Gençlik
Bizdeki gençlik birgün bitecek,
Boşa geçen günler elem verecek.
Belkide istikbali zehir edecek,
Aklın kulağına söyle arkadaş.
Kış’ın tohumunda bahar bulunur,
Diken ağacında güller dokunur,
Kaderi tenkit eden başını örse vurur,
Kalbin kulağına söyle arkadaş.
Ya Rab ıslâh eyle benim nefsimi,
İşit mevcudatta her an sesimi,
Kirli ellerimle aciz cismimi,
Rahmetinle kuşat, kuşat Allah’ım.
İhsan Yıldırım
***
Yaşıyor ve ölüyoruz
Yaşıyoruz,
Bir şiiri defalarca yazar gibi.
Satırlar birbirini kovalıyor,
Tekrar eden cümleler var.
Ve tekrar eden kelimeler.
Yazılan her cümle,
Her satırda farklı manalar anlatıyor.
Ve bir satırda anlam kazanıyor herşey.
Sonunda şiir bitiyor,
Anlam da bitiyor,
Şiirle bitiyor ve...
Ölüyoruz.
Yaşıyoruz,
Bir rüyayı izler gibi.
İmgeler birbiri ardına geliyor,
Tekrar eden suretler var,
Ve tekrar eden hayaller.
Her imge,
Her anda farklı mana ifade ediyor.
Ve bir anda anlam kazanıyor her şey.
Sonunda rüya bitiyor,
Anlam da bitiyor,
Rüyadan uyanıyor ve...
Ölüyoruz.
Yaşıyoruz,
Bir nehirde akar gibi.
Şuleler birbiri ardına parlıyor,
Tekrar eden damlalar var,
Ve tekrar eden akıntılar.
Her şule,
Her damlada farklı mana ifade ediyor.
Ve bir damlada anlam kazanıyor her şey.
Sonunda akıntı bitiyor,
Anlam da bitiyor,
Deryaya kavuşuyor ve...
Ölüyoruz.
Yaşıyoruz,
Bir trende gider gibi.
Vagonlar birbirini takip ediyor,
Tekrar eden duraklar var,
Ve tekrar eden manzaralar.
Her vagon,
Her durakta farklı mana ifade ediyor,
Ve bir durakta anlam kazanıyor her şey.
Sonunda manzaralar bitiyor,
Anlam da bitiyor,
Son durağa kavuşuyor ve...
Ölüyoruz.
Yaşıyoruz,
Yokuş aşağı koşar gibi.
Düşüşler birbirini takip ediyor,
Tekrar eden tökezlemeler var,
Ve tekrar eden kalkışlar.
Her düşüş,
Her kalkışta farklı mana ifade ediyor.
Ve bir düşüşte anlam kazanıyor her şey.
Sonunda kalkışlar bitiyor,
Anlam da bitiyor,
Son bir kez kalkıyoruz ve...
Ölüyoruz.
Hayat,
Böyle iki fena arasında gidiyor...
Ve iki zevalin ortasında...
Ve bekaya mazhariyet,
Fenaya ulaşınca anlam kazanıyor.
Zevalde bulunuyor ebediyet.
Ölmek için yaşıyoruz...
Ve ölüyoruz...
Yaşamak için...
Bilal Said
***
Denize veda
Bugün dalgaların çok haşin deniz,
Bir şeye mi kızdın çok şeylere mi?
Sallanıp durursun güzel Akdeniz,
Bir şeye mi kızdın çok şeylere mi?
Kırgınsın bilirim elbet kötüye,
Tutuşturmuş belli küçük bir şeye,
Köpürüp gelirsin bu öfke niye?
Bir şeye mi kızdın çok şeylere mi?
Havada uçuşan balonlara mı?
İnsan suretinde yılanlara mı?
Yoksa gün görmemiş yalanlara mı?
Bir şeye mi kızdın çok şeylere mi?
Durmadan Allah’ı zikir edersin
Günah işleyene buğuz edersin
Yamaçlara vurur bu günkü dersin
Bir şeye mi kızdın çok şeylere mi?
Hâkimler Hâkimi verince karar
Ayrılır biriken kâr ile zarar
Sonuncu tufana hazırlık mı var?
Bir şeye mi kızdın çok şeylere mi?
CEYHUNÎ denizim veda günüdür
Belki de dünyanın son düğünüdür
Sesin hayli coşkun neyin ünüdür
Bir şeye mi kızdın çok şeylere mi?
Mustafa Avcı (Ceyhunî)
***
Üstadım
Mahzun, mahzun duran şu çınara,
Sessiz sessiz akan soğuk pınara,
Şu veciz sözleri atma kenara,
“En gür seda” ancak İslâmın olacak
Dağda, bağda gezip uçan kuşları,
Çıktığın dik bayırlara, yokuşları,
Âlem-i İslâmda akan yaşları,
İman nuruyla dindirdin Üstadım,
Kara, kara bulutlar sarmıştı afakı,
Dağıttın zulmatı haykırarak hakkı,
Çevirdin ters döndürülen çarkı,
İman nuruyla aydınlattın Üstadım,
Âlem bugün nurlarla oldu mesrur,
Kur’ân nuru gönülere verdi sürur,
İnsanları günaha düşmekten korur,
Hakikat nurlarını sundun Üstadım,
Eğilirken başlar sen hep dik durdun
Küfrün belini temelinden kırdın,
Meydanlarda yalnız sen vardın,
Âlem sana medyun büyük Üstadım,
Hasan Yeşilkaya