"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ağaçlar yerde, kuşlar nerede?

Ertuğrul BERK
14 Şubat 2016, Pazar
- Muhammed Yasin’e ve o yolun yiğitlerine…

Bu vatanda, bu toprakta yaşayanlar...

Susamışlar, susamışlar…

Bulutlara, yağmurlara, baharlara susamışlar…

Otlarının kurusu bile güzel.

Ekinlerinin yaşını sormayın…

Bu vatandakiler hasret kalmış yarınlara, güzel yarınlara…

Tam doğrulacakken yerinden, yine bir engel çıkmış karşısına.

Ama kalkabilmiş yerinden, tutabilmiş eteğinden bu vatanın evlâtları, bu vatanın insanları...

Analara selâm olsun, oğullara selâm olsun, kızlara selâm olsun, kardeşlere selâm olsun…

Susamış analara su verelim, su verelim. Susamış babalara su verelim…

İftar vakti için hazırlanan duâlı ağızlara su verelim, su…

Susamış vakte ve o vakte hazırlananlara selâm olsun..

Nelere hasret çektik, nelere hasret çekiyoruz ömrümüzün yokuşlarında…

Karşımızda dağlar, Kelime-i Şahadetle yükselen dağlarda, Besmele’yle yürüyen o kıvrım kıvrım ovalarda ve salâvatlarla yükselen minarelerde nelere hasretiz nelere…

Geride bir duman, sanki taç gibi, sanki bir ilâç gibi…

Yağmuru içinde gezdiriyor muhtaç olanlara…

Selâm olsun Anadolu’yu sevenlere, selâm olsun Anadolu insanına saygı duyanlara, selâm olsun sessizlere ses olanlara, selâm olsun inancımıza el tutanlara…

“Nurun ilk kapısı” Burdur mahsulü.

Aziz Isparta’nın misafir gülü.

Barla bağlarının şeyda bülbülü…

Sekiz sene burada misafir oldu…

İlk tohumu buraya attı.

Vakti geldi, maya tuttu.

Selâm olsun o mübarek toprağa ayak basanlara… 

Ardı sıra giden milyonlara..

İlk günün ateşini Anadolu’dan tutuşturanlara…

Hayata yeniden can katanlara…

Bir bahar günü Kur’ân’ın sabahında hayata yeniden merhaba diyenlere…

Selâm olsun…

Kiminin şerha şerha olmuş o ellerinde, kalemler tutan ellerinde, kiminin dillerinde, o güzel, nurdan sözler, hayatı ören sözler, kuşlar gibi daldan dala konan sözler…

Ağaçlara selâm olsun… Kuşlara selâm olsun…

Çınarlar burada. Şimdi kuşlar nerede?

Bahar da yakın. 

O erenler suyla değil, güllerle abdest almışlar, güllerle…

Peşinden güneş gidiyor haberleri yok…

Öyle Bismillahlı ki ve öyle aydınlık ki ifadeleri, hayatları bitmiş de bittiğinin farkında değiller. Onlar ölmediler, onlar içimizde yaşıyorlar nefes nefes. Onlar içimizde iz sürüyorlar nefes nefes. Onlar masmavi kıyılarda peşimizden geliyorlar.

Atın yelesinde, kalemin ucunda, yağmurun bereketinde, toprağın içinde, tohumda gizli onların dâvâsı. 

Öldü zannedilenler ölmediler…

Hayat böyledir işte.

Öldü zannedilen yerde, çınar yeniden hayata başlar. Çınar hayata başlayınca bodur ağaçlar yol verir. “Yürü bakalım, yürü güzelim… Göklere doğru çık, bizim de duamızı ilet!” derler.

Şimdi Osmanlı’nın, çınarın, bir dâvânın, son gününde toprağa düşen tohumun, nurun göklere doğru yükselme vaktidir ve doğuşun vaktidir, dirilişin vaktidir…

...

 

Kuşları sormuştuk ya nerdeler diye…

Kuşlar uçuyor Allah deyu, Allah deyu, Allah deyu…

Bıraktık gayrı boş sözleri.

Biz de diyelim: Allah Allah illallah, Allah Allah illallah, Allah Allah illallah…

Maaşallah barekallah…

Hazreti Ali (kv), Hazreti Hasan (ra), Hazreti Hüseyin (ra), Hazreti Zeynel Âbidin (ra) ve dahi Ehl-i Beyt ordusu önümüzde duruyor.

Kalemiyle, sesiyle, sözüyle, dâvâsıyla Hazreti Fatıma (ra), bütün nezaketiyle, anne inceliğiyle kucaklıyor, sarıyor evlâtlarını sardığı gibi, bütün ümmet-i Muhammed’in dertlilerini, annelerini, kız kardeşlerini, geleceğin analarını, geleceğin yavrularını… 

Peygamberin (asm) kendisine emanet ettiği sesle sallıyor, sözle sallıyor…

Hazreti Hasan (ra), Hazreti Hüseyin’in (ra) üzerine akıttığı o gözyaşıyla sallıyor.

Şimdi o gözyaşı bu vatanda bize emanet…

Nasıl bir şey bu? Anlatmak zor. Ağaç gibi bir şey, çınar gibi bir şey. 

Doğrulur yavaş yavaş yerinden. Can gelir can…

Dolaşır damarda delikanlı bir kan.

Ehl-i beytin dâvâsıdır bu… Uyan! Uyan, uyan…

Doğrul yattığın yerden. Şöyle bir bak!

Herkes ayakta. Sen nerdesin?

Herkes ayakta, sen nerdesin?

Aslanım, sen nerdesin?

Ey yiğidim, sen nerdesin?

İşte bizim maceramızdır bu. Bizim bu asra mektubumuzdur bu! Bizim sesimizdir bu! Duyuyor musun onların sana seslendiğini?

Aydınlık oldu, kalk artık.

Neredeyse çiçeklenecek ağaçlar, kalk artık!

Gezegenler, yıldızlar eğilmiş birer birer üstüne geceden…

Karanlık yıkıldı artık. Beli kırıldı artık küfrün ve küffarın!

O yıkılan putların taşlarıyla doldu mağaralar. 

Yalnızlıktan yok oldular. Sevgisizlikten yok oldular. Anlayamamaktan yok oldular.

Ya anlayacaklar, ya anlayacaklar. Ya sevecekler, ya sevecekler.

Ya da mağarada yok olup gidecekler.

İçine çek şu nefesini bir kere daha. Karanlıklar nefes alsın nefesinle…

Sen ki bir çağı temsil ediyorsun bir tek hareketinle…

Bismillah dediğin anda o sesle dalga dalga harekete geçecek…

Yerler ve gökler nice yiğitler bekler. 

Sen niye onlardan biri olmayasın ki? 

Bu dâvâ öksüz mü sanıyorsun? Bu dâvâ garip mi sanıyorsun?

Soluğunu tutmuş her yer, senin söyleyeceğin sözü bekler.

Bırak içine kapanmayı da şöyle bir etrafına bakıver.

Her şey seni bekliyor.

Kalk yiğidim, kalk bakalım. Yiğit düştüğü yerden kalkar. Sen burda düştün, burdan kalkacaksın. Düşmüşlere, yolda kalmışlara da el atacaksın.

Sana yasak ümitsizlik, sana haramdır gayretsizlik, sana açıktır yollar.

Yollar ki, seninle genişleyecek. Gel bakalım, gel… Bu yollara sığmayacak daha nice senin gibiler… Hadi bakalım, yolun açık olsun yiğidim…

Yiğit düştüğü yerden kalkar.

Yiğitlerimiz sana tutunacaklar, şehitlerimiz sana tutunacaklar Kut’ül Amare’yle, Çanakkale’yle sana tutunup kalkacaklar…

Onlara öldü diyenler, kendileri ölecekler.

Allah için ölenler, ölmediler, ölmeyecekler. Öldüklerini bile bilmiyorlar. Yeniden bir nefes almak istiyorlar şu dünyada. Senin dâvâm dediğin anda… Yeniden sahneye çıkacaklar, bu yiğidin gücü nereden geliyor, onlar bilemeyecekler… Gaza nedir, gazilik nedir, şehitlik nedir bilmeyenler, seni ne bilecekler oğul, ne bilecekler? 

Kalk yiğidim, kalk!

Kalk ki, kaldırılacak milyonlar var, ışık tutulacak nice karanlıklar var.

Kalk ki ümidi doğurasın, şevki kuşanasın…

Kalk ki, kıt’aları ipekten bir kumaş gibi kesip biçesin…

Zamanıdır, kollarını ardına kadar aç. Kucaklayacak çok, ama çok insanlar var, senin gibiler var.

Kimseyi hor görme, kimseyi küçük görme. Yarın dâvânın bir eri olacak her biri.

Hani sızlanırdı ya dağlar çiçeğim olmaz diye; sen dağların çiçeği ol, sen ovaların ağacı ol, sen Anadolu’nun ümidi ol…

Sen yarınların beklenen yiğidisin. Kalk da, ne olman gerekiyorsa o ol. Ama Allah için ol. İlla onun için ol. 

Yiğit düştüğü yerden kalkar.

Kalk ki, kalksın insanlık, kalksın bu vatan ahalisi seninle beraber. Yürüsün yollarda, yeniden nur yollarında, yeniden doğuş yollarında, diriliş yollarında. Bu vatan evlâtlarının yüzü gülsün dedeleriyle beraber...

Bu toprağa kanımız boşuna düşmedi! Boşuna yaşamadık. Biz Allah için boşuna şehit olmadık, boşuna gazi olmadık diyenlerle beraber...

Haydi oğul, yolun açık olsun…

Kalk bakalım! 

Bahtın açık, yolun açık… 

Sana kalan, gayrı bir silkiniştir, ölü toprağını üstünden atıştır.

Kalk bakalım, Rabbinin nimetlerini bir gör ve göster bakalım… 

Bu baharda cemreler toprağa düşerken, senin de içine bir kor ateş düşsün. 

Sen de kalk yattığın yerden.

Kalk ki, göresin ne cemreler var…

Göresin ve gösteresin.

Rabbinin nimetlerini bütün insanlığa…

Hem şükredesin, hem kul olduğunu ve ecdadının seninle ve senin gibilerle sevindiğini göresin.

Bilesin, yalnız değilsin… Göresin, yalnız değilsin... Anlayasın, bu topraklar daha nice yiğitlere gebedir.

Toprak, bahar, doğumdadır.

Ferman yakındır.

Ferman düşünce toprağa, toprak sırrını açar bütün kâinata. Başlar kıpırdanmaya her yer. Şimdi o uyanışın içinde senin de olma zamanındır. Vaktini geçirme…

***

(Şehitlerin kıyafetlerine dokunulmadığı, yıkanıp kefenlenmediği gibi, bu yazının da pek bir yerine dokunmadık. İfadelerimizde kusur varsa bize aittir, lütfen hoşgörün…)

Okunma Sayısı: 1178
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Yüksekdağ

    14.2.2016 23:12:26

    Maşallah..Tebrik ederim.. Kaleminize kuvvet..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı