"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Reçete belli, tabib belli, netice?

Ersin ACAR
07 Eylül 2016, Çarşamba
Maddî ve manevî buhranların yaşandığı dehşetli bir zaman dilimindeyiz.

Kimilerine göre sahabeleri bile endişelendiren ve “ecirna ecirna” dedirten zaman henüz gelmedi! Lâkin numuneler ve işaretler “kimilerini” haksız çıkaracak mahiyette. Dünyasını ahiretine tercih edenler de manevî çalkantıların bu asırdaki  en büyük temsilcileridirler. “Mariz bir asır” sıfatı ne kadar da yakışıyor; sureten ziynetli, hakikatte tevahhuş edilecek bu zamana.

İkinci olarak; 

Her devre manevî bir reçete dolayısıyla tabibler gerekiyordu. Yaratıcı da bu ihtiyaca binaen peygamberleri ve evliya zatları vesile yaparak; küllî iradesini taalluk ettirmiş. Şahısların yanında devletler, milletler ve topluluklar da yeri geldiği zaman ve mekânda bu vazifeyi deruhte etmekten çekinmediler, medeniyetler inşa ettiler. Muhafaza ettiler mânevî, mukaddes emanetleri. Yeri geldi çöktüler, ama yerlerine yeni bayraktarlar geldi. Bu zaman zarfında belki de Ezelî Kelâmın en uzun bayraktarlığını ve muhafazasını yapan bir millet göze çarpıyor. Medeniyet inşa etmek hususunda üç kıt’aya ayak basan bir millet. Yanlış anlaşılmasın, milliyetçilik yaptığım falan yok. Müsbet milliyet kaidesine dayanarak ifadelendiriyorum bu övgüleri. Şimdilerde bu millet büyük bir hastalıkla karşı karşıya. Zamanın hastalık yayan kokuşmuş bakterileri bu necip millete fazlasıyla tesir etmiş durumda.

Üçüncü olarak;

Vücudun fizyolojik faaliyetlerini yerine getirmesi ve mükemmel çalışması için organlarının sağlıklı ve yerinde olması elzemdir. Organlardan müteşekkil bir insan vücudunun sıhhatli düşünebilmesi ve lâyıkıyla hissedebilmesi ve istikametli olabilmesi için, kalp ve akıl gibi hayatî organlarına iyi bakması gerekiyor. Bahsi geçen organlar hastalansa vücudun diğer uzuvları da hastalanmaya başlayacak. Diğer taraftan, beden-ruh ilişkisini düşündüğümüzde ruhun beden için ne kadar kıymetli olduğunu tartışamayız elbette. Beden ruh imtizacı millet ve şahıs bazında da detaylandırılabilir. Şahısa lâzım olan ruh, millete de lâzımdır haddizatında. Bununla birikte, her bedenin ihtiyacı olan ruhun, İslâmiyetle pirüpak edilmesi gerekmektedir. İslâm’ın doğru yaşanması için de onun hükümlerine havi olan Ezelî Kelâm’a ittiba edilmesi şarttır. Ama tebaiyetin bunca yol arasında nasıl seçileceği, insanın kafasını kurcalıyor. Netice itibari ile Ezelî Kelâm’a ittiba ediyorum diye dalâlete sapanlar güruhu ortada.

Sonuç olarak;

Hasta bedenlere şifa, asrın buhranlarına deva olunması için Ezelî Kelâm’a ittiba edeceğiz. Maddî manevî fütuhat, sağlık ve sıhhat bu tebaiyetin eşsiz getirileri olacak hiç şüphesiz. Öncelikle elimizdeki ilâcın tesirine inanmalıyız elbette. Peki, daha harflerini dahi tanımadığımız bu mukaddes kelâma nasıl anlayıp da ittiba edilecek? Hasta bir unsur olan necip milletin Ezelî Kelâm’dan uzaklaşması sizce hastalığının ziyadeleşmesine ne kadar tesir etmiştir? Cevap çok basit! Hiç şüphesiz ondan uzaklaştıkça hastalık ziyadeleşmiştir. Derhal kitap başına doğru rehberler eşliğinde geçmeliyiz. Bu asırda doğru rehber olarak gördüğümüz nurun hakikatleri, Ezelî Kelâm’a yakınlaşmak, anlama ve yaşamak hususunda bizlere yardımcı olacaktır. Dalâlete sapanları, sırat-ı müstakimden ayrılanları, intibahımız için birer vesile olsun inşallah. Reçete belli, tabib belli; netice hastanın istimaline kalmış.

Okunma Sayısı: 2020
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı