"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İbrahim’ce (as) yaşamak

19 Ekim 2014, Pazar 00:01
İnsan olarak mustarip olduğumuz en büyük hastalıklardan biri de ülfet ve alışkanlıklar olsa gerek. Çünkü ülfet ve alışkanlık öyle bir hastalıktır ki ömür boyu bir türlü kurtulamayız.

Alışkanlık ve ülfet, bazı noktalar yönüyle rahmet olsa da, düşünce ve tefekkür dünyamız adına önümüzde ki en büyük engellerden biridir. Çünkü alışageldiğimiz birçok mesele, üstündeki ülfet perdesinden dolayı, içindeki nice hikmetleri ve nice dersleri bizlerden gizler. Fakat bir olaydan/meseleden kendi nefsimiz adına bir hisse almak istiyorsak eğer, öncelikli olarak olayların üzerindeki ülfet perdesini dikkatli bir nazarla kaldırmamız gerekir.
İbrahim Peygamber’in (as) hayatı da birçok hikmetler barındırmasına rağmen maalesef ülfet dolayısıyla hikmetlerini ıskaladığımız meselelerden biridir. Genel manada İbrahim Peygamber (as) denince nakıs aklımıza sadece oğlu İsmail’le aralarında geçen kurban etme meselesi gelir. Ve bu kıssa üzerinden İbrahim Peygamberin ve oğlu ismail’in Rabbimizin emrine teslimiyet noktasında ki rol-modellikleri anlatılır hep. 
Fakat İbrahim Peygamber’in (as) hayatında örnek alınacak, hayata geçirilebilecek  tek konu oğlu İsmail’i kurban etme meselesi değildir. Çünkü, İbrahim (as) gibi Ulu-l Azm bir peygamberin hayatındaki hemen her safha, yaşadığı her olay ve Kur’ân-ı Hakîmde kendisinin anlatıldığı her âyet özünde nice hikmetler ve dersler barındırır. 
İlk olarak, arayıştır İbrahim. Kâinatı okuma ve kâinattan Rabbini sormanın ve yaratılmışlarda Yaratıcıyı görebilmenin adıdır İbrahim’ce yaşamak. Bu yönüyle de İbrahim (a.s), teslimiyetten önce bir arayış ve tefekkür insanıdır. Ve tefekkür makamından teslimiyet makamına geçmiştir.
 Gece onu karanlığı ile örttüğü zaman (gökte) bir yıldız gördü (ve) haykırdı: “İşte benim Rabbim bu!” Ama yıldız kaybolunca, “Ben batan şeyleri sevmem!” diye söylendi. (Enam/76)
İbrahim’in (as) daha elçilikle görevlendirilmeden önce kâinatı okuyarak Rabbini araması ve bulduğu şeylerin kendisini tatmin etmemesi sonucu dile getirdiği ‘La uhibbu-l afilin.’’ sözü, günümüz insanının, çağdaşlık ve medeniyetin kendi elleriyle yapıp ettikleri ve sonunda yitip gidecek olan sahte tanrılarına/putlarına karşı takınması gereken duruşu ders verir. 
Özellikle günümüzde görünen ve insanı Rabbinden ve Rabbâni hakikatlerden uzaklaştırma adına önüne konulan, yaldızlı ve cafcaflı, fakat arayış içerisindeki modern insanın derdine derman olamayan her sahtelik İbrahim’in (as) yıldızları misali batacak ve asrın İbrahimleri tarafından ‘La uhibbu-l afilin’ sözüne muhatap olacaktır. 
İkinci olarak, terk etmenin adıdır İbrahim’ce yaşamak. Rabbi adına gerektiğinde en sevdiğini tek başına bir çölde koymaktır. Rab adına sevdiğinden feragat etmektir. 
“Ey Rabbimiz! Soyumdan bazılarını ekilebilir toprağı olmayan bir vadiye, Senin kutsal evinin yakınına yerleştirdim ki, ey Rabbimiz, salâtı devamlılık ve duyarlılık içinde yerine getirsinler; öyleyse, insanların kalplerini onlara doğru meylettir; ve onlara verimli, bereketli rızıklar bahşet ki şükretsinler. (İbrahim/37)
Rivayetlere göre Hz. İbrahim hanımı Hacer ile oğlu İsmail’i Mekke’de bırakmış ve Hacer’in sorması üzerine de ‘Evet, bu Rabbimizin emridir.’ cevabını vermiştir. Ve rivayetlere göre zemzem suyu bu terk edişin bir sonucu ortaya çıkmıştır.
İbrahim (as) en sevdiğini, sevdiklerini kendisine veren Rabbi için terk etmiştir. Bu fedakârlığına karşı da Muhammed (asm) gibi bir meyve veren bir soyun babası olmakla nimetlendirilmiştir. 
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: 
Medeniyetin tüketim çılgınlığıyla pohpohladığı, hakikate karşı görüş açısı azalmış insanların önüne koyduğu ve dev aynasında büyüttüğü ve ilahlaştırdığı, fakat sonunda zaman denen hükümdara yenik düşecek olan şımarık nefsine karşı İbrahimce bir edayla ‘La uhibbu-l afilin’ diyerek bu yalancı putları elimizin tersiyle itme ve gerektiğinde bize sevimli gelen bazı durumlara karşı da yine İbrahimvarî bir şekilde ‘Bu, Rabbimin bana bir emridir’ diyerek karşı koyma sorumluluğumuz vardır.

 

Okunma Sayısı: 1443
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı