Cehennem; Allah yerine, tabiat, madde, sebepler vb. yaratılmış şeyleri ilâh kabul eden; Allah’a kul olacaklarına, arzularına ve heveslerine, başka insanlara ve mahlûkata kul olanların işledikleri cürüm ve suçtan dolayı İlâhî adaletle ceza görecekleri yer demektir.
Cehennemin varlığını bütün geçmiş peygamberler ve onların yolundan giden bütün âlimler ve evliyalar kesin bir bilgi olarak bildirmişlerdir.
Hakeza Allah’ın adaleti Cehennemi gerektirir. Ezenlerle ezilenler, haklılarla haksızlar, zâlimlerle mazlûmlar, iyilerle kötüler, inananlarla inanmayanlar, Allah’a kul olanlarla, kula kul olanlar eşit olamaz. Allah’ın adaleti iyilere mükâfat, kötülere mücazatı gerektirir. İnkârcılar hayatı manâsız bulmakla, ölümü de kendilerini ve bütün sevdiklerini yok eden idam-ı ebedî saymakla daha hayatta iken Cehennemin azabını yaşıyorlar. İçki, kumar, zevk, eğlence, sefahet onları bu azaptan kurtaramıyor.
Çağımız insanının huzursuzluğu ve mutsuzluğu, inançsızlıktan kaynaklanıyor. Onların bu halleri, inançsızlığın cezasının Cehennem olacağını gösteriyor. Ancak her zaman ve her yerde olduğu gibi Cehennem de bile Cenâb-ı Hakk’ın bir nevi rahmeti tecelli ediyor. Çünkü Cehennem her ne kadar şiddetli azapları intaç etse de ebedidir ve insan fıtraten ebede müştaktır.