"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Balkanların giriş kapısı: Kosova

Erol OKUTUCU
16 Mayıs 2016, Pazartesi
Kosova, Osmanlı’nın Balkanlara girişini sağlayan önemli bir noktada bulunuyor. Balkanlarda ilk fethedilen YER OLAN Kosova tam 524 yıl Osmanlı egemenliği altında barış içinde yaşamış.

Kosova sınır kapısında görevliler bana, ev sahibiymişim gibi davrandılar.

Kolayca geçtiğim sınırdan fazla uzak olmayan Prizren’e kadar aracımı sürdüm.

Şehre girdim ve; “Eyvah, yanlışlıkla Bursa’ya geldik galiba” diye bir şaka yollu bir yorum yaptım.

Hakikaten Avrupa’nın ortasında bir şehir bu kadar mı Bursa’ya benzer?

Ayrıca belirtmeliyim ki, bütün Balkanlarda hangi dükkâna veya otele gitsem hiç yabancılık çekmedim.

İnsanlar, onlardan biriymişim ve Türkiye’den gelen kıymetli bir konukmuşum gibi davrandılar. Prizren Oteli’nde de aynısı oldu.

Kahvaltıdan sonra fazla büyük olmayan bu şehri dolaşmaya başladım.

O kadar çok cami var ki, sonuçta saymaktan vazgeçmek zorunda kaldım.

Ecdadın fethettiği zamanlarda diktiği çınar ağaçlarının etrafı kamyon kasası kadar yeri kaplıyordu.

Fatih Sultan Mehmed’in fethettiği Prizren şehrinde en güzel tarihî anıt, hiç kuşkusuz namazgâhtı. Fatih’in Cuma namazını kılmak için acelece yaptırmış olduğu bu anıtı ve meydanını, Ankara Büyükşehir Belediyesi restore ettirmiş.

Gerçi burada ve birçok Balkan ülkesinin şehrinde Osmanlı’ya ait eserleri ya firmalarımız, ya belediyelerimiz ya da zengin insanlarımız yaptırıyor, onarıyor.

Bu da oralara sahip olduğumuzu gösteren en iyi durumdur. Buradan Başşehir Priştine’ye doğru yol aldım.

Giderken Murat Hüdâvendigâr’ın Türbesi’ni ziyaret ettim.

Yeniçeri ocağını da kuran padişah olan 1. Murad’ın savaştığı Mohaç Ovası’nı da görmüş oldum.

Gönüllü bir aile tarafından beklenen türbe ve yanındaki müze, son derece bakımlı ve yemyeşil bir bahçe içindeydi.

Duâları ettikten sonra buradan onu katleden Miloş’un (Milos Obilic) anıtına gittim.

Sırp olduğu belli olan görevliye;  “Miloş anıtı burası mı?” diye sorunca bana ters ters baktı ve “Milos Obilic” diye cevap verdi. Miloş denmesi zorlarına gidiyor demekki.

Sırpların çekilmesinden ve ziyaretçilerinin azlığından olsa gerek, anıt viran olmuş, her tarafı yabanî otlara karışmıştı.

Başşehir Prizren’de de birçok Osmanlı eseri vardı. Şehir daha kalabalık ve biraz daha moderndi.

Kosovalılar şanlı insanlardan oluşuyor.

Çünkü hiç kimseden yardım almadan, Sırplara karşı cihad etmişler ve en nihayetinde de başarmışlar.

Şimdilerde ise Birleşmiş Milletler gücü altında idare ediliyor ki, bu durum dünyada tek örnektir. Bu yüzden de ulusal askeri yok.

Bunun yerine NATO kuvvetleri (50.000 kişilik çokuluslu bir ordu) faaliyet gösteriyor.

Çoğunluğu Arnavut olan Kosovalılar çok rahat Türkçe konuşuyorlar.

2 milyon nüfuslu ülkede önemli sayıda Türk de var (bütün Kosova’da 100 bin civarında).

Genel olarak tarım alanı bol görünüyorsa da, bunları işleyecek bilgi ve alt yapı yetersizliğinden dolayı hak ettikleri yere gelememişler.

Televizyonlarında her daim Türkiye kanalları izleniyor.

Kosova, Osmanlının Balkanlara girişini sağlayan önemli bir noktada bulunuyor.

Balkanlarda ilk fethedilen Kosova, tam 524 yıl Osmanlı egemenliği altında barış içinde yaşamış.

Belki de bu aidiyetten dolayıdır ki, İstanbul başta olmak üzere, Türkiye’nin her yerinden her gün otobüsler, uçaklar bu ülkeye sefer bağlıyorlar.

Ziyaretçi Türkler olağanüstü sayıda.

Sırp zulmünün verdiği sonuç olarak, insanları oldukça fakir kalmışlar.

Sırpların halen daha tanımadığı Kosova’da para birimi euro olarak tedavülde.

Yazları çok sıcak ve kışları ise çok soğuk olan bu coğrafyanın manzarası çok hoş görünüyordu.

Bütün Balkanlarda olduğu gibi bu ülkede de derin bir Müslümanlık ve Osmanlılık gördüm.

Dile kolay, 500 yıla yakın bir beraberliğimiz söz konusuydu.

Camisiyle, köprüsüyle, insanıyla her karış toprağa ve havaya işlemiş bu izler, topyekûn uğraşılsa bile en az bir 500 yılda ancak silinebilir ki, bu da mümkün görünmüyor.

Osmanlılık, yemeklerinden adab-ı muaşeret kurallarına kadar bütün etnik ve farklı din sahiplerine sirayet etmiş.

Bu yüzden de Balkanlar, (Osmanlı çekildikten sonra) halen daha Avrupa’nın en fakirleri ve barışa en çok ihtiyaç duyan insanların diyarı olmuş.

Sonuç; bu topraklar yetim bir halde bekleşiyor.

Okunma Sayısı: 3351
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı