Hemen hemen hepimiz, bilinçli veya bilinçsiz olarak ahir zamanda yaşadığımızı, kıyametin yaklaştığını kabul ediyor, ama nasıl bir yolda yürüdüğümüzü nereye gittiğimizi, hedefimizin ne olduğunu anlamadan yaşayıp ölüyoruz.
Doğmak hayatın başlangıcı. Ölmek ise bu fani hayatın sonu. İşte bu iki nokta arasında çeşitli yollarda biz insanlar gece gündüz yürüyüp gidiyoruz. Bu yollardan hangisinin doğru, hangisinin kısa, hangisinin tehlikesiz olduğunu en iyi rehberin ne olduğunu Yeni Asya’nın 18.09.2017 tarihinde başlayan 4 gün süren seminerinde öz bilgiler doğrultusunda öğrenerek nurlandık. Dünya hayatından ahiret hayatına olan yolculuğumuzun nasıl yapılacağına dair bilgilerin ipuçlarını gazetecilik seminerinin yanında bizlere doğru bir şekilde aktardılar.
İstanbul’a ve Yeni Asya binasına gelişim, seminere katılanlarla tanışmam; bunların hepsi de benim hayatım da bir ilkti. Bundan dolayı her şeyi dikkatlice tetkik edip inceleme fırsatı buldum. İlk önce binadan başlayarak anlatmaya çalışacağım: Yeni Asya binası mütevazı ve onurlu duruşuyla içerisinde define saklayan bir sandukça gibi duruyordu. İçerisinde ise huzur veren, insanı mutlu eden bir atmosfer vardı.
Seminer konularını işlemek için gelen ağabeyler ise mütevazı ve güler yüzlü olmakla beraber giyimleri de gayet sadeydi. Ayrıca bu insanların hayatlarını helâl kazanç dairesinde yürüttüklerini de bizzat müşahede ettim. Peygamber Efendimizin (asm) ‘’Sağ elin verdiğini sol el görmemelidir’’ hadis-i şerifindeki manayı burada gördüm. Bu güzel programı düzenleyenler bütün kısıtlı imkânlara rağmen seminerlere katılanlara sahip çıkarak hizmetlerini en güzel şekilde yaparak bizlere hediyeler vermeyi dahi ihmal etmeyerek bizlerin bu seminerden memnun, mutlu ve bilgili bir şekilde ayrılmamızı sağladılar.
Umarım bütün okuyucular da bu gazeteye ve çalışanlarına en iyi şekilde maddî ve manevî olarak sahip çıkarlar. Yapılan bütün bu çalışmalar için teşekkürlerimi sunar, gazetemizin başarılarının devamını dilerim.
Melek Dokumacı