Gazetemiz kurulduğu günden beri “hakkın hatırı âlidir” düsturuyla hareket etmiş. Hakkın savunucusu olmuştur. Hak yolda sadece hakkın hatırını esas tutarak başka hatırlardan üstün tutmuş, menfaat üzere gitmemiştir. Korkuya, hubb-u caha, mala, tarafgirliğe, sırtını çevirmiş. Havf bileğinden yakalayıp boyun eğdirmemiştir. Geçici rüzgârlara kapılıp gitmemiştir. Darbelere, muhtıralara, kapatmalara, çeşitli baskılara aldırmadığı gibi, tirajının yükselmesi için gelen cazip teklifleri de kabul etmemiştir. Üstadımız gibi kimseden korkmamış,  minnetler altına girmemiş, onun “istiğna” mesleğini düstur edinmiştir. 

Sadâkati ve ihlâsı bu yolda şiar edinmek önemlidir. Yol dikenli, taşlı, engellerle doluysa daha da önemlidir. Bir çok kişi başını çevirip gittiği halde Okçular Tepesi’nde duran sahabelerin sadâkati gibi, sebat ve metanetle durmuştur. İşte Yeni Asya elif gibi dimdik kalmayı başararak keyfiyeti değil kemiyeti göz önünde bulundurarak azamî bir sabırla yoluna devam etmiştir. 

Yeni Asya’nın savunduğu değerlerinin kaynağının Risale-i Nur olmasından dolayı isabetli görüşleri olmuştur. Asrın hastalıklarını teşhis ederek teklifler sunmuştur. Bu teklifler ışığında toplumun geçirdiği bozulmaları gözler önüne sererek manşetlerden haber yapmıştır. Hiç şüphesiz menşeinin sağlam olması ışığını Kur’ân’dan alıyor olması bu zamana kadar hiç yanılmadığını, haberlerinin doğru olduğunu göstermiştir. Böylelikle sadırdan değil satırdan hizmet esası almıştır.  

Aziz Üstadın “ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam” meş’alesini yakarak özgürlük mücadelesini vermiştir. Birileri ne diyorsa yazmak, çizmek, iradeyi başkasına göre kullanmaktır. Bir yazarın kalemini satmasıdır. Bir nevî insan olma özelliğini kaybetmesidir. Kalem kırılır, ama birilerine göre kullanılmaz. Kişinin öncelikle kendi benliğindeki hürriyeti ölür. Vatana millete hayırlı bir insan olmaz. Cesaretsiz biri olur. Ne makam sevgisi ne mal, ne dünya hırsı hiçbir şey onunla yaşamaktan alıkoyamaz. İşte Yeni Asya Aziz Üstadın hayatı boyunca verdiği hürriyet mücadelesinin peşinden koşmuştur. Yalan habere tenezzül etmemiş, çizgisinden sapmadan kim haklı ve doğruysa onun yanında olmuştur. Haksıza da müsbet yollardan ikazlarda bulunmuştur. 

İnsanın pervasızca dâvâsını savunacak sebepler önemlidir. O sebeplerin sağlam olması, takip ettiğiniz çizginin cihan şümullü olması ve ahirete dönük olması dâvânızı bütün yüreğinizle sahiplenmenizi sağlayacaktır. Dâvâ dediğin insanların hayal ürünü olan sözlerden değil, dâvâ dediğin dünyalık ideolojiler değil, dâvâ dediğin sadece bir kısım insanlara değil bütün insanlara hitap edip  ahîretimizi kurtarabilmelidir. İzinden gittiğin düşünürler, insanları tahribat yapmaya sevk eden, sokağa döküp anarşist gibi sağa sola saldırtan, menfaati için gerektiğinde saf değiştiren, üstünlük taslayıp enaniyeti kabaran değil;  izinden gittiğiniz müsbet hareket eden, sözü güvenilir olan, hayatı dürüstlükle geçip Kur’ân ve sünnete uyan, ırkı ne olursa olsun bütün insanlara kıymet veren ve dâvâsı sadece iman hakikatleri olan şahsiyetler olacaktır. İşte Yeni Asya’da Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (asm), Seyfullah Hz. Ali (ra), Hz. Gavs-ı A’zam Abdülkadir Geylani,  Asrın Müceddidi Hz. Bediüzzaman Said Nursî ve kendisindeki bütün özellikleri bulunan, Muhyiddin-i Arabi’nin eserinde “Ahir zamandaki müceddidin baş veziri olacak, onda bütün hassaları bulunacak” dediği talebesi Zübeyir Gündüzalp izinden gidip Kur’ân’ın kaynağı olan Risale-i Nur’dan ışığını alıyor.

Yeni Asya “hakikatin gür sesini” ilân etmeye, devlete değil millete talip olmaya, insanların sonsuz hayatları için hizmete etmeye devam edecektir inşallah.