakkı zikreder

Oku kâinatı eşya diliyle

 ABDULLAH ŞAHİN

***

Masum yürekler

Yatıyoruz kalkıyoruz günler geçiyor,

Ama sanma ki kalp sızısı diniyor,

Hayat bu, insanı bir şekilde oyalıyor

Olan en çok da çocuklara oluyor.

 

Camın ötesinde bir çocuk gözü yaşlı, 

Sen dünyanın en iyi babasısın diye haykırdı,

Diğeri masum, oyuncaklara daldı, 

Herkes yerine gitti, zulüm ortada kaldı.

 

Her şey nankör, bazı insanlar çok kör,

Kafanı kaldır hele mü’min kardeşini gör,

Hayatlar yakıldı, hayatlar yıkıldı,

Sebebi ne? Sözüm ona terör!

 

İmanıdır mazlûmu tutan ayakta,  

Öyle bir iman ki mazlûm hep duâda,

Sabahtan akşama, akşamdan sabaha,

Yusuf’ların kimi secdede kimi kıyamda.

 

Çocukların duâsı elbet bulur yerini,

İlâhi adalet daha hüküm vermedi,

Bunca masum yürek açmışken ellerini,

Karanlık günler son bulacak ebedî.

SANİYE TOPAL

***

Tel dolap

Daha elektriğin tüm evlerde olmadığı günlerdi

Annem bir tel dolabını, bir de beni çok severdi.

Gaz lambası altında oturur, dersimizi yapardık

Kırık leblebi kuru üzüm, en çok sevdiğimiz şeydi.

 

Ayağımızdaki kara lastik, sadece ayakkabı değildi.

Bazen içine su doldurur, oyuncağımız oluverirdi.

Yokluk dedim ya işte, bir de alınabilirse şayet

Ben değil sadece, köyde tüm çocuklar giyerdi.

 

Para icat edilmiş olsa da, insanlık geçer akçeydi.

İki yumurtaya berber, tüm çocukları tıraş ederdi.

Daha yalan dolana, henüz itibar edilmezken 

Söz senet olur, Allah için cümle âleme yeterdi.

 

Hane nüfusu sadece insanlardan ibaret değildi.

Tavuklar, koyunlar, inek bir de yaramaz kedi.

Onca dert ve sıkıntı, çile varken hayatımızda

Ne olacak, ölümlü dünya işte, yaşamaya değerdi.

 

Okul malzemesi bezden bir çanta, sarı yapraklı defterdi

İki kurşun kalem bir de silgi, hepimize yeterdi.

Umurumda mı sanki cebi yırtık yamalı kara önlüğüm

Mektep yolunda Karabaşın, peşimize düşmesi güzeldi. 

 

Günler bağ bahçe, tarla tapan, hep çalışmayla geçerdi

Boş vaktimiz olmazdı, herkes akşamı beklerdi.

Karanlık gecelerde annemin, sabırla ördüğü dantel

Evin içinde ne varsa, bütün eşyaları süslerdi.

 

Bayramlar bayram olur, öpülecek eller bizi beklerdi

Namaz dönüşü herkes, önce dedemin elini öperdi.

Unutulmazdı mezarlık da bizden duâ bekleyenler

Ruhlarına, Yasin, üç İhlâs, bir de Fatiha giderdi,

 

Evimizde kurutulmuş taze yiyecekler bulunurdu

Ne zaman acıksak, önümüze hep bunlar konulurdu.

Bilmezdik çikolatayı, hele de yaş gününde pastayı

Lokumlu püsküt bizim, severek yediğimiz şeydi

 

Tarhana çorbası, bulgur pilavı mutlaka pişerdi.

Yanında kuru soğan ve turşu ne de güzel giderdi.

Ağzımızın tadı vardı, çok çeşit olmasa da

Bir sofrada otururdu aile, bu her şeye değerdi.

 

Ayrı ayrı konmazdı tabaklar, ortaya bir kap yeterdi

Bir oturuşta babam koca bir somunu yerdi.

Ne de güzel olurdu yer sofrasında bağdaş kurmak

Anam tahta kaşıkla vurup “yavaş, kovalayan mı var?” derdi.

 

Kışlar sert geçer, ocak başında közde her şey pişerdi

Bize kalsa da çoğu, mutlaka komşuya da düşerdi.

Gönüllerimiz de ısınır dı, yanan o sıcacık ateşte 

Bacalarımızdan duman değil sadece, huzur da tüterdi.

 

Daha elektriğin tüm evlerde olmadığı günlerdi

Annem bir tel dolabını, bir de beni çok severdi.

Emin Fırat Kasım 

 

 

Okunma Sayısı: 2062
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı