"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasi zorbalığı bitiren düzene derler

01 Haziran 2018, Cuma 02:40
1. Demokrasi siyaseti seyislik haline getirir. Seyis denen yöneticiler devlet denilen atın sahibi olan halkı değil de atı yani devlet kurumlarını yönettiklerinin farkına varırlar. Yöneticiler, atın sahibine kafa tutmaya ya da onu yönetmeye kalkışamazlar.

2. Demokrasi, yöneticiyi, halk tarafından kendisine güvenilen, yetki verilen ve denetlenen “uzman” haline getirir. Böylece artık yöneticinin mahareti salihliğinden daha önemli hale gelmiş olur.

3. Demokrasinin, din ve vicdan hürriyetinin diğer bir teminat aracı olan laiklikle problemi yoktur. Problem demokrasisiz cumhuriyetin halka laiklik adına din ya da dinsizlik dayatmasından kaynaklanmaktadır.

Bu sebeple demokrasi toplumsal dinî motiflere yani şeaire dosttur. Bid’aya, “halka rağmen halk için devrimci”liğe ise düşmandır.

4. Demokrasi halk ile devlet arasındaki ve yöneten amir ile yönetilen memur arasındaki iletişim kanallarını açık tutar. Böylece yöneticiyi açıktan eleştirebilecekken böyle yapmayanların yöneticilerin arkasından konuşmalarını da hoş görmez ve bir manada “gıybeti günah haline getirir”.

Demokrasi devlet karşısında herkesi eşit yaparak devlet karşısında herkesin elini eşit derecede kuvvetlendirir. Böylece zayıf kişiler için söz konusu olan, kendisini ve fikriyatını gizleme ihtiyacını bitirir, samimiyete katkı yapar.

Demokrasi ayrıca insan haklarını teminat altına aldığı için de insanların ve grupların takiyye yapma ihtiyacını bitirir, samimî ve şeffaf bir toplumsal yapı kurar, ihlâsa katkı yapar.

5. İktidar her ülkede vardır. Demokrasi muhalefetli rejimdir. Muhalefet ise Gençlik Rehberi dâvâsındaki müdafaasında Bediüzzaman’ın da dediği üzere (Tarihçe-i Hayat, s. 564) “meşrû ve samimî bir muvazene-i adalet unsurudur”. Hatta belki de muhalefet daha samimidir. Zira iktidarın böbürlenme riski vardır. Oysa demokratik muhalefet gurur ihtiva etmediğinden daha samimî ve daha risksizdir.

6. Demokrasi toplumun kategorize olmasına izin verir, ama zıtlaştırmaz. Fıtrata, hakka ve hukuka uygun farklılıklara tahammül eder ve etmeyi öğretir. Tahammülü ve hoşgörüyü geliştirerek toplum katmanları arasındaki ilişkilerde iki cepheli olarak ve “düşmanımın düşmanı dostumdur” kuralına göre tavır alma ihtiyacını ortadan kaldırır.

7. Demokrasi, koruyuculardan korunmamızı sağlar.

İlk çağlardan bu yana devlet yönetiminin en çetrefil sorusu malûmdur: Bizi düşmanlardan ordumuz koruyacak. Peki, bizi askerlerimizden kim koruyacak? İşte demokrasi askerî sivil siyasetin emrinde ve kışlasında tutar. Askerin askerî konularda politika üretmesine engel olmaz, ama bu politikalardan dilediğini tercih hakkını sivil iradeye verir.

8. Demokrasi, siyasette ve sosyal hayattaki diğer toplumsal yapılarda “karizmatik” liderler bulma ihtiyacını ortadan kaldırır. İşlerin ve organizasyonların kişiselleşmesi riskini azaltıp kurumsallaşmayı geliştirir. Kurumların, “zaman şahıs zamanı değil, cemaat zamanıdır” tesbiti doğrultusunda çağa ayak uydurmasını sağlar.

Zira Bediüzzaman’ın da tesbit ettiği üzere (Mektubat, s. 425) “şu zaman cemaat zamanıdır, şahıs zamanı değil. Şahıs ne kadar dâhi ve hatta yüz dâhi derecesinde olsa, bir cemaatin mümessili olmazsa, bir cemaatin şahs-ı manevîsini temsil etmezse, muhalif bir cemaatin şahs-ı manevîsine karşı mağlûptur.”

9. Demokrasinin sürekliliği partilerin fikriyatını netleştirir, sabitleştirir ve partileri ilkeli hale getirir. Böylece siyaseti de istikrarlı hale getirmiş olur. Zira “sürekli demokrasi” partilerin aldıkları misafir oyların oranını azaltır. Seçmenin bilinçli biçimde ve ana tercihlerine göre birbirinden ayrışmasını sağlar ve partilerin kurumsallaşmasına katkı yapar.

10. Demokrasi, halkı, “cebren yönetilen” olmaktan çıkarır, “seçmen” yani “seçen insan-hakikî irade sahibi insan” yapar. Bir manada, tabanı tavan yapar.

Demokrasi devleti hizmetkâr yapar, halkı da devlete “arz eden” değil, devletten “rica eden” yapar.

Demos Kratos’un riskleri…

1. Demokrasinin en sık dile getirilen riski, fazla hürriyetin devletin dağılmasına sebep olması ihtimalidir. Bilhassa milliyetçi ve devletçi kesimler bu riski sık sık dile getirirler. Böyle bir riskin varlığı “bir faraziye olarak” doğrudur. Ancak bu riski bertaraf edecek olan da yine, toplumun sağduyulu çoğunluğunun demokratik olgunluk içinde azınlığa verdiği ayrılma hakkının, bizzat azınlık tarafından kullanılmaması üzerine ortaya çıkan gönüllü beraberlik yapısıdır.

Zira kişiyi canlı tutan onun samimiyeti olduğu gibi, toplumsal yapıları ve devletleri ve hatta devletler arası ittifakları ayakta tutan ana unsur da gönüllülük manasındaki samimiyettir. Özellikle bu sebeple demokrasinin olmazsa olmazı, basın ve fikir hürriyeti ve çoktan seçmeli yolla gerçek bir seçme hakkının bulunmasıdır. Zira fikirlerden, konuşmaktan ve siyasi rekabetten zarar gelmez.

2. Demokrasinin ikinci riski kendi kendisini yok etmesi riskidir. Ancak bu risk gerçekte yoktur. Yani bu varsayım bir totolojidir.

Demokrasiyi korumak için demokrasiyi askıya almak ya da ona müdahale etmek ne kadar garipse, demokrasiyi kendisinden yani halkın sağduyusundan korumak da o ölçüde gariptir.

3. Diğer bir konu da şudur: Ya halk demok-ratik özgürlüklerin de etkisiyle dinden elini gevşetirse? O zaman demokrasi dine zarar vermez mi? Ya da demokrasi dine aykırı hale gelmez mi?

Bu soru aslında devletin dinî nasihat ve dinî yaşayışı muhafaza hususundaki rolü ile ilgilidir.

Bediüzzaman Münâzarât’ta (s. 46-47) devlet eliyle nasihatin Kur’ân’ın ve mukaddes kitapların nasihatlerinden daha tesirli olmayacağını anlatırken “o sadâ-yı semavî ve ruhanîyi kalbin kulağıyla işitmeyen veya dinlemeyen; acaba o sadâya nispeten sivrisinek gibi bir emîrin demdemelerini ve karasinekler gibi bir hükûmetin adamlarının vızvızlarını işitecek midir?” diye sormakta ve devamında meşrûtiyete yani demokrasiye geçişle birlikte ortaya çıkan hürriyet rejiminin bazı olumsuz sonuçlarından endişe edenlerin bu endişelerinin yersizliğine işaret ederek “Elhasıl: İnkılâb-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adamın dinde hissesi, beytü’l-ankebut gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur; taklittir, onu telâşa düşürttürür.” cümleleriyle dini muhafazanın “devletin” ya da “öncelikle devletin” değil, bizzat o dinin mensuplarının görevi olduğunu bildirir.

Bediüzzaman yine özellikle bu endişe sebebiyle, bu konuları ele alırken ısrarla “meşrûtiyet-i meşrûa” kavramını kullanmaktadır. Bu isim tamlamasındaki “meşrûa” (şer’i olan) eki, meşrûtiyetin meşrûiyyetinin (meşrûluğunun) şeriatla bağlı ve ilişkili olduğunu ifade eder: “Hakîkaten, bence Müslüman neslinden gelen bir adamın akıl ve fikrî İslâmiyet’ten tecerrüd etse (uzaklaşsa) bile, fıtratı ve vicdanı hiçbir vakit İslâmiyet’ten vazgeçemez; en ebleh (aptal), en sefih (alçak) bile, sedd-i rasîn-i istinadımız olan İslâmiyet’e bütün mevcudiyetiyle taraftardır, lasiyyema (hele hele) siyasetten haberdar olanlar” demektedir.

Buna göre, bir İslâm memleketinde, demokrasinin rengi, toplumun tabiatı gereği, dine uygun olacaktır.

Özetle, demokrasi İslâm’a uygundur. İslâm da demokrasinin içini doldurabilecek durumdadır. Yeter ki Müslümanlar hürriyet ve demokrasinin hakkını versin ve böylece İslâmiyet’teki samimiyet ve saadeti göstersin. Zira demokrasinin manası ve meşrutiyetin müsemması olan “halk hâkimiyeti”, devlet iktidarının kaynağı olduğu gibi meşrûtiyetin meşrûiyetinin de kaynağı ve teminatıdır.

Hasıl-ı kelâm

Demokrasi iyidir, iyi bir toplumsal yapı kurmak için fırsatlar verir. Ama bir şartla; şayet toplumun çoğunluğu erdemli insanlardan oluşuyor ise. Aksine, toplumun çoğunluğu hamiyetsiz, faziletsiz ve bencil insanlardan oluşuyor ise demokrasi bir fazilet rejimi değil, olsa olsa reyin rüşvet olarak verildiği bir rüşvet rejimi olarak sürer ya da çabucak yeniden istibdada döner.

O halde mesele, sistemin demokratikleşmesinden önce sistemi oluşturan fertlerin demokrasinin erdemleri konusunda eğitilmesi ve diğergamlık ve hamiyetin faydaları konusunda irşat edilmesidir.

Zira bencil ve cebini düşünen bir millet ekseriyeti ile demokrasi olmaz. Olsa da, önce hürriyeti değil önce ekmeği; yani başörtüsünü değil, borsayı koruyan ve dolayısıyla kendi bindiği dalı kesen çarpık bir demokrasi olur. Bediüzzaman’ın “ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” demesinin bir sebebi de bu önceliktir.

Meselâ, bir ülkede, Anayasa Mahkemesi, kendisinin yetkilerini belirleyen ve yetkisinin sınırlarını çizen Anayasayı dahi açıkça ihlâl etse ve meclisin yaptığı anayasa değişikliklerini esasından denetleme yetkisine sahip olduğunu iddia edip son sözü söyleme yetkisini milletten kendisine alsa; yani kendisine devlet güçleri içerisinde en tepede yer bulmaya çalışsa, millet ve onun vekillerinin meclisi de buna “şimdi zamanı değil” diyerek tepki vermekten kaçınsa, demek ki o millet demokrasiyi henüz tam olarak hak etmemiş.

Yine bir başka örnek, halkın çoğunluğu hangi partiye oy verdiğini gizliyorsa, demokrasinin gerektirdiği medeni cesaret yok demektir ve aslında parti tercihinin arka planında, bunu gizlemeyi gerektirecek bir problem var demektir.

Yine bir başka örnek de şudur: Halk temsil reyi değil de tepki oyu veriyorsa, yani “beni kim daha iyi temsil eder” veya “devleti hangi parti daha iyi yönetir” diyerek değil de “oh olsun” duygusuyla ya da “inadına” oy veriyorsa problem vardır. Zira bu sistemde demokrasinin en temel kuralı olan “halkın etkilenen değil, etkileyen olması kuralı” ihlâl ediliyor demektir.

O halde; “Millet irşad ve tenvir edilmelidir” (Tarihçe-i Hayat, s. 135). Ama bu irşat, sadece vaiz ve müftülerden oluşan irşat ekibi kurup millete vaaz ve nasihat ederek değil, milletin reşit olduğu yani kendi kaderine kendisinin sahip çıkabileceği ve vesayet altına alınmasının gerekmediği hususları millete hakkıyla hissettirilerek olursa bir mana ifade eder.

Okunma Sayısı: 3375
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı