"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Duygu Eğitimi - 2

Emine ÖZDEMİR
12 Nisan 2018, Perşembe
Psikolojik dayanıklılık için

Olumlu düşünmek: Kişinin olumsuz bir olay veya durum karşısında olumlu düşünmesi oldukça zordur. 

Hele yoğun bir duygu durumu yaşıyorsa. Öncelikle yaşanılan yoğun duygu yükünün azaltılması gerekir. Çünkü yoğun bir duygu durumu yaşarken; mantıklı düşünmek, sorgulamak, çözüm üretmek neredeyse imkânsızdır. Duyguların yoğunluğunun azalmasının ardından yaşanan olumsuz durumun ortaya çıkardığı kazanımların fark edilmesi için çaba gösterilmesi gerekir. 

Yaşanan her olumsuz deneyim; kişinin daha önce göremediği, fark edemediği detayları görmesini ve bundan sonraki süreçte nasıl davranmasının daha sağlıklı olacağını düşünmesini sağlar. Ayrıca yaşanan olumsuz deneyimler, olumlu deneyimlerin fark edilmesini ve onların değerinin bilinmesini kolaylaştırır.

Kendini ve dış dünyayı kabul et-mek: Kişinin dış dünyada yaşanan olayları kabul etmesi, çözüm adına adım atmasına yardımcı olur. Hayatta istenmeyen, öngörülemeyen, planlanmayan ve kontrol dışında gelişen pekçok şey ortaya çıkabilir. 

Böyle durumlarda kişinin; herşeyin kontrolü altında olmadığını düşünmesi, sorunlarla başa çıkabilmek adına güçlü ve yetersiz yönlerini fark etmesi, kontrolü dışındaki sorunlarla ilgili bir şey yapamayacağını bilmesi, dış dün- yada olup biteni kabul etmesi ve bu gerçekliğe göre hareket ederek kontrolü dışındaki şeylere değil, kontrolü dahilinde yapacaklarına odaklanması sorunun aşılmasını kolaylaştırır.

Çözüme odaklanmak: Kişinin kendisine sorması gereken soru; ‘Neden’ sorusundan çok, ‘Nasıl’ sorusu olmalıdır. ‘Neden’ sorusu, sorunun kaynağını görmeye yardımcı olur, ama sadece bu soruya odaklanmak, kişinin çözümü bulmasına katkı sağlamaz. 

Kişi, sorunun sebeplerine o- daklandığında sadece sorunu; sorunu nasıl çözeceğine odaklandığında ise çözüme nasıl ulaşacağını görür. Çünkü beynimiz, odaklandığı konuda fikirler üreten bir organdır. Soruna odaklandığımızda çözümü göremeyiz. Çözümü düşündüğümüzde, beynimiz çözümle ilgili fikirler üretir. Böylece sorun daha kısa sürede çözülmüş olur. 

İletişime ve sosyal desteğe açık olmak: İnsan sosyal bir varlıktır ve başka insanlarla iletişim kurmaya, paylaşımda bulunmaya ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçların giderilmesi kişinin yaşadığı sorunların etkisinin azalmasına ve psikolojik dayanıklılığın artmasına yardımcı olur. 

Sosyal destek, kişinin güven duyduğu ilişkiler aracılığı ile gerçekleşebilir. Bu desteği sağlayabilecek kişiler çoğu zaman kişinin önemsediği, değer verdiği kişilerdir. Bunlar bazen kişi ile duygusal bağı olan; anne, baba, eş, arkadaş, kardeş, öğretmen, akraba, komşu iken, bazen sadece profesyonel destek alma amacını sağlayacak uzman kişilerdir. 

Oya Sorias, sosyal desteğin farklı şekillerde gerçekleştiğini, bunlar arasında en fazla maddî, duygusal ve bilişsel desteğin olduğunu ifade eder. 

Maddî destek; günlük sorumlulukların gerçekleştirilebilmesi için başkaları tarafından sağlanan eylem ya da araçlardır (başkasına ödünç para veya eşya verme, iş imkânı sağlama gibi). 

Duygusal destek; kişinin, sevgi, şefkat, saygı, empati ve bir gruba ait olma gibi temel sosyal ihtiyaçlarını gidermeye yöneliktir. Kişinin; kendini seven, değer veren ve gerektiğinde yardım etmekten kaçınmayan insanların var olduğunu bilmesi psikolojik dayanıklılığının yüksek düzeyde olmasına yardımcı olur.

Bilişsel destek ise, şahısa kişisel ve çevresel sorunlarla ilgili olarak bilgi verme ve rehberlik etme gibi davranışları kapsar.

Sosyal desteğe ek olarak; benzer zorlukları ya da sorunları yaşayan kişilerin, destekleyici bir eği- tim çevresinde sosyal etkileşim yaşaması, çeşitli aktivitelere katılması, bu kişilerle ortak çalışmalar yapılması, paylaşımlarda bulunulması da psikolojik dayanıklılığın artmasına yardımcı olur.  Beslenmeye ve uykuya özen göstermek: Beslenme ve uyku her ne kadar biyolojik etkenler olarak görülse de psikolojik dayanıklılık üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Yetersiz beslenme, vücudumuzdaki bazı besin değerlerinin düşmesine yol açar. Düşen besin değerleri de hem vücudumuzu güçten düşürür, hem de duygularımızın yaşanmasını sağlayan hormonlarımızı doğrudan etkileyerek duygu durumunu olumsuz etkiler. 

Beslenme kadar uyku düzeni de kişinin psikolojisini etkiler. Gece uykusu esnasında salgılanan melatonin hormonu kişinin bağışıklık sistemini güçlendirir, hücreleri yeniler ve yaşlanmayı geciktirici özellik taşır. 23.00- 05.00 saatleri arasında salgılanan melatonin, saat 02.00 ile 04.00 arasında en yüksek değerlerine ulaşır.  Yeterli beslenme ve uyku; kişinin kendini dinç hissetmesine, bağışıklık sisteminin güçlenmesine ve psikolojik olarak dayanıklılığının artmasına yardımcı olur.

Psikolojik dayanıklılığı arttırmak için yukarıdaki faktörlerin dikkate alınması ve günlük hayatta uygulanması bazen kişiyi zorlayan ve  çaba göstermesini gerektiren bir süreçtir. 

Ancak bu çabayı göstermeden istenen sonuca ulaşabilmek de mümkün değildir. Gösterilen bütün çabaya rağmen kişi zorlanma yaşadığında ve istenen sonuca ulaşamadığında bir uzman desteği almaktan da çekinmemelidir.

Okunma Sayısı: 2996
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı