Delikanlım
Delikanlım dikkat eyle, az düşün
Yarınların bir yarını daha var
Ağlamaya dönüşmesin gülüşün
Yarınların bir yarını daha var
Hayat nedir, ölüm nedir bilesin
Bilesin ki ebediyen gülesin
Doğrularla cennetlere eresin
Yarınların bir yarını daha var
Hiç şüphesiz deli kanın akacak
Kimi seni kimi yâdı yakacak
Düşlerini belki çokça yıkacak
Yarınların bir yarını daha var
İnkâr eder çok filozof orayı
Hakikatle açmayasın arayı
Sakın yıkma göründüğün sarayı
Yarınların bir yarını daha var
Nice yalan üzerinden yürüyor
Seni alıp bir çıkmaza sürüyor
Şeytanın gör dediğini görüyor
Yarınların bir yarını daha var
CEYHUNİ der; al aklını başına
Ağı katma pişmiş tatlı aşına
Yüreğini ekle şu genç yaşına
Yarınların bir yarını daha var
MUSTAFA AVCU (CEYHUNÎ)
***
O günler…
Çocukluk geçmişti, hepimiz gençtik
Nasıl anlatılır bilmem o günler
Kendimize doğru bir çizgi seçtik
Nasıl anlatılır bilmem o günler
Sobanın başında olurduk halka
Özümüz dönerdi her zaman hakka
İhlâs esas derdik hemen her dakka
Nasıl anlatılır bilmem o günler
Okurduk nurları o nasıl şevkti
Gönüller mutmain zihinler netti
İmana hizmetse hep bize dertti
Nasıl anlatılır bilmem o günler
Yürürdük yollarda sohbet koyuydu
Bu hal memlekette sanki bir huydu
Terk etti çok kişi bu (o) baba yurdu
Nasıl anlatılır bilmem o günler
Konuştuk, söyledik, durduk, düşündük
O günler güzeldi sevindik, güldük
Hayali çok güzel bir devir sürdük
Nasıl anlatılır bilmem o günler
Sanki o gün karlar farklı yağardı
Ne insanlar vardı, ne dostlar vardı
Gelenler hep gitti hatırı kaldı
Nasıl anlatılır bilmem o günler
Yaşayanlar bilir nasıldı o gün
Özlemi hasrete katıp da bugün
Çağırsak bu güne gelir mi ki dün
Nasıl anlatılır bilmem o günler
Nadirim zihnimde durur o anlar
Hiç çıkmaz aklımdan geçen zamanlar
Ey dostlar kardeşler canlar cananlar
Nasıl anlatılır bilmem o günler
NADİR NAZİK
***
Kalbimin sesi
Dünya hayatına aldandım,
Bu hayatı bitmez sandım.
Cehennemi düşünmedim,
Cennet beni de alır dedim.
Aldandım! O’nu bulamadım.
Dünya işlerine daldım,
Şimdi bir başıma kaldım.
Dost beni beklerken,
Ben Dünya’ya hayrandım.
Unuttum! Şeytana uydum.
Bilmem nedendir, kesilmez ümidim.
Biter mi bir gün bütün bu derdim.
Affeder misin beni Rabbim?
Sen rahmansın bense âcizim.
Cennete değil rızana talibim.
Zalim nefsim sesini kesti!
Hep “O” diyor kalbimin sesi.
“Ümmeti ümmeti” diyor en sevgili.
O konuşunca kesiliyor herkesin sesi,
O ki: Âlemlerin Efendisi...(asm)
İBRAHİM KİŞEÇOK
***
Duyacak kadar!
Bir yol uzanır nurlu mekâna,
Tüm karanlıkları boğacak kadar
Hakikatın mihmandarı olmak kolay mı?
Bu yolun sonu fezaya kadar...
Bir nur uzanır tâ Şark’tan Garb’a
Karanlık geceyi gömecek kadar.
Göklerin kapısı çalınır tak tak,
Tıkanmış kulakları açacak kadar.
Zindanın loşluğu Nura kavuşur
Şuâları kalbe girecek kadar.
Gözyaşlı duâlar Arşa yükselir
Zamanın kirini yıkayacak kadar.
Üstadın parmağı havaya kalkar,
Haykırır sağır sultan duyacak kadar.
Ey zaman, üzülme, sil gözyaşlarını
Senin garipliğin Bediüzzaman’a kadar...
LÂTİF BOZDAĞOĞLU (NÂFİZÎ)
***
Ne kaldı?
Tarumar oldu her şey,
Gülecek yüz mü kaldı.
Düştü kardeş kardeşe,
Sohbet i canan mı kaldı.
Sitemim kimseye değil,
Kırılmış gönüller kaldı.
Yalan oldu artık her şey,
Günahkâr bir dünya kaldı.
Sebep olan cümle zevat,
Sanır ki yanına kâr kaldı.
Nice vebal nice günah,
Ruz i mahşere hesap kaldı.
Seven sevilen tüm gönüller,
Parçalandı, geriye ne kaldı.
Gülen bir yüz hoş bir seda,
Bir de güzel hatıralar kaldı.
Ey insanoğlu nedir derdin,
Beklediğin dost mu kaldı.
Bilmez misin dünya fani,
O da yoruldu, şaştı kaldı.
EMİN FIRAT
***
Değiştirmez gerçeği
Kur’ân da yaş kuru herşey yazılı,
İnanmaman değiştirmez gerçeği.
Uymuyorsan suçlusun, hem de azılı,
İnanmaman değiştirmez gerçeği.
İnsana verilen yük dağı çökertmiş,
Bu imtihan zor hemde çok zor iş,
Kolay değil mahşerdeki bekleyiş,
İnanmaman değiştirmez gerçeği
Namazdır mü’minlerin mi’racı,
Kılmak lezzetlidir, kılmamak acı,
Ara bul, yaratmış Mevlâm ilâcı,
İnanmaman değiştirmez gerçeği
İnsan bu kâinatın en has meyvesi,
Aç kulaklarını, dinle bu sesi
Mağlûp olacak elbet küfür cephesi
İnanmaman değiştirmez gerçeği
İBRAHİM TAZEOĞLU