"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur eserlerini işleme hakkı ve sınırları

05 Nisan 2013, Cuma
4. RİSALELERİN NEŞRİ KONUSUNDA HUKUKÎ VE FİİLÎ DURUMUN DEĞERLENDİRİLMESİ

1. Bundan sonraki süreçte, mevcut yayıncıların herhangi birinin yayın hakkı inhisarının kendisinde bulunduğu gerekçesiyle diğer herhangi bir yayıncıyı yayından mahkeme vasıtasıyla men etme hakkının bulunmadığını düşünüyoruz.
Bunun iki sebebi vardır: Birincisi böyle bir talepte bulunmaya kalkacak olan yayıncı, kendi yayın hakkının inhisarî hak olduğunu ispat edebilecek hukukî delil veya belgeden mahrumdur. Dolayısıyla dâvâsının hukukî dayanağını bulmakta zorlanacaktır.
2. İkincisi de dâvâcı yayıncı kendi inhisarî hakkını ispat edecek olsa dahi bu dâvâda kendisine karşı dâvâ açılacak olan yayıncının çok kuvvetli bir savunması ile karşılaşacaktır:
Buna kötü niyet def’i ya da “sessiz kalmak suretiyle hak kaybı” denmektedir. Uzun süre sessiz kaldıktan sonra dâvâ açan, dâvâsında esasen haklı da olsa bazı hallerde dâvâsı reddedilebilir. Bu red gerekçesine “dâvâ hakkının kötüye kullanılması sebebiyle dâvânın reddi” de denmektedir. Şöyle ki:
3. İnhisarî nitelik taşıyan fikri haklarda bu tür bir hakkı ihlâl eden davranış devam ettikçe zamanaşımı söz konusu olmaz. Diğer deyişle herhangi bir kitabın yayın hakkına sahip olan bir yayıncı bu hakka tecavüz eden ve kitabı yetkisiz olarak yayınlayan diğer bir yayıncıya karşı, izinsiz yayınlama faaliyeti sürdüğü sürece “men dâvâsı” açabilir. Dâvâlının zamanaşımı savunması yapması mümkün değildir. Zira eylem sürmektedir.
Ancak dâvâ açacak olan yayıncı dâvâ edeceği yayıncının yayın faaliyetini biliyor olmasına rağmen uzun süre sessiz kalmış ise ve bu sessiz kalma hali zımnen bir izin ya da icazet mânâsına da geliyorsa, men dâvâsı açma hakkını artık kaybetmiş sayılacaktır.
Zira hukukun genel prensiplerinden biri olan ve Medenî Kanunun 2. maddesinde de zikredilen “haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken iyiniyetli davranma yükümlülüğü”, hakların kötüye kullanılmasını da yasaklamakta ve dolayısıyla “çelişkili davranış yasağı” getirmektedir.
Bir hak sahibi, hakkının ihlâline uzun süre sessiz kalır ve muhatabında ve üçüncü kişilerde bu sessizlik sebebiyle hukuken kabul edilebilir bir güven duygusu oluşturursa, dâvâ hakkını artık kaybetmiş sayılmalıdır. Zira bu güvenden sonra dâvâ hakkını kullanması, çelişkili bir davranış oluşturur. Kendi uyandırdığı güvene aykırı davranmak kötüniyetli ve hukuken korunmaması gereken bir eylemdir.
4. O halde sonuç olarak mevcut yayıncılar arasında bir dâvâ artık mesmu olamaz.
5. Mevcut yayıncılar arasında dâvâ görülemeyecek olması yeni müteşebbislere Risaleleri basılı metin olarak yayınlamak hususunda kendiliğinden yetki verir mi?
Risale yayıncısı kişi ve kuruluşlar, bu güne kadar, sessiz kalmak suretiyle birbirlerini akredite etmiş ve yetkilendirmiş olmaktadırlar. Yoksa Risale yayını, “dileyen herkesin” yapabileceği bir yayın faaliyeti haline gelmiş değildir. Bu sebeple yeni bir yayıncı ancak zımnî icazet biçiminde bir akreditasyonla bunu yapabilir.
Dolayısıyla, yeni birinin ortaya çıkıp Risale yayıncılığı yapması halinde, teorik olarak, devlet eliyle ve yargı kararıyla men edilmesi mümkündür.
Ancak bunun için, önce dâvâ hakkının kime ait olduğu yolunda çıkabilecek bir tartışmanın hukuken veya fiilen bitmesi lâzımdır. Bunun için ise mevcut yayıncıların kendi aralarında anlaşması ve haklarını korumak üzere bir tür adi şirket kurarak müştereken dâvâ açmaları gerekir.
Ya da daha iyi bir yol, mevcut yayıncıların tamamının ya da bir kısmının, bir tür meslek birliği çatısı altında birleşip örgütlenerek yayın işini bir disiplin ve düzen altına almalarını sağlamak olabilir.
6. Risale yayınlayan bazı gerçek ve tüzel kişilerin işletme adından ya da işletmeci adından yola çıkarak markalaşması ve bilhassa Risale adlarını marka olarak tescil ettirmeleri yaygın bir uygulamadır.
Ancak yukarıda ayrıntılı olarak anlatılmış bulunan hukukî ve fiilî sebeplerden dolayı, bu marka tescilleri, tescil belgesi sahiplerine Risale yayıncılığı konusunda inhisar hakkı vermez.
Bununla birlikte kuruluş amaçları arasında Risaleleri yayınlamak da bulunan bir “vakıf enstitü” durumunda olan ve Risalelerin derlenmesi ve işlenmesi niteliğindeki makalelerden oluşan “Köprü dergisi”ni uzun yıllardan bu yana düzenli olarak yayınlayan “Risale-i Nur Enstitüsü” kendi adını “yayıncılık” alanında marka olarak tescil ettirmek istemiş ve bazı engellere rağmen bir mahkeme kararı istihsal ederek bunu başarmıştır.
Bu durum gerek faaliyet alanı ve süreci ve gerekse ismi ve amacı sebebiyle bu enstitüyü Risale yayıncılığı hususunda bir tür “eksper kurum” haline getirebilir.

5. RİSALELERİ İŞLEME HAKKI VE SINIRLARI
Bu başlıkta Risalelerden üretilmiş olan ve risalelerin yayıncılarınca ya da başka yayınevlerince yayınlanan / yayınlanacak olan işlenme eserlerin hukukî statüsü değerlendirilecektir.
a) İşlenme eser
1. FSEK. 1’e göre “işlenme eser”, “diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve işleyenin hususiyetini taşıyan fikir ve san’at mahsullerini” ifade eder.
Aynı şekilde 6. maddede de “Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan ve aşağıda başlıcaları yazılı fikir ve san’at mahsulleri işlenmektedir” denilmiş ve işlenme türleri sayılmıştır. Konumuzu ilgilendiren işlenme türleri şu şekildedir:
“1. Tercümeler;
“3. Musıkî, güzel san’atlar, ilim ve edebiyat eserlerinin film haline sokulması veya filme alınmaya ve radyo ve televizyon ile yayıma müsait bir şekle sokulması;
“6. Bir eser sahibinin bütün veya aynı cinsten olan eserlerinin külliyat haline konulması;
“7. Belli bir maksada göre ve hususî bir plan dahilinde seçme ve toplama eserler tertibi;
“8. Henüz yayımlanmamış olan bir eserin ilmî araştırma ve çalışma neticesinde yayımlanmaya elverişli hale getirilmesi (İlmî bir araştırma ve çalışma mahsulü olmayan alelade transkripsiyonlarla faksimileler bundan müstesnadır)
“9. Başkasına ait bir eserin izah veya şerhi yahut kısaltılması.”
Yukarıda da ifade etmiş olduğumuz üzere eser sahibinin malî haklarından biri işleme hakkıdır.
2. FSEK 21’e göre “Bir eserden, onu işlemek suretiyle faydalanma hakkı münhasıran eser sahibine aittir.”
Diğer deyişle eser sahibi eserini bizzat işleme hakkına sahip olduğu gibi bu hak devredilebilen haklardan olduğundan, işlenmesi için başkalarına izin verme hakkına da sahiptir.
3. Öte yandan başkasının eserini işleyen kişi de kendi eseri üzerinde bir fikrî hakka sahiptir. Nitekim FSEK. 8/2 şu şekildedir: “Bir işlenmenin ve derlemenin sahibi, asıl eser sahibinin hakları mahfuz kalmak şartıyla onu işleyendir.”
Ancak 20/4. madde gereğince “Bir işlenmenin sahibi, kendisine bu sıfatla tanınan malî hakları, işleme hususunun serbest olduğu haller dışında, asıl eser sahibinin müsaade ettiği nispette kullanabilir.”
Öte yandan FSEK’in “Eğitim ve öğretim için seçme ve toplama eserler” başlıklı 34. maddesine göre “Yayımlanmış musıkî, ilim ve edebiyat eserlerinden ve alenileşmiş güzel san’at eserlerinden, maksadın haklı göstereceği bir nispet dahilinde iktibaslar yapılmak suretiyle, hal ve vaziyetinden eğitim ve öğretim gayesine tahsis edildiği anlaşılan seçme ve toplama eserler vücuda getirilmesi serbesttir”.
Yine bu maddeye göre “Yayımlanmış musıkî, ilim ve edebiyat eserlerinden ve alenileşmiş güzel san’at eserlerinden, iktibaslar yapılmak suretiyle eğitim ve öğretim gayesi dışında seçme ve toplama eserler vücuda getirilmesi ancak eser sahibinin izniyle mümkündür. Bütün bu hallerde eser ve eser sahibinin adı mutat şekilde zikredilmek icap eder.”
b) İşlenme ile ortaya çıkan hak ihlâli ve engellenmesi
1. İşleme eser türleri ile ilgili yukarıdaki bilgilerden de anlaşılacağı üzere işlenmeler 6/9. maddedeki şerhleri, izahları ve kısaltmaları da kapsar.
Risalelerin çeşitli türlerde işlenmesi söz konusu olmaktadır.
Bunlardan şerh ve izah türünden eserler için bu güne kadar genellikle bir ihtilâf ya da münakaşa çıkmamıştır. Zira bu tür işlenmelerde işleyen kişi kendi adıyla ortaya çıkmakta, anlaşılmasını sağlamaya yardımcı olmak düşüncesiyle, kendi fikrini eserine yansıtmaktadır. Asla müdahale ya da aslı bozma söz konusu değildir.
Risalelerin “tanzim” türünden işlemelerinde, kitap sonuna ya da sayfa altına lügat, âyet-hadis meali ya da indeks ve ansiklopedik bilgi konulması gibi anlamayı kolaylaştırıcı ancak asıl metne dokunmayan uygulamalar yapılmakta ve ciddî bir münakaşa  yaşanmamaktadır.
Yine “tanzim” türünden bazı işlemelerde de Risalelerde bulunan çeşitli kısımlar ya da cümle veya paragraflar belli bir konu ya da kavram sistematiği içinde bir araya getirilmektedir. Bunda da amaç istifadeyi kolaylaştırmaktır ve aslı bozmak şeklinde bir sonuç doğurmadığı için bu konuda da münakaşa yaşanmamaktadır.
Aynı şekilde tercüme şeklindeki işlemeler de Risalelerin neşri ihtiyacının bir sonucudur ve bu işlemeler mânâyı aktarma hususunda “yetersizlik” tartışması dışında bir tartışmaya konu edilmemektedir.


HAFTAYA DEVAM EDECEK

PROF. DR. AHMET BATTAL
Turgut Özal Ünv. Hukuk Fakültesi
Ticaret Hukuku Öğr. Üyesi

 

Okunma Sayısı: 8633
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı