"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Garb’dan Şark’a uzanan kardeşlik eli

25 Ocak 2015, Pazar
Müslüman, Müslüman kardeş’inin her daim ve her hususta iyiliğini ister, onun sevincini de acısını da paylaşır. Onun başına bir iş gelse, acısını ve hüznünü kendi içinde hisseder. Ona gıyabında duâ eder.

Kardeş demek; bir anne ve babadan gelen neseb kardeşliği olduğu gibi, Kelime-i Tevhid inancına sahip olan İslâm dininin mensupları Müslümanların (mü’minlerin) kardeşliği anlamına da gelir. Ümmet-i Muhammedî anlayışını pekiştiren ve güçlendiren, millet anlayışını kuvvetlendiren kardeşliktir. Müslümanların birbirlerine kardeş olmaktan başka seçenekleri de yoktur. Çünkü bu Rabbimizin emri’dir. “Mü’minler ancak kardeştirler; (Hucurat, 10)” âyet-i kerime’sinin ifade ettiği gibi; yani Allah yolunda kardeşlik.

Bu bakımdan din kardeşliği İslâm nazarında neseb ve kan kardeşliğinden daha önemli ve sağlam görülerek öne geçirilmiştir.

Büyüklerimiz; mü’min kardeşlerin sıkıntıda iken onları mutlu oldukları zamankinden daha çok ara sor” derler. Ve ne de güzel söylerler. Kardeşler; darda, sıkıntıda ve hasta oldukları zaman onları arayıp sormak lâzım. “Asıl ihtiyaç o zamanki ihtiyaçtır” derler.

Müslüman, Müslüman kardeş’inin her daim ve her hususta iyiliğini ister, onun sevincini de acısını da paylaşır. Onun başına bir iş gelse, acısını ve hüznünü kendi içinde hisseder. Ona gıyabında duâ eder. Kesinlikle ona kin beslemez. Onu kıskanmaz, çekememezlik etmez ve ona yardım eder, onu acısıyla baş başa bırakmaz, onun yanında olur, uzaktaysa arar ve sorar. Tasada, sevinçte, varlıkta, yoklukta, hastalıkta her zaman ve her ortamda bir Müslüman diğer Müslüman kardeşleriyle beraber olmalıdır. Kardeşlik, karşılıklı birbirlerine hayırlı ve faydalı olmayı, birbirine yardım etmeyi, birbirinin sevinç ve kederine ortak olmayı gerektirir.

Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir, onu terk ve ihmal etmez. Bu hadis-i şerifin de ifade ettiği gibi ‘Mü’min; kardeşinin aynasıdır ve mü’min; mü’minin kardeşidir, onun zarar ve ziyâna uğramasını istemez, helâketini önler, arkasında onu çevreleyip korur, hastalandığın da onu sorar, yanında olur ve ihtiyaçlarını görür.” (Ebu Dâvud)

Mü’minler, bir vücut gibidirler. Nasıl vücutta bir âzâ yaralansa, onun ağrısını diğer âzâları da hisseder. Mü’mininler arasındaki kardeşlik de böyledir. Onun için Üstadımızın ifadesiyle kardeşler; biri şarkta, biri garbda, biri mâzide, biri müstakbelde, biri dünyada, biri âhirette olsa da, beraber sayılabilirler ve sohbet edebilirler. Hususan bir tek maksat için birtek vazifede bulunanlar, birbirinin aynı hükmündedirler. (Yirmi Üçüncü Mektub.) 

Ağrı’dan Notlarım olan daha önceki makalemde “Kardeşimiz Ayfer’in mektubun’a” da yer vermiştik. Kardeşimiz Ayfer’in yazar ağabeylerden dershane hakkında kendilerine yardımcı olmaları için talepleri vardı.

Evet kardeşimizin bu yardım taleplerine “garb’tan şarka” cevap geldi. İki hafta önce vefat eden ablamın evlerinde teslim ve tevekkül içinde acımızı paylaşırken çalan telefonum da Ayfer kardeşimizin sesini duyunca arama sebebini bilmediğim için her halde ablam için arıyor olsa demiştim.

Oysa ki kardeşimizin ablamdan haberi yoktu. Duyunca üzüntülerini belirtip başsağlığı dileklerini iletmiş, ardındanda sevinçli bir ses tonuyla Sema Ablacığım benim mektubuma Osman Ağabey’den şifahen cevap geldi diye eklemişti. Ve akabinde Osman Zengin Ağabeyin onları telefonla aradıklarını ve Hülya Yakut Hanımın da bilgisi dahilinde olup onun adına da temsilen aradığını ve yardımcı olacaklarını söylerken Ayfer kardeşimizin bu durumdan memnuniyeti telefondaki ses tonundan belliydi. Benim de bu haberi üzüntülü anımda almış olmam kardeşler adına o üzüntümü bir nebze de olsa sevince dönüştürmüştü. Ayfer kardeşimle beraber bende sevinmiştim.

Evet garb’tan şarka kardeşlik zincirlerinin halkaları aynı maksat için bir tek vazifede, yine birleşmiş kardeşliğin en güzel örneğini şahs-ı mânevî ruhunu taşıyan Osman Ağabey ve Hülya Hanım kardeşimiz hassasiyet gösterip kardeşlik hasletinin güzel bir örneğini bir kez daha sergilemiştiler. Ve aynı maksat ve vazife de birleşmişlerdi.

Kardeşlere yardım konusunda duyarlılık gösteren bu insanları yürekten kutluyor, hizmetlerin de muvaffakiyetler diliyorum. Bizim gibi hakikat ve âhiret kardeşlerin ihtilâf-ı zaman ve mekân sohbetlerine ve ünsiyetlerine bir mâni teşkil etmez. Biri şarkta, biri garbda, biri mâzide, biri müstakbelde, biri dünyada, biri âhirette, olsa da beraber sayılabilirler ve sohbet edebilirler. Hususan bir tek maksat için birtek vazifede bulunanlar, birbirinin aynı hükmündedirler. (Yirmi Üçüncü  Mektub.) Üstadımızın mektubundaki hakikat bir kez daha bariz bir şekil de ortaya çıkmış, yüzlerce km uzaklıktaki kardeşler arasındaki uhuvveti göstermişti.

Mü’min kardeşimizin kederinde ve sevincinde hep yanında olmaya gayret etmeliyiz. Çünkü herkes bu anlayışla ve bu ahlâk üzere davranırsa, bütün insanlar İslâm kardeşliğini yaşamaya başlar. O zaman; refah, huzur, barış ülkemizde olur. En önemlisi de Rabbimizin rızasını kazanmış oluruz.

“Hiçbiriniz kendi nefsi için istediğini mü’min kardeşi için de istemedikçe tam mü’min olamaz (Buharî, Müslim)

Kardeşliğin olmadığı yerde sevgi yeşermez, sevginin olmadığı yerde de birlikten, bütünlükten ve kardeşlikten söz edilemez.

Sema CEYHAN / [email protected]

Okunma Sayısı: 1161
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı