"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ensar yürekliliği...

23 Ağustos 2015, Pazar
Yıllardır süregelmiş olan savaş ortamı, mağdur olan aileler, kadınlar ve çocuklar ...

Yaşadığımız memleketin mutlaka bir köşesinde sığınmaya çalışan Suriye’li kardeşlerimize şahit olmaktayız. Bir ensar gözüyle sahiplenmemiz gereken muhacir kardeşlerimiz... Zulme uğramış, yurdundan yuvasından edilmiş, vatanını milletini terk eden, imtihana tabi tutulan insanlar... Savaştan kaçıp gelen bu kardeşlerimize, ‘’yurdumuzu istilâ ettiler!’’ gözüyle değilde “Ensar-Muhacir kardeşliği gözüyle bakma zamanı, fedakârlık zamanı” diyerek okuyabilmek meseleleri... 

Türkiye’de 1,3 milyon mülteci bulunuyor. Suriye’de savaş başladığından bu yana 3,2 milyon insan, ülkesini terk etmek zorunda kalmış. Kendimizi o kardeşlerimizin yerine koyacak olursak nasıl bir tavır takınırdık acaba? Savaşın ortasında bırakıp geldikleri memleketleri, köyleri, evleri ve en önemlisi de yanında getirmek istedikleri, ama getiremedikleri sevdikleri... Sevdiklerinin ölü haberlerini almak, evlerinin bombalandığını duymak ... Kendimiz bu gibi imtihanlara maruz kaldığımız zaman nasıl bir halet-i ruhiye içerisinde olurduk acaba? Bulunduğumuz duruma şükrederek, Cenâb-ı Hakk’ın rahmetine sığınarak duâlar mı ederdik? Yoksa hayata, insanlara sırt çevirerek isyana mı başvururduk? Hicret ettiğimiz memlekette kardeşlerimizden fedakârlıklar bekler miydik acaba?  

Bu gibi durumlara maruz kalan kardeşlerimiz olduğu vakit bize de ‘’ensar yürekliliği’’ düşer diyerek kaç mazlûm ailenin elinden tuttuk? Yaşadığımız hayat şartlarından şikâyet ederken, bizim hayatımızın başkasının hayalleri olduğunu durup düşündük mü? Müslümanlığı hakkıyla yaşamaya çalışırken aslında yaşanan meselelerin sadece mazlûm kardeşlerimiz için değil, bizler için de birer imtihan olduğunu düşünerek adım atabildik mi? Karşımızda bizden fedakârlık, sevgi, hoşgörü ve saygı bekleyen kardeşlerimize ensar olma zamanı... Bazen sadece sevilmeye ve şefkate muhtaç olan küçük bir mazlûmun başını okşayarak ya da sevdiğimiz bir kıyafeti ihtiyacı olduğunu düşünerek içtenlikle kardeşlerimizle paylaşarak, bunların hiçbirini de gücümüz yetmiyorsa ellerimizi duâ için açtığımızda, Huzur-u İlâhiye yönelerek duâ ederek bile olsa elimizden geldiği kadar maddî ve manevî yardımlarımızı esirgememe zamanı... İmtihanların çetin olduğu şu zamanda ittifak ederek yaşamaya çalıştığımız Müslümanlığı gözden geçirme zamanı... 

Üstad Hazretlerinin On Dördüncü Söz’de izah ettiği zelzele meselesinde, mazlûmların başına gelen musîbetlerin bir hikmeti olduğunu açıkladığı gibi, şu an ki savaş ortamında da musîbetlere giriftar olan mazlûm kardeşlerimizin yaşadıkları bu musîbetlerin bir hikmetinin bulunmasını düşündürüyor.

“Bir belâ, bir musîbetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus kalmayıp masumları da yakar.” (Enfal Sûresi, 25. Âyet)

Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dâr-ı teklif ve mücahededir. İmtihan ve teklif iktiza ederler ki, hakikatlar perdeli kalıp, tâ müsabaka ve mücahede ile Ebubekirler a’lâ-yı illiyyîne çıksınlar ve Ebucehiller esfel-i safilîne girsinler. Eğer masumlar böyle musîbetlerde sağlam kalsaydılar, Ebucehiller aynen Ebubekirler gibi teslim olup, mücahede ile manevî terakki kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı. (Sözler - 14. Söz)

Zalimler yüzünden mazlûmların da musîbete maruz kalmalarının adalet-i İlâhiyeye zıt olmadığını, mazlûm kardeşlerimizin fâni mallarının beka bulması ve yaşadıkları muvakkat meşakketlerin pek çok hikmetlerinin bulunmasını Üstad Hazretlerinin Sözler eserinde ki Enfal Sûresi 25. Âyet-i Kerimeyi tefsirinde ve kendisine tevcih edilen suale karşı verdiği cevapta idrak etmiş bulunuyoruz.

“İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler ile hicret edenleri barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü’min olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır.” (Enfal Sûresi, 74. Âyet) Bu âyetin ihtiva ettiği derin manayı düşünerek enfüsî tefekkürümüzü derinleştirebilme duâsıyla...

ELİF KÜBRA SERTBAKAN

Okunma Sayısı: 988
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı