"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hürriyet şuuru ve keyfiyetli seçim

Erdoğan ÇELEBİ
25 Mayıs 2015, Pazartesi
Hürriyet odur ki, insan, ne kendine, ne de gayrına zarar vermemek kayıt ve şartıyla meşrû hareketlerinde şahane serbest olsun.

Bu serbestlik hem fiilen, hem hissen, hem yasalar karşısında olmalıdır ki, keyfiyetli ve kaliteli olsun. Yoksa kâmil mânâda bir hürriyetten söz etmek mümkün değildir. 

Gerçi şahsın bu hürriyeti nefsine, diğer zihayatlara ve çevreye karşıdır. Yoksa insan Allah’a (cc) karşı hür değil, daima kuldur. Bu tanımda gafletle bakıldığı zaman zahiren bir çelişki var gibi görülür. Ancak dünyada tam özgür olmanın ve sonsuz hayatta özgür kalmanın yolu Halîk’a karşı köle olmaktan geçiyor. Yani, Kadir-i Küllî Şey’e kul olmak hiçbir şeye köle olmamaktır.

Hürriyet kaygısı, ekmek kaygısından, şöhret kaygısından, mevki makam kaygısından, istikbal endişesinden ve gücün şehvetinden önce gelmelidir. Aksi takdirde kâmil mânâsıyla hürriyetin değeri anlaşılamamış demektir. 

Hürriyet o kadar kutsal bir keyfiyettir ki, Allah’ın rızası dışında hiçbir şeye alet ve araç yapılamaz. Öyle ki, hürriyetin insanlık sıfatlarını kazanmanın aracı ve gereği olması da Allah’ın rızasının dışında değildir. İnsanlık sıfatlarını kazanmak, Allah’ın kulları üzerindeki “murad-ı İlâhîsidir.” O nedenle insan olmak İslâm olmaktır; İslâmiyet ise, insaniyettir. Neticesi  ise, Peygamberimizin (asm) Sünnet-i Seniyyesi ve Kur’ân mu’cizesi vasıtasıyla Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanmaktır. 

Hürriyet ne kapitalizmin, ne komünizmin, ne siyasetin, ne de dünyevî başka bir maksadın aracı olamaz. Olsa olsa diğer materyaller hürriyete feda edilebilir. Hürriyeti bu şekilde anlayıp ve mücerred anlatmadıkça değerini kavramak mümkün değildir. Hürriyet insanlığın onurudur, yoksa anarşizmin gururu değil.

Zamanımızda hürriyetin 2 şekilde yanlış anlaşılması ve uygulaması söz konusudur:

Birincisi, hürriyetin nefsin süflî arzuları ve sefaheti için bir vasıta olarak kullanılması anlayışı, ki bu aynı zamanda anarşizme kadar giden kanunsuzluğu ve kuralsızlığı netice veriyor. Bu anlayışın yanlışlığı nisbî olarak anlaşılsa da beşerî sistemler henüz bu sorunu çözememiştir.

İkincisi, ekonomik ve dünyevî kaygıların hürriyetin önüne geçmesi. Yani, ekmeğin hürriyetten önce geldiği anlayışının sürekli pratize edilmesidir ki, bu anlayışın yanlışlığı defaatle görülse de henüz kanıksanmış değildir.

Yaklaşık olarak 2 hafta sonra ülkemizde yaşanacak olan bir seçim söz konusu. Burada insanların hangi kaygı ve saiklerle oy kullanacakları önemli. Ancak üzülerek müşahede ediyoruz ki, vatandaşlarımız ağırlıklı olarak halen dünyevî kaygılarla ve ekonomik istikrar endişesiyle sandık başına gidiyor. Kalbini değil, daha ziyade cebini düşünüyor. Hürriyetinden değil, maddiyatından endişe ediyor.

Halbuki hürriyetperver ve demokratik bir sisteme kavuşma endişesiyle iradesini sandıkta ortaya koysa, başka bir Türkiye’ye doğru yelken açmak mümkün olacak.

Gelin, “hak, hukuk, adalet, hukuk önünde eşitlik ve demokratik sivil bir anayasaya kavuşmak özlemi ve ümidiyle irademizi ortaya koyalım. Hukukun siyasallaşmasına, adaletin suiistimaline karşı demokratik tavır koyalım. Gelin istibdada değil, hürriyete koşalım.

Okunma Sayısı: 1706
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı