"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Görme körlüğü

Emin Fırat
29 Nisan 2018, Pazar
Gözün görme özelliğini kaybetmesinden mütevellit meydana gelen görme kaybına körlük denir.

Bakmak görmek demek değildir. Bakarsınız, fakat göremeyebilirsiniz. Bakıp da görememek gibi bir durum söz konusudur. “Görme körlüğü” diyebileceğimiz bu tür körlük, günümüzde özellikle gençler arasında oldukça yaygındır.

Hem görme, hem de körlük olur mu demeyin, olur. İlk defa duyduğunuz bu körlük için, günümüz teknoloji çağı hastalığı da diyebiliriz. Tıp literatürün de henüz yerini almamakla birlikte, hızla yayıldığı için en kısa sürede literatüre girecektir.

Hz Ali “kalp kör olduktan sonra gözün görmesinde fayda yoktur” diyerek, görmenin sadece gözle değil, aynı zamanda gönülle de alâkalı olduğunu ifade eder. Kalp gözü kapalı olan bir insanın gözle görmesinin bir mana ifade etmeyeceğini söyleyerek, bir insanın tam manası ile görebilmesi için kalp gözüyle da bakması gerektiğini dile getirmektedir.

Eskiden çevremizde olup bitenleri görür, biri seslendiğinde kulak verir bakardık. En küçük sesleri dahi duyar, kayıtsız kalmazdık. Ancak zamanla bakmaz, bakıp da göremez hale geldik.

Oysa teknolojinin bizi esareti altına almadığı ya da elektriğin bütün evlerde olmadığı günlerde, akşam annelerimizin anlattığı masalları dinleyerek uyur, büyüklerimizin anlattığı hikâyelerle geçirirdik zamanımızı. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte hayatımıza pek çok şey girdi. Günlük yaşantımız değişti. Radyodan sonra siyah beyaz ekranlı ve tek kanallı televizyonlar icat edildi.

Başlangıçta her evde bulunmayan bu cihazlar, zamanla bütün evlerin vazgeçilmez eşyası oldu. Öyle ki tozlanmasın diye üstünü örttük, dantellerle süsledik. Pek kıymet verdik. Sonra renkli televizyonlar icat edildi. Birden fazla kanal izleme imkânımız oldu. Zamanla televizyon bir ihtiyaç haline geldi. Başkalarının evinde televizyon seyretmek zordu. Ona sahip olabilmek için, yemeden içmeden kıstık ve yıllarca taksitlerini ödemek zorunda kaldık.

Başlangıçta çok sevmemize rağmen, daha sonraları hep şikâyetçi olduk. Ancak hiçbir zaman vazgeçmedik. Bağımlılık yaparak tutkumuz haline geldi. Sonuçları bizi rahatsız etmeye başladığında, seyredilmesini ve evlere sokulmasını haram olarak görmeye başladık. Lâkin televizyon seyretmenin önüne geçemedik hiçbir zaman. Dini programlar diziler, sohbetler, dini müziklerle vs… derken daha da çok bağımlılık yaptı. Şikâyetci olan mütedeyyin aileler bile, seyretmeye başladı. Çok dert yandık, bir türlü vazgeçemedik ondan.

Teknoloji durmak bilmedi. Daha sonra hayatımıza, televizyondan daha etkili olan internet, bilgisayar cep telefonu, oyun makinaları gibi yeni teknolojiler girdi. Etrafımızı çepeçevre sararak yaşantımızda etkili olmaya başladı. Konuşarak değil mesajla iletişim kurmaya başladık. Her şeyi telefon ve internetle halletme yoluna gittik. Sanal dünya denilen yeni bir dünyada yaşamaya başladık. Televizyon en masumu oldu ve onu arar hale geldik.

Artık daha hür daha rahat ve aile içinde daha bağımsız hale geldik. Kimse bize karışamaz oldu. Ulaşamadığımız her şeye, internet sayesinde sınırsız ve kontrolsüz bir şekilde ulaşmaya başladık. Tele- vizyona günah kutusu derken, daha kötüleriyle içli dışlı olmaya başladık. Üstelik kontrol edilmesi çok daha zor ve nasıl baş edeceğimizi bilemediğimiz bir durumla, çaresiz bir şekilde baş başa kaldık.

Çoluk çocuk herkesin elinde bir telefon.Telefonlarda internet, mesajlar twetler paylaşımlar vs…Hayat belirtileri var lakin başlar öne eğik, kulaklar kapalı, gözler görmez halde, algılama sıfır, hissiyat yok. Sadece nefes alıp veriliyor. Ne kadar seslenirseniz seslenin duyan yok, bakan yok, gören yok.

Dijital dünyanın içinde, sanal alemde yapayalnız yaşayan, radyo televizyonla başlayan ve bilgisayar internet cep telefonu ile devam eden teknoloji çağı hastalığına tutulmuş, duymayan, kalp gözü kapalı, görüp bakmayan ve bakıp da göremeyen “bakar kör” bir nesil.

Üstad’ın “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.” Sözü görmenin ne mana ifade ettiğini en veciz bir şekilde anlatır bize. Ancak günümüzde, güzel görmekten ve güzel düşünmekten uzak, aile içi iletişimi kopuk, teknolojinin esiri olmuş, alıcıları ve algıları devre dışı kalmış, teknoloji çağında robotik hayat süren, sevgi ve muhabbetten uzak, his ve duyguları yok olmuş, adeta raf ömrü katkı maddeleri ile uzatılmış sanal bir gençlik ile karşı karşıyayız. 

Sun’î gündemlerle toplum meşgul edilirken, çok daha önemli olan ve geleceğimizin teminatı gençlik, hem dünyaya hem de ahirete bakan yönüyle ihmal ediliyor. Tehlikenin farkında mıyız? bilemiyorum.

Okunma Sayısı: 2710
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı