"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Soğuk şehrin sıcak insanları: Ağrı'dan notlarım

28 Aralık 2014, Pazar
Hostesimizden aldığımız bilgilere göre, 37.000 fit yükseklikte (yaklaşık 11 km) saatte 800 km hızla gidiyorduk. Alim ve Kadir isminin tecellisini fezâ da seyür-ü seyahat halindeki insanlara temâşâ ettirip ibretle baktırıp “Mâşâallâh, Bârekallâh Allâh bu seyrimizi hayırlı ve mübârek ve bereketli etsin” temennilerini ettiriyordu.

Ağrı, Türkiye’nin Doğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan bir ilidir. Adını kısmen sınırları içerisinde bulunan Ağrı Dağı’ndan almıştır. Ağrı, 1514’te yapılan Çaldıran Muharebesi sonrası Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. 1834 yılında bucak, 1869 yılında ilçe olan Ağrı, 1927 yılında il olmuştur. İlin güneyinde Van, kuzeyinde Kars, batısında Bingöl, kuzey doğusunda Iğdır bulunmaktadır.

Osmanlı döneminde Şorbulak olarak anılan ilin adı, Ermeniler zamanında Karakilise olarak değiştirilmiştir. Kâzım Karabekir Paşa zamanında ise Karakilise ismi değiştirilerek Karaköse diye adlandırılmıştır. Nuh Tufanı ile ilgisinden dolayı Tevrat’ta adı geçen Ararat Dağı ve ülkesinin, Ağrı ve çevresinin olduğu sanılması dolayısıyla Ağrı’ya batılılar tarafından Ararat da denilmektedir. 5165 m. yüksekliğiyle Türkiye’nin en büyük dağı olan Ağrı Dağı da il sınırlarındadır.

Yolculuklarımda uçakla başka yerlere de gidip geldiğimde, Rabbimizin Rububiyetinin genişliğini ve saltanatının haşmetini her seferinde değişik şekilde görüyor ve her gördüğümde de başka bir tefekkür penceresi açılarak bu güzellikler karşısında hayretim artıyordu. Merakımı yenememiş hostese  uçağın yerden kaç metre yükseklikte olduğunu sormuş bu bilgileri almıştım. 

Hostesimizden aldığımız bilgilere göre, 37.000 fit yükseklikte (yaklaşık 11 km) saatte 800 km hızla gidiyorduk. Alim ve Kadir isminin tecellisini fezâ da seyür-ü seyahat halindeki  insanlara temâşâ ettirip ibretle baktırıp “Mâşâallâh, Bârekallâh Allâh bu seyrimizi hayırlı ve mübârek ve bereketli etsin” temennilerini ettiriyordu. Ya Rabbim bu görünen muhteşem bir tablo. Fezâyı esir maddesiyle doldurup gök cisimlerini direksiz bir boşlukta tutan Allah’ın sonsuz ilim, irade ve kudret ile yapılan bu harika işlerini insan görünce kendini Ene bahsindeki gibi bir vâhid-i kıyâsi yapıp, Cenâb-ı Hakk’ın büyüklük vasıflarını hatıra getirip insana kendi âcizliğini derk ettirip tefekkür deryalarına daldırıyordu.

Nihayetinde Rabbimizin  izniyle uçağımız hava alanına inmiş, on yıldır gitmediğim memleketim Ağrı’nın topraklarına ayak basmış ve  akrabalarım tarafından güzelliklerle karşılanmıştım. Eve geldiğimizde yıllardır yemediğim ve özlemini duyduğum kendi yöremize has yemeklerle donatılmış sofrayı görünce Rabbimin verdiği uçak nimetinden sonra bu sofradaki nimetlerede şükür etmiştim. Sıla-i rahm’in içindeki hikmetleri daha şimdiden görmeye başlamıştım. Fakat ne üzücüdür ki bu ehemmiyetli vazifeyi bazı sebeplerden dolayı ihmal etmişliğimin üzüntüsü içine girmiş pişmanlıklar yaşıyordum. Her ne olursa olsun bu ehemmiyetli vazifenin önüne hiç birşeyin geçmemesi gerekliliğini bir kez daha hatırlamış vicdan azabı yaşamaya başlamıştım. Tembel nefsimin “yok telefonla konuşuyorsun ve yazışıyorsun gitmesen de olur” aldatmacasını bir kez daha derk etmiştim ve yüzyüze sohbet etmenin yerini hiçbir şeyin tutamayacağını ve telefonla konuşmanın aynı haz da olamayacağını anlamıştım... 

Bir kaç gün sonra ehemmiyetli vazifelerimden olan Risale-i Nur sohbetlerinin yapıldığı dershanenin adresini elimde bulunan telefon numarasından çabucak öğrenmiş ve ders gününü öğrenmenin rahatlığı içinde akrabalarla sohbetime devam etmiştim. Evet güzelim memleketimin insanı candan bir o kadar da vefalı ve bu vefalı oluşları o şehire atanan memur kesimine de gösterdikleri ilgiden de belli oluyordu. Esnaf kesimi o şehre gelen ünüversiteli gençlerle de ilgilenip yardımcı oluyorlarmış. Bunları birebir hemşehrilerimin ağızlardan duyuyor, seviniyordum. Nihayetinde Risale-i Nur sohbetinin günü gelmiş ve derse akrabalarımla beraber gitmiştim. İlk defa gördüğüm Nur kardeşlerimiz tarafından çok güzel karşılanmıştık. Sanki yıllardır o kardeşleri tanıyorduk. İşte Risale-i Nur’un verdiği kardeşliğin, samimiyetin güzelliklerini bir kez daha orada yaşamış ve mutlu olmuştum. Dershanede okunan Risale-i Nur sohbetinden sonra orada bulunan Nurcu kardeşlerimizle hemen kaynaşmış dershaneyle alâkalı muhabbete başlamıştık. 

Ben, kardeşlere gazete dağıtımındaki yeni sisteme geçiş hazırlıklarının yapıldığı müjdesini verirken, duygulanmış ve çok sevinmişlerdi. Ağrı’da bulunduğum son hafta ünüversiteli kızlarımızla Ene bahsini mütalâalı okumuş, onlardan ayrılacağımı söylerken hepimiz hüzünlenmiştik.  Rabbimin izniyle bir dahaki sefere buluşmak üzere ayrılırken, ayrılmanın hüznü içime oturmuştu. Ayfer kardeşimiz dershane de hizmet eden Alihan Ağabeyin onlara yardımcı olduğunu dile getirmiş buradan  birkez daha Alihan Bey’e teşekkürlerini iletmek istemişlerdi.  

Ağrı Dershanesinden Yazar Ağabeylere Kardeşimiz Ayfer’in Mektubu

Saygıdeğer Yazar Ağabeyler. 

Öncelikle Allah’ın selâmı üzerinize olsun.

Bu mektup dershane ve neşriyat hakkındaki talebimdir. 

Sizlerden istirhamın, yılda bir kezde olsa sizleri aramızda görmek istiyoruz.

Buraya Ali Ferşadoğlu Ağabey ve Hasan Şen Ağabeyden başka gelen kimse olmadı. Özelliklede okuma programları için bayan yazarları da aramızda görmek istiyoruz.

Daha önce başka bayan yazar ablamızı çağırdığımızda dâvetimize müsbet cevap alamayınca üzüldük. Bu konuda burada hizmet zayıf. Kendi kabuğumuzda kalıplaşmış bir şekilde hizmette ilerlemeye çalışıyoruz. 

Daha önce gazete dağıtımından memnunduk evlerimize kadar ulaşıyordu ne yazıkki şu an gazete dağıtımı sekteye uğramış neşriyatımızdan haberimiz yok denecek kadar az.

Biz de yapılan hizmetlere dahil olmak ve alınan kararlardan haberdar olmak istiyoruz. Buranın da hizmet açısından canlanmaya ihtiyacı var. Hizmet edebilmemiz için yapılan hizmetlerden haberimizin ve bağımızın olması gerekmez mi? 

Sizleri de aramızda görmek ve istifade etmek istiyoruz. Ağrı’daki unutulmuş Yeni Asya Cemaati olarak değil de sizlerin de bizleri hatırlayan kardeşleri olmak istiyoruz.

Sizlerden ricamız dâvetlerimize icabet etmeniz. Ve özellikle de bayan yazarlardan biz bayanların okuma programlarına katılmalarını arzu ediyoruz. Ve batıda yapılan hizmet faliyetlerinin doğudaki dershanelerede yapılmasını istiyoruz.

Buraya gelmek isteyen her kesimden insanların rahatlıkla gelebileceğini iç ve dış  mihrakların doğuyu kötülemelerinin ne kadar haksızlık oluğunu gelip görmelerini istiyoruz. Buradaki güzellikleri, dostluğu, kardeşliği görün de, Doğu hakkındaki hezeyanların ne kadar gerçek dışı oluğunu anlayın diyoruz. Sonra da herkese bunları anlatın ki, müteddeyin insanlar olan doğu halkının, ne kadar hoşgörülü, vefalı ve cana yakın olduğunu herkese anlatın. Sath-ı arzda Risale-i Nurların itihad-ı İslâmı yaydığını ve bin yıldan beri Kürtlerle, Türklerin kardeş olduğunu ve onları bölmeye çalışan mihrakların yıkıcı gayretlerine rağmen, Risale-i Nur dershanelerinin ne güzel çiçekler açtığını o mihraklara gösterin.

Mektubuma son verirken, yazar Ağabeylere ve Ablalara saygılarımı ve hürmetlerimi arz eder hizmette muvaffakiyetler dilerim. Kardeşiniz Ayfer.

Biz sadece kendimizi düşünemeyiz

Öyle sözler vardır ki insanlar üzerine vurgu yapınca, hele bir de yaraları varsa insanların ruhlarını karartır kalplerinde yaralar açarlar. Öyle sözler vardır ki üzerlerine vurgu yapılınca insanların ruhlarını aydınlatır kalplerindeki yaraları tedavi eder insanlarda yaşama sevinci ve hizmet arzusu uyandırır.

Bu sözlerden bir taneside değerli yazarlarımızdan Sebahattin Bey kardeşimizin sözüydü. Hizmet açısından öyle güzel bir konuya vurgu yapmıştı ki.

Kendisini ve eşi Yasemin Hanım kardeşimizi Ağrı’ya sohbetlere katılması için dâvet etmiş ve dâvetimize iştirak edeceklerini söylemişlerdi. Sağolsunlar gelmek için ellerinden geleni yapmışlardı, fakat son anda uçak seferlerinin Ağrı’ya olmamasından dolayı sıkıntılar yaşanmış ve buna rağmen Urfa’dan İstanbul’a geçmeyi ve oradan da Ağrı’ya gelmeyi istemişlerdi. Ama çeşitli sebeplerle o da mümkün olmadı. İnşallah başka bir zamanda bu ziyaretlerini gerçekleştirmelerini diliyor ve bekliyoruz. 

Tevafuklu bir rüya: Bu yazıyı gece yarısı yazarken uykunun verdiği ağırlıkla  uyuya kalmış ve rüyamda dershanemizde elimde su testisiyle cemaatteki kardeşlere su dağıtırken görmüş, fakat suyu herkime verdiysem bu su hizmetin suyudur demiştim. Allah hayretsin rüyanın yorumu da hizmetin suyunun bile israf edilmeyeceğini ihtar ediyordu diye düşünüyorum.

Cezaevlerine kitap yardımı ile alâkalı güzel bir anı Yalova’dan Cezaevlerine yardım konusunda Rabbimin izni dairesinde elimden geldiğince hizmet etmeye çalışıyordum. Yalova benim olsaydı da hizmete bağışlasaydım diye çoğu kez içimden geçirirdim. Rabbim niyetimin halis olduğunu biliyordu. Bu arzumun bana bu kadar sirayet etmesinin demek ki farklı bir sebebi varmış. Bu yardımlardan yeğenime söz ederken hayatta olmayan rahmatli Babamdan söz açılmış yeğenim ‘’teyze sen biliyor musun dedemin vefatından sonra taziyeye kimler geliyordu’’  diye sormuştu? Kimlerin olduğunu sorduğumda ise  Ağrı Ceza evinden tahliye olan mahkumların geldiğini söylemişti. Babamla alâkalı bu anıyı ilk kez öğrendiğimde hayretim daha da artmıştı. Rahmetli Babam Ramazan Ayı geldiğinde akşam ve sahur yemeklerininin masrafını Ramazan ayı boyunca karşılar güzel yemekler yesinler diye yıllarca Cezaevlerine yardım edermiş ve bu yardımlardan annem de dahil hiç kimsenin haberi olmazmış. Cezaevindekilere de bu yardımları yapan şahsın kim olduğunu Müdür bey söylemiş. Ve bu konuyu ev halkına eve gelen mahkûmlar anlatır taziyede bulunur ve evde Babamın hayırı için yapılan ikramlardan yer ve giderlermiş. Bende bu anıyı duyduktan sonra öyle bir Babanın kızı olduğumdan dolayı rahmetli babamla iftihar ve anladımki bu Ceza evi yardımlarına karşı olan hassasiyetim bana sevgili Babamdan miras kalmış. 

Yazımı burada noktalarken Ağrı’da bulunan hizmete gönül vermiş Alihan Ağabey ve oğlu Adem kardeşim, kızlarımız Ayfer, Canan ve diğer Bay ve Bayan Ağabey ve kardeşlere hizmetlerinden ve gösterdikleri ilgiden dolayı teşekkürlerimi sunar hizmette muvaffakiyetler dilerim. 

Sema CEYHAN

Okunma Sayısı: 11646
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı