Merhaba gönüllerin şahı, merhaba gül kokulu ve hoş sadalı, mana ikliminin derin yüzü, duaların nazif sözlüğü...
Merhaba ayların, rızıkların, rahmet ile süslendiği libas hoş geldin oruç... Sayfalar dolusu safalar getirdin ve bizleri Rabbin en güzel günlerine kavuşturdun bir daha. Nasıl anlatayım ki sana bu heyecanımı?
Sen insanlığısın sığınasın. Sen merhametin bolluğu hoşgörünün ve iyiliğin sofrasısın. Yüreğinde bol, bereketinde. Hem göğün yüzü şenlenir hem de yerin yüzü, seninle... Ve şimdi sen beni tutmalısın, sen susturmalısın beni. Sen alıkoymalısın bütün kötü işlerden, şerlerden, günahlardan... Ne olursun tut beni ve tuttur beni çılgın denizlerin dalgaları ya da esen deli rügrazlarda savrulmama izin verme.. Ben ne gibi yanlış yapacak olsam, ne şerler ileyecek olsam, tut beni... Say ki deliyim, say ki hırçınım ya da asi bir at gibi dolanıyorum dağlarda... Sen, sadece tut beni, benim seni tuttuğum gibi...
Ruhunun insicamını gönlümün yalnızlığına dokundur ve en derinlerine sür beni o müstesna seherlerin ile Rabbin huzuruna kavuştur sessiz çığlıklarımı. Ve ne olursun tut beni...Gecelerimin sesi, kalbimin nefesi ol, bir kırlangıç gibi sahur vakitlerinde ağlayışlarımın huzuru ve hicranı ol.
Sen Ey Ramazan şehrinin gülü..! Beni bütün günahlardan koru, azad eyle o diyardan, rahmetin kucağına sür beni. Ve sen ey Rabbin rızası olan mübarek ay... Göğün yüzünde parıldayan bir nur ol hüzünlü nağmeler ile yaşlanmış dualarımın duvağına... Ve kaldır nikabımı yüzümden, sadece tut beni...