"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

AB’siz nereye?

Faruk ÇAKIR
23 Haziran 2016, Perşembe
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olma meselesi çeyrek asırdır devam eden bir tartışma.

Birliğe, Türkiye’den çok sonra müracaat eden onlarca ülke üye olduğu hâlde Türkiye’nin durumu belirsizliğini koruyor. Ülkemizin AB’ye üye olmasını istemeyen içeride ve dışarıda çok sayıda kişi ya da grup vardır. Ancak en büyük engel, bizzat Türkiye’yi idare edenlerin ortaya koydukları tavır oluyor. Bu tavrı, bindiği dalı kesmek ya da kendi ayağına kurşun sıkmak olarak târif edebiliriz.

En başta ifade edelim ki bu hadiseye “Birinci ve İkinci olarak târif edilen iki farklı Avrupa var” penceresinden bakmayanlar bu meseleyi millete izah etmekte zorlanır. İdareciler de ekseriyetle bu pencereden bakmadığı için Avrupa denilince sadece kötülükler ve fenalıklar akla geliyor. Dolayısıyla AB’ye üye olunursa Avrupa’daki kötülükler ülkemize gelir, dinimizden diyanetimizden koparız gibi yersiz bir kanaat ortaya çıkıyor. Oysa “Birinci Avrupa” ile “İkinci Avrupa”nın farklı olduğu, Türkiye’nin “Birinci Avrupa” ile birlik kurması gerektiği ortaya konulsa mesele hallolacak.

Bediüzzaman’ın bu husustaki tesbiti şöyledir: “Yanlış anlaşılmasın, Avrupa ikidir: Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyizle hayat-ı içtimâiye-i beşeriyeye nâfi san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takip eden bu birinci Avrupa’ya hitâb etmiyorum. Belki, felsefe-i tabiiyenin zulmetiyle, medeniyetin seyyiâtını mehâsin zannederek beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa’ya hitâb ediyorum.” (Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, On Yedinci Lem’a, s. 291)

Birinci Avrupa: Adalet ve hakkaniyete hizmet eden fenleri takip eden Avrupa’ya.

İkinci Avrupa: Medeniyetin kötülüklerini iyilik zannederek insanlığı eğlenceye ve kötü yola sevk eden Avrupa. Türkiye’nin adalet ve hakkaniyete hizmet eden ‘Birinci Avrupa’ ile birlik kurmasına kim niçin itiraz etsin? Ne yazık ki hadiseye böyle bakmayan idareciler, ‘İkinci Avrupa’nın tuzağına düşmektedirler. 

Türkiye’nin AB üyesi olması ekonomik bakımdan da milletin menfaatinedir. Nitekim Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) Yönetim Kurulu Başkanı Tankut Turnaoğlu bu duruma dikkat çekip, Türkiye’nin yüzde 1’de seyreden uluslar arası doğrudan yatırım payını ve yatırımcı güvenini arttırmak için AB hedefini koruması gerektiğini hatırlatmış.

Tankut Turnaoğlu, “AB ile olan muktesebatımız 2004’ten beri olan dönemde bize çok mesafe katettirdi. Bunun hızlanarak devam etmesi, daha çok faslın açılması lâzım. Bugün AB’ye girmiyor olsak bile, bu fasıllarla hukuksal ve yasal altyapımız AB’yle uyumlu hale geldiğinde, muhakkak uluslar arası yatırımcıların Türkiye’ye güveni artacaktır” diye konuşmuş. (DHA, 22 Haziran 2016)

Avrupa Birliği ile kavga etmek bazılarının hoşuna gidebilir, ama bu kavganın millete ne kazandıracağına bakmak lâzım. Hamasetle, ‘Bir Türk dünyaya bedeldir’ anlayışıyla yol almak mümkün olsaydı şimdiye kadar çok yol alınmış olması gerekirdi.

İçeride ve dışarıda ‘İkinci Avrupa’nın ve destekçilerinin tuzağına düşmemek lâzım. ‘Birinci Avrupa’ ile birlik kurmanın milletin menfaatine olduğuna yakın tarih de şâhittir.

Okunma Sayısı: 1440
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı