Hz. Ömer hilâfeti zamanında halkın içinde gezer, halkın eksiklerini, problemlerini tesbit ederdi.
Yine böyle bir gün kenar mahalleleri gezerken, çadırların birinin içinde bir kadın gördü. Kadının etrafında çocuklar ağlaşıyorlardı. Kadının önünde içinde su dolu bir tencere vardı.
Ömer (ra) ailenin yanına yaklaştı ve kadına çocukların niçin ağladığını sordu.
Kadın: “Açlıktan…” diye cevap verdi.
Hz. Ömer (ra) kadının tencereyi çocukları avutmak için karıştırdığını fark edince kendini tutamayıp ağladı. Kadın her gün çocuklarını uyutana kadar bu şekilde avutuyordu.
Ömer (ra) onları daha fazla izleyemedi. Derhal oradan ayrıldı ve zekât mallarının bulunduğu ambara gitti. Bir çuval un ve çeşitli yiyecekler aldı, sırtına yükledi. O sırada yardımcısı Eslem de (ra) yanındaydı. Yardım etmek istedi.
Fakat Ömer (ra): “Ey Eslem! Ben yükleneceğim. Çünkü o çocukların hesabı ahirette benden sorulacak.” dedi.
Ömer (ra) kadının çadırına geldiğinde çocuklar açlıktan uyumuşlardı. Ömer (ra) ocağı yaktı, çocuklar için yemeği bizzat kendisi pişirdi. Çocuklar da yemeğin kokusundan uyanmışlardı. Ömer (ra) yemeği alarak çocukların yanına gitti ve elleriyle onlara yedirdi. Çocuklar doyduklarında edeplice kenara çekildiler ve Ömer’in (ra) karşısına oturdular. Ömer (ra) onlarla muhabbet etti ve çocuklar oynaşıp gülünceye kadar yanlarından ayrılmadı.
Sonradan kalktı ve çadırdan ayrıldı.
Eslem’e (ra) dönerek:
“Ey Eslem! Yemekten sonra hâlâ onlarla niçin oturdum biliyor musun? Onları ilk gördüğümde ağlıyorlardı. Güldüklerini görmeden ayrılmak içime sinmedi. Onlar gülmeye başladıklarında içim rahatladı.” dedi.