"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kozasından çıkamayanlara…

Ertuğrul BERK
30 Ağustos 2015, Pazar
Gezdim diyar diyar..

Dolaştım çiçek çiçek… 

Süzdüm yudum yudum…

Renklerin, kokuların en hasını sundum sana

Ey insan, uyansana…

Ben şafakla beraber uyandım

Ne bahçeler geçtim, ne dağlar aştım…

Sadece ballar değil, duâlar getirdim sana… 

Ey insan! Uyansana…

Hâlâ melâl içindesin, üzgünsün.

Hâlâ düşünmüyorsun,

Düşünemiyorsun

Bunca nimet içinde yüzdüğünü göremiyorsun

Bahanen ne senin?

Bir arı… 

Şu üç günlük ömrünü adamış sana

Bahanen ne?

Bunca ümidin, şevkin ve heyecanın içindesin.

Hayat dolu bir hayatın içindesin. 

Ama sen hâlâ kayıplardasın

Görevinden uzaklardasın.

Sanki seni bilen yok…

Sesine kulak veren yok…

Sanki sana değer veren yok

Nedir bu sitem? Nedir bu naz? 

Bakma sen kalabalıklara…

Onların çok olduklarına.

Uyma onlara…

Yolu, kalabalıklar değil, Allah belirler.

Bir kişi dahi olsa hak yolunun yolcusu, o kişi çoktur.

Bakma etrafının çok, ama çok değişken olduğuna

Unutulmuş değilsin…

İhmal edilmiş değilsin… 

Senin suyunun kaynama derecesi farklı, o kadar.

Kimi yüz derecede, kimi bin derecede kaynar… 

Unutma, üzerine sadece rahmet değil, ümitler de yağar 

Ama sen arkanı dönünce kayboluyor onlar, kapanıyor kapılar.

Belki de sana öyle geliyor

Bak, güneş dokunuyor omuzuna 

“Sana en güzel ışıkları getirdim” diyor…

Hamd etsene, şükretsene Yaradan’a!

Bak, hâlâ rengi solmuş gözlerinden manzaralar sunuyor sana

Hamd etsene, şükretsene Yaradan’a!

Her şeye yakın olan kalbin, onu Yaradana yakın olmayınca, 

Başlıyor işte bitmek bilmeyen dertler…

Bak, ne diyor şu türküde:

“Neylersin de elin gülün ararsın

Sana has bahçede bunca güller var…

Eğilip de her çeşmeden su içme 

Sana âb-ı hayat bunca göller var”

Kurumuş dudaklar bir yudum suya hasret

Ya kurumuş gönüller neye hasret?

Kalbini yokladın mı hiç?

Yerinde mi?

Saat çalışıyor mu, tık tık atıyor mu?

“Allah” de hemen… 

Güncelle bakalım hayatını

Güncelle…

Hani güngörmüş insanlar vardır ya aramızda yaşayan,

Severim onların söylediği sözü:

Nasıl birden “Allah” derlerse, sen de öyle “Allah” de… 

Boz bakalım şeytanın oyununu

Gözünün önüne serilen gri - siyah tabloları boz bakalım 

Bir cümleyle beyaza boya bakalım 

“Buna da takatim yok” deme artık.

Her dil bir değil, her göz bir değil, her gönül bir değil

Ancak onunla olan gönül birdir, göz birdir,

“Allah” diyen dil birdir.

Kendini kendi kozasına hapsetmekte çok mahirdir insan.

Dün duâlarına cevap veren, bugün de veriyor. 

Unutulmuş değilsin. Dün de bugün de hep O’nun tasarrufundasın.

Her nefes, her an O’nun himayesi, inayeti altındasın.

Yağmurdan saçakların altına sığındığın gibi

Sığın şimdi de o rahmet deryasına…

İltica et.

Sen de mülteci ol…

Sığın O’na…

Rahmeti yâr olsun sana… 

Bazen öyle darlanır ki insan, “Bitsin bu hayat” der.

E, zaten bitecek.

İstesen de bitecek, istemesen de 

Nedir bu sitem? Nedir bu naz? Kime? Neden?

Kalbin duâsı, ümidin nağmesidir.

Solmuş bir çiçeğe benzetmeye hakkın yok hayatını.

Güz gülleri gibi de değilsin, sevilmemiş de değilsin

Kendi kendine bozgun akşamları hazırlama…

Şeytanın kazdığı kuyuya, bırak şeytan düşsün, sen düşme…

Nefsine uyma… Şeytana kulak asma…

Kalk, elini yüzünü bir yıka da aynaya bir bak, dilinde bir güzel duâyla:

“Ya Rab! Affeder misin beni?”  

Her şeyin değiştiğini ve değişeceğini gör…

Ayaklar altında ezilen bir yaprak değilsin sen.

Unutulmuş, orada burada savrulmuş biri değilsin sen… 

Kâinatın gözbebeğisin sen. 

Eşref-i mahlûkatsın sen…

Hangi halde olursan ol, Allah’ın kulusun sen.

Acaba bunun farkında mısın sen?

Hiçbir şeyi kaçırmış, hiçbir şeyi kaybetmiş değilsin…

Senin yaşadığını milyonlar yaşıyor

Önemli olan, düştüğü kuyudan çıkabilmesidir insanın. 

Uzanan Rahmanî ipe el atabilmesidir

Hâlâ yaşıyorsan, nefes alıyorsan, konuşuyorsan, ümit var… 

Hem de kâinat kadar ümit var…

Çünkü ümidi yaratan var 

“Allah” var…

Böyle güzel bir ümidi Kur’ân’ın ışığında kalbimize koyduğu için Rabbimize hamd, 

Efendimize de salât-u selâm ederiz.

***

Senin için yazıldı bu yazı…

Senin için kaleme alındı.

Oturup bir kenarda okuyup ağlayasın diye, 

Gözyaşlarına hâkim olamayasın diye 

Kalbine yakın olasın diye…

Biliyorsun, kalbine yakın olan, Rabbine yakın olur

Kendine lâyık gördüğün o zindandan çık artık

Bak, birazdan ayakların bile yere basmayacak, 

Koşacaksın maviliklerde, bir arı gibi uçacaksın çiçekten çiçeğe…

Bir kuş gibi konacaksın bir dala…

Bir bulut olup koşacaksın kuruyan topraklara…

Haydi bakalım, sitemi, nazlanmayı bırak; daha çok işimiz var…

İmdadına koşulacak daha çok insan var.

Gebersin yeis, yaşasın ümit!

Ölsün yeis, yaşasın ümit!

Ümit bir daldır. 

İnsan o dalda şakıyan bir kuştur.

Kuş kuşu çağırır, bir araya toplanır

Aynı dertten muzdarip olanlar seni bulacak… 

Sen de bu halinle onlara ümit şarkıları söyleyeceksin. 

Haydi bakalım, kendi kozasından çıkmak istemeyen daha niceleri var…

Bul onları…

Ümidin şarkısını söylemeye var mısın?

İşte iman böyle bir nimettir…

İşte imanın içinde ne ümitler vardır

Kırıntısı dünyaya değer…

Bir damlası kâinata bedel

Haydi bakalım, nura, ışığa çağrılacak nice gönüller var…

Onlara bir ışık da sen tutuver

Haydi bakalım…

Okunma Sayısı: 1575
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı