"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ölümdü sayfa sayfa karşılaştıklarımız

Ersin ACAR
11 Eylül 2016, Pazar
Zamanın behrinde bir grup gönüldaşla beraber elimizdeki nurun hakikatlerinden istifade ve istifaza niyetiyle bir mübarek mekânda beraberdik.

Risale-i Nurun bağrında sakladığı nazlı hakikatleri çok iyi bilenlerle beraber, henüz tanışmış olanlar ve o solukla programa iştirak edenlerin de aramıza katılması bizleri memnun ve mesrur etmişti. 

Okuyorduk; anlamaya, anlatmaya ve kâmetimiz miktarınca -günahtan bir nebze soyutlanmış mübarek mekânda- yaşamaya çalışıyorduk. 

Okudukça değişenler nazarlarımıza çarparken, katarakt gibi yağan hakikatlerden sırılsıklam ıslanmayı en büyük maharet  sayıyorduk. Meraklı olan merakını gidermek, yeni tanışan anlamadığı yerleri anlamak için soruyor, gavvas olanlar da derinlerden çıkardığı kıymetli parçaları bizlere takdim ediyordu.

Mükremin, genç ve Nur’un hakikatleri ile yeni tanışmış olarak aramızda olanlardandı. Günler ağır ağır ve dolu dolu akarken bir sohbet neticesinde hepimizi şaşırtan bir çıkış yaptı, genç ve yeni tanışmış kardeşimiz. 

“Ağabey! Kaç gündür hep ölümden bahsediyoruz.”  

Hakikaten geriye doğru yaptığımız muhasebede ölümün bu denli çok bahsi bizi de hayli şaşırtmıştı. Ölüm, Nur’un sayfalarının alâmet-i farikası gibiydi adeta.

Ölümdü; çekirdeğin neşv  ü nema bulması için toprak altında çürümesi. Ölümdü; ihtiyarların artık yeter deyip, merakla beklediği. Ölümdü; hayatın sahibinin hakikî sahip olduğu. Ölümdü; şühedanın bir türlü farkına varamadığı. Ölümdü; kaderin takdiri, kudretin tasarrufu. Ölüm, ölüm, ölümdü işte sayfa sayfa karşılaştıklarımız.

Bu denli zikrin, bu denli muhatabiyetin neticesinde ölümü düşünmek vardı, tabiî olarak. İhlâs Risalesi’nde, ihlâsı kıran tul-î emel, yani dünyada ebedî yaşayacağım yanılgısı olduğu gibi, riyayı kıran, ihlâsa sevk eden de rabıta-i mevt yani ölümü düşünmek olduğunu tefekkür ediyoruz. Buradan hareketle, ölümü düşünmek ne kadar ziyadeleşirse ihlâsın derecesi de o nispette kıymet alacaktı. Bediüzzaman’ın ölümü düşünmeyi bahsi geçen Risalede tafsilatlı bir şekilde anlatmasının sebebini şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Kezalik nurun sayfaları ölüm tefekkürünü heybesine doldurmuş, muhatap olacak, ders alacak, ihlâs olacak adamlar aramakta. 

Müsbeti nazara veren bir vasıtanın hademeleri olarak muhatap olduğumuz ölüm hakikatinin de Nur’un sayfaları arasında nimet ve güzellik cihetlerini ziyadesi ile müşahede ediyoruz. 

Temelde vücud mertebelerindeki sevkiyatın bir basamağı olan ölüm, iman hakikatlerini anlamanın, dolayısıyla saadet diyarına ulaşmanın bir vasıtası olduğunu anlıyoruz. Kişinin heybesinde ne varsa size onu sunacaktır elbette. Ekmek gibi, hava gibi, su gibi ihtiyaç duyduğumuz iman hakikatlerininde ölümle adeta ziynetlendirilmesi bizlerin ihlâsı, samimiyeti, sebatı, metaneti ve sair kıymetleri dost ve akaribimize ikram etmemize sevk ediyor. Mükremin ismine yakışır şekilde bize bu güzel tefekkürü ikram etmişti. Biz de bahsi geçenleri heybemize doldurarak ikram etmeyi arzu ettik.

Okunma Sayısı: 2051
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı